Sinan KAVRAKOĞLU
  • 13/11/2015 Son günceleme: 13/11/2015 20:46
  • 5.047

1 Kasım sabahı kime sorsanız MHP ile koalisyona hazır bir halde sandığa gitti.

Yani her yönüyle siyaset tarihine geçecek bir seçimdi 1 Kasım. Siyaseti iyi bildiğini iddia eden, hatta siyasete yön veren(!) birçok isim adeta ters köşe oldu. Hem Beykoz’da, hem ülke genelinde…

MHP Ardahan haricinde 80 ilde oy kaybetti, CHP ve HDP 81 ilin tamamında oy kaybetti. AK Parti ülke genelinde oylarını 4,5 milyon arttırarak 24 milyona ulaştı.

7 Haziran seçimlerinden sonra her ortamda dillendirdiğim iki husus vardı. Birincisi 1 Kasım seçimlerinde MHP’nin barajı kıl payı geçebileceği, ikincisi ise AK Parti’nin 300 milletvekiline rahatlıkla ulaşacağıydı. Hatta 17 Eylül tarihli “Çözüm süreci ihanet midir?” başlıklı makalemde, “Belki çok iddialı bir söylem olacak ama 2019 seçimlerinde MHP diye bir partinin kalmayacağını düşünüyorum. Ve bunun tek sorumlusu yeni bir siyaset geliştiremeyen MHP’nin tepe kadrosudur!” cümlelerini kurmuştum.

Bu sözlerimin halen arkasındayım. 2015-2019 dönemi MHP’nin TBMM’de temsilinin son dönemidir. Korkarım 2019 seçimlerinde MHP parlamento dışı kalacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle başlayan sığ ve vizyonsuz siyaset anlayışı MHP’yi bu hale itmiştir. Ulusalcı(!) seçmen HDP, PKK, DHKP-C ve Paralel Çete ile 7 Haziran’da AK Parti karşısında bir blok oluştururken 7 Haziran öncesi çokça tartışılan Çözüm Süreci’ndeki ısrar AK Parti’nin oylarının önemli bir bölümünün MHP’ye kaymasına yol açmıştı. MHP işte bu şansı 7 Haziran’dan sonra doğru kullanamadı. Tek başına iktidar mı bekliyordu bilinmez ama PKK’nın bu seçim sonuçlarıyla yaşadığı şımarıklık çözüm sürecinin bitmesine ve bu da MHP’nin siyaset zemininin iyice kayganlaşmasına yol açtı. Sonuçta muhafazakâr-milliyetçi seçmenle kucaklaşamayan MHP üzerinde durduğu sandalyeyi kendisi tekmelemiş oldu.   

Bu enteresan sonuçlar aslında her partiye verilen oyların emanet olduğunu göstermiş oldu bir bakıma. AK Parti kurmayları şimdi harıl harıl 2019 hazırlıklarına başladı. Bir taraftan teşkilatlarda gerekli –ve bence lüzumlu olan- yeniden yapılanmalar gerçekleştirilirken, bir taraftan da ülkeyi 2019’a taşıyacak politikalar ve vaatler birer birer hayata geçirilecek.

2019’da gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı-Başkanlık seçimleri, TBMM Seçimleri ve Mahalli Genel Seçimlerin hepsinin bir arada yapılacağını göz önüne alırsak aslında bizleri harika bir 3,5 yıl bekliyor diye düşünüyorum. Ama şunu da unutmayalım ki Gezi Ayaklanmasıyla başlayan kalkışma hareketi bu seçimlerin yapılmaması için de asla durmayacaktır. Dolayısıyla yukarıda da zikrettiğim gibi, AK Parti teşkilatlarının her kademesinin kendine çeki-düzen vermesi, bu savaşa her yönüyle hazır olması gerekir. Ve bu iş AK Parti’nin kurucu ruhuna uygun, erdemli insanlarla yürür ancak. Şüphesiz Beykoz’da bu hareketin başını Belediye Başkanımız Yücel Çelikbilek çekmektedir. İnşallah bu konuda gerekli hassasiyeti de gösterecektir diye düşünüyorum.

Bu noktada Beykoz açısından en büyük sorumluluk 2002’de aile fotoğrafının başköşesinde olan ve bu gün maalesef olağanüstü, süper, dahi(!) siyasetçi kardeşlerimiz tarafından hatırlanmayan, seçimden seçime küskünlerle barışma yemekleri palavrasıyla güya gönülleri kazanılan kurucu ruha düşmektedir. Zaman su gibi akıp gidiyor ve 2019’a sadece 3,5 yıl kaldığını unutmayalım. 

Elbette AK Parti bir Türkiye hatta dünya hareketidir ve ayrım yapılmaksızın kapısı herkese ardına kadar açık olmalıdır. Ancak AK Parti’nin kuruluşundaki o sık gözlü elekten geçemeyecek kalibredeki siyaset simsarlarının bu teşkilata verdiği hasarı da unutmamak gerekir.  

Siyasetin kanseri olarak gördüğüm bu her devrin ve her partinin adamlarının AK Parti’de işi olmamalıdır diye düşünüyorum. Zira yerlerde sürünen seviyenin müsebbibi biraz da bu anlayıştır!

Vesselam…

 

 

Yazarın Yazıları