Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Cehaletin, yalanın ve iftiranın böylesi…

Sol tandanslı olduğu bilinen Ulusal Tv.’nin Ana haber bülteninden bir bölümü, video olarak Facebook’da izleyince hayretler içinde kaldım. Kendimi “Aman Allah’ım, bir konu bu kadar da mı çarpıtılır? Bu kadar da mı yalan haber yapılır? Masum halkı yanıltmak için, bu kadar da mı iftira atılır?” Ve “Bu kadar da mı kara cahil olunur?” demekten alamadım.

Aslında böyle bir haberin cehaletten kaynaklanmadığı, çok daha kuvvetle muhtemeldir. Asıl maksat, Kıyamete kadar insanlık âlemine ışık tutacak olan İSLÂM’I ve KUR’ÂNI, en güzel ve en mantıklı delillerle anlatan ve bu asrın en etkili bir İSLÂM ÂLİMİNE çamur atmak olmalı. Bu iftiraya, “Tutmasa bile izi kalır” ümidine yapışmaktır.

Bu tür yanlı ve yanlış haberlerle körpe dimağları yanıltmaya yönelik çalışmaları, gençliği ve körpe dimağları korumak adına, tekzip etmek ve doğruları göstermek şarttır. Çünkü; “Bir kötülük gördüğünüzde elinizle düzeltin. Bu mümkün değil ise lisanınızla düzeltin. Bu da mümkün değil ise kalbinizle buğz edin!” Hadîs-i Şerifi mucibince, ben bu gün bu konunun doğrusunu göstermek ve açıklamak zorunda kaldım.

O yalan haber aynen şöyleydi: “Cumhuriyet düşmanı Said Nursi’nin risalesi, İstanbul, Bağcılarda bir ortaokulda ders olarak okutuldu. Okul yönetimi bu görüntüleri, Milli Eğitim Bakanlığının Resmî paylaşım ağı EBA’da yayınlattı… …” ..haber böylece uzuyordu. Mühim olan, cümlenin başındaki boldladığım 4 kelimelik kısımdır.

Yani, “Cumhuriyet düşmanı Said Nursi’….” ..ifadesi külliyen ve kesinlikle yalandır, iftiradır, çarpıtmadır ve halkı yanıltmaktır. Eserlerinin; 52 ayrı lisanda tercüme edilerek, neredeyse tüm ülkelerde rağbet görerek okunan, hatta bazı üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan, adına tezler hazırlanan ve kürsüler kurulan bir İslâm âlimine çamur atmaktır. Bu konuları araştıramamış olan genç kardeşlerimizin yanılmamaları için arz ediyorum.

Bakınız, çarpıtılan olayın aslı nasıl:

Bediüzzaman Said Nursi Hz. ŞUALAR adlı serinden 14.Şua’da şöyle buyuruyor: “Hulefâ-i Râşidîn; hem halife, hem Reisicumhur idiler. Sıddîk-ı Ekber Hz. Ebû Bekir (r.a.) Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette Reisicumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki HAKİKAT-İ ADALETİ ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar ‘CUMHURİYETİN REİSLERİ’ idiler.”

Bu cümlede; Bediüzzaman Said Nursi Hz.’nin ne kadar Cumhuriyetçi olduğu çok net ifade ediliyor, değil mi? İsterseniz bir de anekdot arz edeyim ki hiç bir tereddüt kalmasın:

Yüce Dinimizin nurundan gözleri kamaşan tek parti zihniyeti; İslâm’ın yayılmasını önlemek amacıyla, bu konudaki en etkin âlim Bediüzzaman Hz.’ni yıldırmak için, onu sudan bahanelerle sürgün ediyor ve mahkemelerde, hapislerde süründürüyorlardı. Bir mahkeme sırasında tutanaklara geçen bir duruşmada, şöyle bir anekdot cereyan ediyor. Tarihçe-i Hayat esrinden aynen iktibas ediyorum:

-..“Orada, mahkemede benden sordular ki: “CUMHURİYET hakkında fikrin nedir?”

Ben de onlara dedim: Yaşlı mahkeme reisinden başka, daha siz dünyaya gelmeden ben dindar bir Cumhuriyetçi olduğumu, elinizdeki Tarihçe-i Hayat’ım ispat eder. Hulasası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, halî bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ‘..niçin çorbanın tanelerini karıncalara veriyorsun?’ Ben dedim: ‘Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. CUMHURİYET perverliklerine (Cumhuriyet sever ve Cumhuriyetçiliklerine) hürmeten, çorbamın taneleri karıncalara veriyorum.’”…

Yukarıda arz ettiğim haberdeki “..Cumhuriyet düşmanı Said Nursi … ….” ..ifadesinin ne kadar saçma, yalan ve iftira olduğu herhalde herkes çok iyi anlaşılmıştır. Aynen gündüze-gece veya aka-kara demek gibi gerçeklere terstir.

Çarpıtılmaların sebebi ise herkesçe malumdur: Bediüzzaman Said Nursi Hz. Cumhuriyete asla düşman değil, fakat lâikliği “dinsizlik” olarak dayatmalara, daha doğrusu dayatılmasına düşman idi. Dinden nasibi olmayan o zihniyet, Said Nursi’nin ‘en etkili eserlere sahip olan bir din âlimi’ olması nedeniyle ve eserleriyle materyalizmi zîr-ü zeber ettiği için onu hazmedemediklerinden, masum halka özellikle onu yanlış tanıtmak amacıyla böyle iftiralara tevessül ediyorlar.

Bu tür yalan ve iftiralara, bu güzide halk elbette rağbet etmez ve etmeyecek. Aksine, bunlara inat asrın en ünlü âlimleri tarafından kendisine Bediüzzaman unvanı verilen Said Nursi’yi, daha yakından inceleme bahtiyarlığına erişeceklerdir. İnşaallah…

Ben kendimden biliyorum: 1968 Yılında imamlar bile kendilerini onların şerrinden korumak için, ceplerine (eski tarihli bile olsa) Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri koyuyorlardı. Bizler de mecburen o gazetelerin yanlış haberleriyle eğitiliyorduk(!!!)… Ben bir gün aynı zihniyetin gazetesi olan Cumhuriyette, “Said Nursi kendisini Peygamber ilan etti” manşetini görünce çok merak etmiştim. Üstelik te ispat olarak, Şualar kitabının 19. Sayfası, 4. Satırında “Ben ve benden evvelki peygamberler”… ..diyor, cümlesini eklemişti. Bu ispata inanarak, bu zattaki bu çelişkiye (!) hayret edip çok ciddi araştırmalar yapmıştım. Şualar’ı bulup, o sayfayı Yüksek Elk. Müh. Bir ağabeyimle birlikte açtık. Ve o cümlenin önündeki; "Rasûlallah ferman etmiş ki; Ben ve benden evvelki Peygamberler, kelime-i tevhit üzere….” .. vs. olduğunu görünce, bu yalanlara, iftiralara ve halkı yanıltmalara tepki olarak inatla, o eserlerin tamamını okumaya karar vermiştim. Binlerle şükürler olsun, iyi ki tamamını okumuşum…

İşte bu gün de bu yalan ve iftiralara da, böyle tepkiler olacağına cân-u gönülden inanıyorum. Vesselâm…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER