Muharrem ERGÜL
  • 21/12/2020 Son günceleme: 21/12/2020 17:37
  • 4.786

Zaman zaman yüz yüze veya telefonla hal hatır ettiğim bir Mehmet Amca var. Amca dediğim aslında bizden yaşça ve başça büyük bir Mehmet Abi var.

Mektep, medrese görmemiş bir halk filozofu Mehmet Abi. Eskilerin deyimiyle tam bir "Erkan-ı Harp." Tecrübe ve yaşanmışlıklarından damıttığı her düşünce benim için adeta bir "akademik bilgi verisi" kadar net.

Aradım kendisini. epeydir sesi soluğu çıkmamıştı. Sesini duyunca endişelerim dağıldı.

Hal hatır faslı. Biraz Korona muhabbeti. Ne var, ne yok merak gidericisi. Sonra memlekete meselesi. Dünya ahvali. İyi kötü, doğru , yanlış işler. "Medar-ı Maişet Motoru."

Sonra laf döndü, dolaştı en mayınlı olan güncel siyasete geldi.

Yeni kurulan onlarca parti. Geçmişteki parti kapatma davaları. Bugün halen devam eden parti kapatma tartışmaları. Çin, Rus bloğundaki partilerin siyaset yapma tarzları. ABD-AB bloğuna gönülden bağlı siyasilerin siyaset simsarları. İktidar ve muhalefete söylemlerinin rüzgara göre yön değiştirmesi. Bunları konuştuk Mehmet Abiyle...

Sonra Mehmet Abi devamla, "siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır." Bunu hep biliriz. Amma velakin, siyaset arenasındaki bunca partiye rağmen hala parti kurulmasının çok anlamıyorum. Parti kurmak turşu kurmaya benzemez ki, sonra da "Ne kadar çok parti, o kadar yok parti" dedi. Sonra da, "hadi sağlıcakla kal" deyip telefonu kapattı.

Mehmet Abi telefonu kapatınca düşündüm ve anladım ki;

Türkiye'de bugün 99 siyasi parti faaliyet göstermektedir.

Yargıtay'ın Aralık ayında güncellenen "faaliyette olan siyasi partiler" listesine göre son bir yılda siyasi hayatımıza tam 23 siyasi parti daha dahil oldu.

Bugün aktif olan 99 siyasi partinin 23'ünün son bir yıl içinde kurulmuş olması ne anlam ifade ediyordu. Mehmet Abi ne demek istemişti? "Çok parti, yok parti" lafını niye durup dururken söylemişti.

Niye söylemiş olursa olsun, yeni kurulan bunca siyasi parti yeni arayışları çağrıştırıyordu. İktidarda, muhalefette bunu çok önemsemeliydi.

İttifaklar,

Pandemi,

Ekonomik kriz,

Siyasal kargaşalıklar,

Siyasetteki kutuplaşmalar,

Hiç şüphesiz toplumu yeni arayışlara sürüklüyor.

Yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında kararsız seçmenin 3. büyük parti konumunda olması da hayli düşündürücüdür.

Son bir kaç yıldır da toplumsal ve ideolojik bölünmüşlük devam ettiği sürece istikrarsızlık ve  parti enflasyonunun da devam edeceği ortadadır.

Türkiye'de siyasi partiler eskiden beri başka bir partinin içinden çıkmaktadır.

Partisinin gidişatını beğenmeyen, partisinin çizgisinden saptığını düşünen veya lider sultasından şikayetçi olan bir grup çareyi başka siyasi parti kurmakta buluyor.

Bu durumu kabullenmek ve farklı bir düşüncedeki siyasi partilerin birbirlerini anlama gayreti olmaları kutuplaşmaları azaltıcı önemli bir etken olacaktır.

Tabiri caizse, uzlaşma yani koalisyon fikrinin ne kadar kötü ve istikrarsızlık olduğunu ısrarla söyleyen siyasi yapıların bugün koalisyon ve uzlaşmaya ne kadar ihtiyaçları olduğunu hepimiz görüyoruz.

"Güçlü yönetim ve koalisyonlara son" fikriyle iktidara gelen sistem daha ilk seçimde "ittifakla seçime girmek" yasasını çıkarmak zorunda kaldı. Buda hayli düşündürücüdür.

"Güçlü yönetim ve koalisyonlara son" fikri ilk seçimde gerçek tabanının memnun olmadığı bir koalisyona mahkum oldu.

Bu memnuniyetsizlikler gerek iktidar, gerek muhalefet kanadında yeni parti arayışlarına sebep oldu. Yeni parti arayışlarının bir önemli noktası da, "yüzde bir oy bile alsak ittifakla seçime girebiliriz" düşüncesidir.

Son bir yılda yeni 23 partinin kurulması yeni bir istikrar mı, yoksa istikrarsızlık mı getirecek?

Yoksa Mehmet Abinin dediği "çok parti, yok parti" ifadesindeki gibi bu kadar çok parti bir anlam ifade etmeyecek mi?

Yazarın Yazıları