Elif ÇELİK
  • 21/03/2021 Son günceleme: 21/03/2021 14:37
  • 4.283

Şehit denildiğinde akla ilk gelen yerdir Çanakkale...

İngiltere ve Rusya başta olmak üzere 1914 yılının dünya üstündeki en güçlü devletleri, büyük bir özgüvenle geldiği Çanakkale'de ummadıkları bir direnişle karşılaşmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğündeki vatanseverler, yaşlarına-başlarına bakmadan, eli silah bile tutmadan Çanakkale cephesine koşmuşlardır. Belki pek bilinmez ama Çanakkale'ye gemilerle gelen Anzaklar, dönemin İtilaf Devletlerinden aylık 9 paund maaş almaktadır. Çanakkale'de destan yazan askerimizin, öğrencimizin, esnafımızın, kadınımızın kızımızın ise savaşta 5 kuruşluk çıkarı olmadığı gibi günlük 5 kaşık üzüm hoşafı ve çeyrek somun ekmeği ile yarı aç-yarı tok savaşmışlardır.

Dostlarım,

Şimdi ben sizlere sormak isterim: Böyle bir zaferi elde eden; Kurtuluşun ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşunun altına kanıyla imza atan o Aziz Şehitlerimize bir borcumuz yok mudur? Bu borcu ödemek, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yükümlülüğünde değil midir? Az şey mi yapmıştır, kelle koltukta vatanını, namusunu korumaya çalışan Kahramanlarımız?

Düşünün o Çanakkale'de canlarını kaybedenleri... Düşünün etinden et kopan ve acının ne yazık ki, her türlüsüne tanık olan Çanakkale Şehitlerini...

Şehadet, elbette dini anlamda büyük ve ulvi bir mertebede duruyor. Çanakkale'de can veren eli öpülesi annelerimizin, babalarımızın, dedelerimizin ve kardeşlerimizin mutlak ahir ömürleri, ayetlerde ve hadislerde müjdelendiği gibidir. Ancak onların sayesinde özgür bir şekilde bu vatanda nefes alıp veren bizler, bu dünyada da Aziz Şehitlerimiz için elinden geldiğini ve hatta daha da fazlasını yapmamız gerekmez mi?

"Türkiye" şemsiyesi altında 40 farklı milleti, onlarca farklı dinden kişileri bir araya toplamayı başaran anlayış, Çanakkale Ruhunu oluştururken, bizim de en azından Aziz Çanakkale Şehitlerimizin ruhu şâd olsun diye, bu kucaklaşmayı bugüne taşımamız gerekmez mi?

Düşünün, bugünün çocukları, bundan 106 yıl önce can vermiş dedelerinin Aziz hatıralarına sahip çıkmak adına, birbirlerine "komşuluk" anlayışıyla, tüm farklılıklarını bir zenginlik addederek kucaklaşsalar? Bir Çanakkale Destanını bilimde, sanatta, biyolojide, kimyada ve 2020'li yılları yaşadığımız şu yıllarda tekrar yaratabilseler, Şehitlerimiz de sevinmez mi?

Düşünün dostlar düşünün...

Bundan 106 yıl önce tüm dünyanın takdirini kazanan; vatanını tüm pahaları ödeyerek 'etiyle-kemiğiyle, kanıyla-canıyla" savunan ve şu haliyle düşmanının bile saygısını kazanmayı başaran Çanakkale Şehitlerimize boynumuzun borcu en iyi nasıl ödenmeli?

Vatanımıza sahip çıkarak, değil mi?

Birbirimizi farklılıklarımızla ve aynı vatanda nefes aldığımızın onuruyla kucaklamak, değil mi?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bu uğurda can vermiş Aziz Şehitlerimizi daha fazla hatırlayarak; şehide olan saygımızın içine fitne katmayarak; şehitler arasında ayrımcılık yapmayarak, değil mi?

Şehitlerimizi olduğu kadar Gazilerimizi de maddi ve manevi olarak, ayrımsız; yalansız ve çıkarsız kucaklayabilmek, değil mi?

Ömründe en az bir kez ama mutlaka en az bir kez Çanakkale’ye giderek, şahadet şerbetini içmiş Aziz Şehitlerimizin ruhuna bir adım mesafede durabilmek, değil mi?

Çoluğumuza çocuğumuza doğruluğu, dürüstlüğü, sevgiyi, hayatı anlatırken, bugünlere gelmemizde en büyük payı olan Şehitlerimizi ve hepimiz için önemini vurgulaya vurgulaya anlatmak; anlatabilmek, değil mi?

Ah dostlarım ah.

Ben daha ne diyeyim ki?

Anlatabildim mi?

Yazarın Yazıları