CHP’nin eski Genel Başkan Deniz Baykal’dan sonra uyguladığı politikalara bakıyorum da, değişen hiçbir şey yok.
Koskoca partide başta Genel Başkan Kılıçdaroğlu olmak üzere; ne yaptığını bilen, ağzından çıkanı kulağı duyan bir tek isim var; Akif Hamza Çebi. E bu da yetmiyor tabi.
Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığı’nın son dönemlerinde “CHP Nasıl Kurtulur?” başlıklı doktora teziyle bunun pek de olası olmadığını gözler önüne seren Ü.K. adlı doktora öğrencisinin yıllar önce kaleme aldığı tespitleri hatırlıyorum da çıta halen olduğu yerde duruyor, hatta bir iki kademe aşağıda.
O dönemin google savcısının açtığı çakma kapatma davasına sıkı sıkıya sarılıp AK Parti kapatılsın diye feveran eden CHP’nin bu gün de çok farklı bir politika üretemediği ortada.
Temel görevi ülkenin iç ve dış tehditlere karşı güvenliğini sağlamak olan orduyu o tarihlerde AK Partiyi rejim düşmanı ilan ederek “laiklik elden gidiyor!” safsatasıyla göreve çağıran CHP’nin, bu gün asli görev alanına çekilen ordunun komutanlarına darbe yapmadıkları için resmi törenlerde serzenişte bulunması hakikaten değişen hiçbir şey olmadığını açıkça ortaya koyuyor.
Doktora öğrencisi Ü. K. CHP’yi ve CHP’ye yönelik beklentileri şu ifadelerle özetliyordu: “Düşünsel damarları ve tarihsel arka planı Kemalizmin otoriter, muhafazakâr ve dogmatik veçheleriyle malul olan, neredeyse dibine kadar milliyetçiliğe batmış, ideolojik olarak iflasın eşiğine gelmiş, eleştiri denen düşünceyi dönüştürme ve geliştirme gibi diyalektik bir mekanizmaya bağışıklık kazanmış bir partiden iktidar olmasını beklemek, deyim yerindeyse suya yazı yazmak gibi bir şey.”
Bu gün baktığımızda, o tarihlerde üretilen politikaların üzerine olumlu sayılabilecek en küçük bir katkının konmamış olduğunu üzülerek görüyoruz.
CHP’nin yanı sıra “ülkenin elitleri!” denilen güruhun, kendilerinin dışında kalan ve tek hatası inandığı, güvendiği AK Parti’ye, daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan’a hükümet etme yetkisi veren milyonlara olmadık hakaretlerde bulunması CHP’nin geçen dönemden bu güne çıtayı daha da aşağı çektiğinin en basit göstergesi…
Maalesef bu sözde elitlere göre, ülkenin çimentosunu oluşturan köylülerimiz aslında “dağdaki çobandır!”
Özgür iradesiyle seçim sandığına gidip inandığı, güvendiği partiyi destekleyen adam eğer bu desteği CHP’ye vermemişse ya “bidon kafalıdır” ya da “göbeğini kaşıyan adamdır”.
Aslında CHP’nin AK Parti ile ilgili asıl takıntısı ve ısrarla özgün politikalar üretmemesinin altında yatan gizli sebep sınıf kavgasıdır.
Yani, iki parti arasındaki asıl çatışma, laiklik-irtica ekseninde bir ‘kültür ve ahlak savaşı’ değil; tersine, tarafları son derece açık olan sınıflar arası bir savaştır.
Şöyle ki; bir yanda Kemalist, bürokratik oligarşi/statüko, ana akım medya, kentli burjuvazi ve büyük sermaye; öbür yanda CHP'nin tepeden bakmaya, kibriyle ezmeye alışkın olduğu dindar
Anadolu/taşra insanı.
Bu çatışmanın içerisinde yer alan ve uzun yıllar CHP’nin tek parti-tek adam dogmasının bekası için başrolde olan belli bazı kurumların bu gün uygulanan realist politikalarla gerçek görev alanlarına çekilmesi, CHP’nin sistemin en ücra hücrelerini dahi yıllarca nasıl kendi lehine etkisizleştirdiğini açıkça ortaya koyuyor.
İşte bu tespit ülkemizin yıllarca “muz cumhuriyeti” aşağılamasıyla anılmasının tek nedenidir. Kendi ucuz hegemonyalarının devamını sağlamak için ülkemizin gelişmesine onlarca yıl hep ket vurdular, engel oldular; işler zora girince de asker-medya-sermaye üçgeniyle darbeler yapıp ülkeyi uçurumdan aşağı yuvarladılar.
Zaman geçtikçe CHP’nin bu ülkenin geçmişinde açtığı tamiri zor hasarları daha iyi anlıyoruz. Gönül isterdi ki CHP de kendi içinden bir Adnan Menderes, Turgut Özal, MuhsinYazıcıoğlu, Numan Kurtulmuş, Abdullah Gül veya Recep Tayyip Erdoğan çıkarabilseydi.
İnanın her şey çok daha güzel olurdu ülkemiz için.
YORUMLAR