Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Sinan KAVRAKOĞLU
Sinan KAVRAKOĞLU

Çift başlı, çift kutuplu…

Bırakın Türkiye'mizi, tüm dünya 16 Nisan’da yapılacak Anayasa Referandumuna kilitlenmiş durumda.

Başını Almanya'nın çektiği AB ülkeleri bile ülkemizin kaderini bu kadar yakından etkileyecek olan bu referanduma açık bir şekilde "hayır" derken; Allah aşkına biz daha neyin peşinde koşuyoruz!

Dünyanın hangi ülkesinin içişlerine bu denli fütursuzca müdahale edilmeye çalışılmıştır? Dünyanın hangi ülkesinin cumhurbaşkanı ve bakanları milyonlarca yurttaşını telekonferans veya salon toplantılarında ülkesinin kaderini etkileyecek kararlarla ilgili aydınlatması engellenmiştir. Üstelik devlet kararıyla!

Peki, ülkenin kaderini bu denli etkileyecek olan bir sistem değişikliği hakkında bilgi talep eden kitlelere bunun anlatılması kimleri, neden rahatsız eder?ÜstelikTV kanallarında iki kelimeyi bir araya getiremeyen uzmanlar (!), hayırcı laf ebelerinin altında ezildikçe ezilirken!

Tamam, Anayasa değişikliğine "hayır" diyen kesimin başını çeken CHP bile Hayır'ın altını dolduramıyor belki ama bu yine de başarının çantada keklik olduğu anlamına gelmez.

Zaten batı bu yüzden Hayır cephesine açık destek veriyor. Bu yüzden Avrupa'dakiTürklerin bilgilendirilmesinin karşısında duruyor. Bu yüzden Cumhurbaşkanı'nın telekonferansla vatandaşlarına hitap etmesinin önüne geçiyor. Bu yüzden terör örgütü liderlerini aynı telekonferansla konuşturup bu ülkenin düşmanlarının örgütlenmesi için açık destek veriyor.

Kısa bir anekdot aktarayım…

Hamdolsun yıllarca yaptığımız esnaflık sonucunda tezgâhımızda yetişen onlarca genç halen sık sık yanıma gelir, sohbet ederiz. 1994 doğumlu bir kardeşim referandumu sordu. "Abi Tayyip Erdoğan tamam ama ya onun görev süresi bittikten sonra sorumsuzun (burayı yumuşatmam gerekti) biri gelirse ne yaparız. Bu yüzden hala karar vermiş değilim" dedi. Bakış açısının yanlış olduğunu söyleyince; "abi sen böyle bir sorumsuzun gelmeyeceğini garanti ediyor musun?" deyiverdi. Gençlik…

"Bak!" dedim. "Ben rahmetli babamla beraber 2001 yılına kadar kendi alanımızda Türkiye'nin en büyük toptancılarından biriydim. İthalatçıydık ve distribütörlüklerimiz vardı. O dönemde sen 6-7 yaşlarındaydın. Aynı düşünceye sahip biri cumhurbaşkanı diğeri başbakan olmak üzere ülkenin iki tane yöneticisi vardı. Üstelik bu ikisi neredeyse ruh ikizi gibiydi. Aynı düşüncenin, aynı misyonuntemsilcisiydiler.

Aralarında sürtüşme çıktı ve cumhurbaşkanı başbakanın suratına anayasa kitapçığı fırlattı. Zaten uçurumun kenarında olan ülke resmen aşağıya çakıldı, dibe vurdu. Gecelik faizler çok kısa bir süre % 12500'ü gördü ve sonra da günlerce % 7500'lerde seyretti. Bizim gibi yüzlerce ithalatçı cayır cayır battı. Milyarlarca dolar dar gelirli vatandaşlarımızın cebinden para baronlarının kasalarına aktı. Batık bankaların 40 milyar doları senin sırtına, benim doğmamış çocuklarımın sırtına yüklendi. Şimdi sen bana diyorsun ki parlamenter sistem devam etsin. Peki, sen Tayyip Erdoğan'dan sonra gelecek bir cumhurbaşkanının başbakanın suratına anayasa kitapçığı fırlatmayacağının garantisini verebiliyor musun paşam? Kaldı ki biz bu güne kadar görülebilecek her türlü sorumsuz, liyakatsiz ve ülkesinden bi-haber nice cumhurbaşkanları-başbakanlar ve siyasetçileri zaten gördük!"

Evet, bu ülke 2002 yılına kadar kötü değil, çok çok kötü yönetildi. Ve Cumhuriyet tarihine baktığınızda Atatürk ve İnönü'den sonra sayabileceğiniz siyasetçilerin sayısı iki elin parmakları kadardır ancak. Hiç bunun nedenini düşündünüz mü?

Bu millet partiye bakmaz! Milletvekiline, bakana bakmaz! Bu millet lidere bakar. Binlerce yıldır içinden nice liderler çıkaran bu milletin bağrında daha nice TayyipErdoğan'lar vardır evelallah! Onun içindir ki "Tayyip Bey'den sonra ne yaparız" diye düşünmeyin.

Dünya siyasetinde böylesine radikal bir eksen kayması yaşanırken, Avrupa ve ABD'de aşırı uçlar bu denli sivrilip, güçlü ve karizmatik liderler sahada etkilerini arttırırken, bizim çift başlı ve çift kutuplu bir yönetim biçimiyle yola devam etmemiz asla mümkün değildir.

Unutmayınız ki AbdullahGül ile başlayan Cumhurbaşkanlığı ve hükümet uyumu çift başlı ama tek kutuplu bir modeldi. Yarın yine çift başlı ve çift kutuplu bir modeli inanın hiç birimiz istemeyiz…

Vesselam…

Sinan KAVRAKOĞLU
Sinan KAVRAKOĞLU HAKKINDA

Sinan KAVRAKOĞLU... 1969 yılında Rize’de dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamladı. Yüksek öğrenimini İ.T.Ü SMF DMYO’nda yapan Kavrakoğlu eğitimini yarım bırakarak 1990 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ne gitti. Burada yaklaşık 1 yıl kalarak Photo-finishing sistemlerine yönelik teknik eğitim aldı. İyi derecede İngilizce bilen Kavrak aile şirketinde ithalat ve dış ilişkiler sorumlusu olarak görev aldı. Avrupa ve Uzakdoğu’da birçok uluslararası fuar organizasyonuna katılan Kavrak sık sık yurt dışı ziyaretlerde bulundu. 1995 yılında evlendi ve 1998 yılında Beykoz’a yerleşti. 2002 yılında Kader Gür’le tanıştı ve Dost Beykoz’un gazete formatında yayınlanmasına öncülük eden isimlerden oldu. Haber Müdürü olarak başladığı Dost Beykoz kariyerine şu an Sorumlu Yazıişleri Müdürü olarak devam ediyor. Kavrak’ın www.antoloji.com sitesinde yayınlanan bazı şiir denemelerinin yanı sıra “Yazmış Bulunduk” ve “Dost Yazılar” adlı iki kitapta derlenmiş makaleleri yer almaktadır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER