Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Kader Gür
Kader Gür

Çankaya bir kale midir?

Türkiye, genel ve arkasından cumhurbaşkanı seçimiyle, büyük bir demokrasi sınavından başarıyla çıktı…

Demokrasi ve hukuk dışı baskıların yoğun bir şekilde hissedilmesine rağmen, bu zamana kadar yapılanların aksine, halkın iradesinin, siyasete en çok yansıdığı bir seçim oldu… Yaşanılan bu süreç, tarih sayfasında yerini alırken, çok konuşulacak gibi!.. Konuşulacakların en başında geleni de Çankaya’nın bir kale olup olmadığı!.. Evet!.. Çankaya bir kale midir? Kimin kalesidir?.. Herhangi bir kurumun mu?.. Bir siyasî partinin mi?.. Belirli ideoloji sahiplerinin mi?.. Derneklerin mi?.. Sağın mı, solun mu? Elit diye adlandırılanların mı? Peki, Çankaya kimin?.. Demokratik yönetimlerde, kendi halkının iradesine, “Dur!” diyecek kaleler inşa edilir mi?..

Öncelikle belirtelim ki, Çankaya, kimsenin özel mülkü değildir!.. Çankaya, millet iradesinin, en yüksek seviyede temsil edildiği bir kurumdur!.. İşlevi tartışılabilir ama bu böyledir!..

Çankaya’yı kale olarak görenlerin temel endişesi, millet iradesinin en yüksek seviyede temsil edildiği kuruma, devletin temel ilkeleriyle oynayabilecek belirli bir ideoloji sahibi kişinin çıkmış olabileceği ihtimali noktasındadır… Onlara göre, millet, kendi kalesini kendi yıkıyor ama durumu idrâk edemiyor… İşin doğrusunu sadece onlar biliyor…

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Beyefendi’nin zât-ı âlîlerini, bu noktada, son derece tenzih ederim ama, eğer durum, düşündükleri gibiyse bile, bunun en büyük suçluları da zaten onlar!.. Attıkları her adım AK Parti’ye oy oldu!..

Eğer siz, enflasyonu, izlediğiniz yanlış ekonomik programlarla, yüzde seksenlerde gezdirirseniz; tüyü bitmemiş yetimin hakkı devletin paralarını, banka hortumcularına ve yandaşlarınıza yedirirseniz; benzine üç günde bir zam verirseniz; vatandaşın cebindeki parayı bir gecede yarı değerine indirirseniz, devletin temel ilkelerine, çok ciddi zarar verirsiniz… Sonra da, “Ben, devletin temel ilkelerine bağlıyım!..” diye feryat ederseniz, buna kargalar bile güler… Çünkü bir devletin gücü, büyük ölçüde ekonomisine bağlıdır… Devletin temel ilkelerine en çok zarar verenler, ekonomisine hasar verenlerdir… Bunların da kim olduğunu halk çok iyi bilmektedir…

Diğer yandan siz, devletin en temel ilkesi demokrasiyi hiçe sayıp halka ve halkın iradesiyle oluşturulmuş meclise, cumhurbaşkanı seçtirmezseniz; kurumların iradesini halkın iradesine tercih ederseniz; makam ve mevkileri korumak için kanun dışı her yolu denerseniz ve en önemlisi de hukuku buna alet ederseniz, devletin temel ilkelerine zarar veriyorsunuz demektir…

Ve yine siz, bu hatalarınızdan dolayı milletten teveccüh görmediyseniz, eğer Çankaya bir kale ise, savunmasız bırakmakla düşüşüne sebepsiniz demektir.

Evet, siz, 1940’lı yıllarda, büyük önder Atatürk’ün fotoğraflarını paralardan, okullardan ve devlet kurumlarından kaldıran zihniyetin sahibiyseniz, devletin temel ilkeleriyle oynayabilecek ihtimali olan ideoloji sahiplerinin en başında geliyorsunuz demektir…

Meseleye bu açılardan baktığımızda, anlaşılıyor ki, Çankaya’ya, devletin temel ilkelerini, en iyi koruyacak kişi çıkmıştır… Bunda hiç şüphe yoktur!..

 Gelelim Çankaya’nın kale olup olmadığına!..

Kardak Krizi sırasında, Yunan Hükümeti bir açıklama yapar: “Ege Deniz’i bir Yunan gölüdür!..” diye… Mesele devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sorulur… Tam bir söz cambazı olan Sayın Demirel şöyle cevap verir: “Ege Deniz’i bir Yunan gölü değildir!… Ama unutulmamalıdır ki, bir Türk gölü de değildir!.. Zaten, Ege Deniz’i, bir göl değildir!..” Mükemmel bir cevap!.. Adamın savaşacağı varsa da vazgeçer!..

Biz de meseleye, Demirel’ce cevap verelim: Çankaya; sağın, solun veya herhangi bir kurumun kalesi değildir… Ama unutulmamalıdır ki, AK Parti’nin de kalesi değildir!.. Zaten Çankaya, bir kale değildir!.. Çankaya milletindir ve yetmiş iki milyonu temsil etmektedir!.. Sadece demokratik süreç içersinde, el değiştirmiştir!..

 
O kadar!..
Kader Gür
Kader Gür HAKKINDA

1972 yılında Rize’nin Güneysu ilçesinde doğdu… Eğitim hayatını orada tamamladı… Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine yapmış olduğu birçok seyahatinde çeşitli araştırmalar yaptı. Libya, Cezayir, Tunus, Fas, Beyrut, Suriye, İtalya, İspanya, Rusya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkelerde seyahatleri sırasında Türkiye ile ticari ilişkiler üzerinde çalışmalar yürüttü. Kader Gür, Refah Partisi Gençlik Kollarında siyaset yaptı. 1997 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde kamuda çalışmaya başladı. 1997 yılında Akit Gazetesinde, Recep Tayyip Erdoğan’ı konu alan bir makalesi nedeniyle 28 Şubat aktörleri tarafından soruşturmaya tabi tutuldu. Daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’nde başlatmış olduğu parti çalışmalarına Beykoz’da destek verdi. Partinin kuruluş aşmasında aktif rol oynadı. AK Parti Kurucu Beykoz İlçe Başkanı Dr. Ahmet Hulusi Batu, Salim Kararmaz ve Adem Sefer’in basın danışmanlığını uzun yıllar yürüttü… 1998 yılında yazmaya başladığı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını konu alan, “Esaretten Zirveye” isimli kitabı 2002 yılında yayınlandı. Kader Gür'ün yine kendi yazılarından oluşan 2 kitabı bir de Yayın Yönetmenliğini yaptığı toplamda 4 kitabı raflardadır. Beykoz Rizeliler Derneği’nin kurucuları arasında da yer alan Gür, halen Beykoz Polis Hizmetlerini Koruma Derneği Yöneticisidir. Kader Gür, Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği ve Yüzüncü Yıl Gazeteciler Derneği üyesidir. 2024 yılında kamu çalışma hayatını sonlandıran Gür, evli ve 3 çocuk babasıdır… Kader Gür, yine 2002 yılında bir araya geldiği arkadaşlarıyla Dost Beykoz’u kurdu.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER