Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Çıplak namaz kıldıran darbeci zihniyet

Muhterem Ali Erkan Kavaklı hocamdan harika ve ibretlik bir belgesel okudum.

Bendeniz bu yazıyı okurken gözyaşlarımı tutamadım ve birkaç gün bu olayın etkisi altında kaldım. Genç kardeşlerim de vahşi hayvana bile reva görülmeyecek kadar acımasız zulümleri yapanları bilmeleri için, 12 Eylül’ün 40’ıncı yılı anısına saygılarımla arz ediyorum…

Gardiyanların ayak sesleri koğuşun kapısında son buldu, getirdikleri genç bir mahkûmu bıraktılar ve gittiler. Yeni gelen genç içeridekilere selâm verdi ve kendisine gösterilen boş yere oturdu. Koğuştakiler ona “hoş geldin”, “geçmiş olsun”, dediler.

İçlerinden en yaşlı ve olgun olanı gencin yanına yaklaştı ve ona ilgi gösterdi, bir anlamda sahiplendi. Çünkü selâm verişinden ve simasından bu gencin nasıl biri olduğunu hemen anlamıştı.

Genç oldukça yorgun ve bitkin görünüyordu, epeyce bir müddet konuşamadı.
Daha sonra o yaşlı adamdan bir seccade istedi ve kıblenin ne taraf olduğunu sordu. Sonra kalktı ve yavaş yavaş ikindi namazını kıldı.

Yaşlı adam gencin namazını bitirmesini bekliyordu, onunla enine boyuna tanışmak istiyordu, fakat genç ikindi namazını bitirdiği halde, namaz kılmaya devam ediyordu. Sonunda bitirdi ve yerine geçip oturdu.

Yaşlı adam biraz daha yanına yaklaştı.
-Nedir o fazladan kıldığın namaz? Biliyorsun ikindi namazından sonra kılınan nafile bir namaz yoktur?
Delikanlı bir müddet cevap vermedi, daha sonra sakin bir sesle:
-Kaza namazı, dedi.
-Ne zaman kazaya bırakmıştın?
-Göz altındayken.
Çok yavaş bir şekilde söyledi bunu, daha sonra da gözleri uzaklara dalıp gitti.
Yaşlı adam onu konuşturarak ve bir şeyleri hatırlatarak üzmek te istemiyordu.
Fakat yine de kendine hâkim olamadı.
-Ne kadar tuttular göz altında seni?
-Yirmi dokuz gün.
-ALLAH ALLAH, yirmi dokuz gün, öyle mi?
-Evet, yirmi dokuz gün!..
– İşte o yirmi dokuz günlük namazımı kaza edeceğim.
-Kılamamışsındır, kıldırmamışlardır herhalde?
Delikanlı bir müddet sustu ve sonra yaşlı adama döndü:

-Aslında namazlarımı kıldım, bir tek vaktimi bile kaçırmadım fakat…
-Fakatı, ne?..
-Fakat namazın şartlarını yerine getiremedim, hep eksikti… Çoğu zaman abdest alamadım, teyemmüm ettim.
-Olsun, teyemmümle de olsun, kabul değil mi?
-Fakat hiç toprak bulamadım teyemmüm edecek, bazen beton duvara, bazen de demir kapıya ellerimi sürerek teyemmüm ettim, kabul olur mu?
Ne demek kabul olmaz oğlum, elbette olur.
-Kıbleyi de bilmiyordum, rica ettim söylemediler… Hem bu arada namazın diğer rükünlerini de yerine getiremiyordum, askıdaydım çünkü, hem ellerim hem ayaklarım bağlıydı, çoğu zaman zorla rükuca azıcık gidebiliyordum, hele hiç secde yapamıyordum.
-Olsun, olsun, yine de kabuldür senin kıldığın bu namaz, dedi yaşlı adam.

Fakat ses tonu gittikçe değişiyordu gencin, ağlamaklı bir hal alıyordu.
-Sen öyle hep kabul kabul diyorsun ama amcacığım! dedi ve…
Bir müddet sustu.

Daha sonra değişik bir ses tonuyla devam etti.
-Biliyor musun, gözaltında bulunduğum o yirmi dokuz günün on beş günü, anadan üryandım, çırılçıplaktım, tamamen soymuşlardı beni… Yalvarıyordum onlara, ne olur
ALLAH cc için bir tek külotumu bana verin. Hiç olmazsa namaz kılacağım vakit verin diyordum, fakat vermiyorlardı… İşte o şekilde kıldım namazlarımı!.. Mümkün olduğu kadar toparlanıp avret yerlerimi örtmeye çalışıyordum, fakat bazen onu da yapamıyordum, çünkü bileklerimden asılıydım. İşte bu şekilde namaz kılıyordum…

Ortalığı epeyce bir müddet sessizlik kaplamıştı, delikanlı yaşlı adamdan cevap bekliyordu, bu namazları kaza etmesi gerekmiyor muydu?

  • Yaşlı adam kafasını kaldırdığında; gözyaşlarının baştan sona yüzünü ıslattığını gördü, ağlıyordu, ağlıyordu, sarsılarak hıçkırıyordu…

Sonra birden doğruldu ve delikanlının omuzlarından kuvvetlice tuttu ve kendine çekti:
-Bana bak delikanlı!.. O namazları asla kaza etmeyeceksin…
O namazları alıp ALLAH’IN
(cc) huzuruna varacaksın.
“ ALLAH’IM (cc) sana bunları getirdim.”
Diyeceksin… Biliyor musun, belki hayatında kıldığın en önemli namazlar, senin bu namazların olacak…

Yaşlı adam birden durdu ve sordu; adın ne senin, nerelisin, ne iş yaparsın, suçun neydi?
-Adım: MUHSİN YAZICIOĞLU… Suçum: VATANI SEVMEK…

Saygıdeğer dostlarım. 12 Eylül 1980 darbesi zulümlerinden sadece bir sahneydi bu olay. “Denge olsun diye bir sağdan, bir soldan astık” itirafları da bizzat Evren’dendi…

Hatta kendi halinde sokakta simit satarken, o anda cemseden (BMC-Man araç’tan) kaçan mahkûmun yerine, o masum simitçinin acilen tutuklanma olayı da o darbenin trajikomik vakalardandır.

Bunları hatırlatmamın en önemli sebeplerinden birisi de; Hûd Sûresi 113. Ayetin apaçık tehdididir: Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati (bile) duymayın. Yoksa size ateş (Cehennem) dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O'ndan da yardım görmezsiniz.” ..

Her darbe sonrasında gerçekler mutlaka gizlenip, darbeyi halka meşru göstermek için, resmi kanallarla sipariş senaryolar servis edilir. Bunları bildiğim için; bu sipariş senaryolara inanan masum halkımız, bu ayetin tehdidine maruz kalmamaları için arz ettim. Vesselâm.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER