Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Çirkince, şirin bir hikaye

Biliyorum ki, hepimizin kafası karma karışık.

Bir yanda Korona salgının toplumda meydana getirdiği karışıklık, diğer yanda salgının ekonomik yansıması, bunların üzerinde birde en yakınımızda gelişen siyasi olaylar.

Kimimizin alkışlayıp, kimimizin onaylamadığı bu gelişmelerin hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğu içinden çıkılmaz bir muamma haline geldi.

Öyle ki, bize gösterilen her olayda adeta inancımız kalmadı. Haberler ve yorumlar tamamen propaganda haline geldi.

Yüzde yüz doğru bildiğimiz bir olay topluma yanlış diye sunulurken, yüzde yüz yanlış bildiğimiz bir olay da topluma doğru diye kabul ettirilebiliyor.

Yani “izler” karıştı. Yani o bildiğimiz dünkü doğrular bugün değersizleştirildi.

İsterseniz burada bunu noktalayıp, Ege’ye doğru yol alalım.

Aman, aman mutlaka gidin.

Şöyle güzel yer,

Böyle güzel yer.

Dostların binbir tavsiyesiyle öve öve bitiremedikleri yer, İzmir Selçuk (Efes) ilçesinin Şirince diye bilinen köyüydü.

Hani şu Maya Takvimi’nde kıyamet koptuğunda en güvenli yer diye meşhur edilen Şirince Köyü.

Kıyamet koptuğunca Şirince nasıl güvende kalacak onu da anlamak pek mümkün değil ya neyse…

Şirince Köyü bugün artık bir mahalle ve Maya Takvimi’ndeki söylenceden sonra da dünyaca ünlü bir turizm merkezi haline geldi.

Bunca övülen bir köye, bizde bir Ege gezimizde uğrayalım dedik.

Evet, Şirince gerçekten tarihiyle, doğasıyla ve korunan kültürel mirasıyla hayli kıymetli bir yer.

19. Yüzyılda özellikle ihracata yönelik incir üretimiyle ünlenmişti. 1800 haneli bir Rum kasabasıydı o yıllarda. 1923’te “Türkiye – Yunanistan nüfus mübadelesi” sonucu Rumların ayrılmasıyla Yunanistan’daki Kavala şehrinin köylerinden gelen Mübadiller artık bu kasabanın yeni sakinleri olmuştu.

Şirince’nin tarihi ve kültürel kimliği geçmişten bu güne orada yaşayanlarca korunarak davam ettirilmiştir.

Şirince ayrıca bağlık, bahçelikti.

Emsalsiz incir, zeytin, üzüm ayrıca birçok meyve ve sebzesiyle dağlara arasında sanki kaybolmuş bir güzellikti.

Buraya kadar her şey iyiydi ve başında belirttiğim kafa karışıklığımızla Şirince’nin ilgisi neydi?

Köy meydanında dolaşırken yaşlı hayli ilerlemiş biriyle karşılaştım.

Hoş beş, selam kelam derken, “burası ne kadar güzel bir yer, üstelik adı da çok yakışmış Şirince’ye” derken, Şirinceli amca, “yook dedi. Burasının adı Şirince değil, Çirkince’dir.”

Hoppala dedim, kendi kendime hayretimi gizleyemedim.  Amca şakamı yapıyordu yoksa? Üst üste birkaç kez sordum. Aynı cevabı aldım. “Bu köyün asıl adı Çirkince’dir.”      

Amca sonra devam etti:

Burası eskiden gözden uzak bir yerdi.

Burada 40 rahip eğitim alıp, eğitim yapardı. O yüzden buraya “Kırkınca” derdi Rumlar. Zamanla bu telaffuz  “Kirkice” sonra “Kirkince” dönüşmüş. 

Tabi buradaki rahipler özellikle Bizanslılardan korunmak için köyün adına “Çirkince” demişler. Böylece aslında çok güzel verimli ve bereketli bu köyü herkes “Çirkin” olarak bilecek ve köye yabancılar ilgi duymayacaklardı.

Köy zaten şehre çok uzak, hem dağların yamacında hem de adı “Çirkince” olunca köyde yaşayanlar uzun yıllar çok rahatça yaşamam imkânı bulmuşlar.

Köyde ki sosyal yaşam ve köyün dokusu da yüzyıllarca bu şekilde korunmuş oldu.

Gel zaman, git zaman şartlar değişmiş. Nüfus mübadelesi olmuş. Köydeki Rumlar Yunanistan’a gitmiş. Yunanistan’daki Türkler bu köye yerleşmiş. Sonra da köyün adı değişmiş” diye ekledi köydeki amca. Bu konuşmadan sonra kaynaklara baktım. Köydeki amcanın anlattıkları bire bir doğruydu.

Köyün adının da Cumhuriyetin ilk yıllarında köyü ziyaret eden İzmir Valisi Kazım Dirik değiştirmiş.

“Artık bu köyün adı bundan böyle Çirkince değil, Şirincedir demiş.”   

İşte başında size bahsettiğim kafa karışıklığımız böyle bir şey.

Çirkin olan ne?

Şirin olan ne?

Yerin adı değişince köyün niteliği değişti mi?

Bu köye Çirkince adını verenler, köylerinin güzel olduklarını bile bile bu adı vermişlerdi. Gerekçeleri de vardı.

Demek ki neymiş? Bildiklerimiz ve asıl gerçek başka başka denizlere yelken açmadan biraz daha düşünmeye ihtiyacımız var.

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER