Talip ERCAN
  • 16/11/2018 Son günceleme: 16/11/2018 18:21
  • 8.101

Bugün yine spordan ayrı bir yazı ile karşınızdayım, yaşanmışlıklarla süslenmiş bir küçük hikâyemiz olacak.

Sabahın beş buçuğu idi... Paşabahçe sokaklarından köpek havlamalarının sesi bitecek gibi görünmüyordu... Orta yaş civarında bir sima hafif yağan yağmur nedeni ile pardösüsünün yakasını kaldırdı, biraz daha eğdi kafasını... Vittiri Kemal'in sabah çorbacı dükkânından gelen Türk Sanat Musikisinin o tanınmış eseri ile gayri ihtiyari bakışlarını dükkâna çevirdi... Ne yazık ki çorba içmeye vakti yoktu... Aklı hala çorbacıdan yankılanan ve gittikçe uzaklaşan şarkının sözlerindeydi. “Bütün kuşlar vefasız... Mevsim artık sonbahar” içinde bulunduğu ruh haline ne de çok uymaktaydı. Sonradan farkına vardı ki kendisi de sabahın karanlığında aynı şarkıyı mırıldanmaktaydı.

Aynı gün öğleden sonra Beykoz Belediyesi durağında inen sabahki adam dikkatlice yolun her iki yanını da süzerek karşıya yani sahil kısmına atıverdi kendini... Aynı noktada yakın zamanda yaşadığı trafik kazaları sonucu vefat eden iki isim geldi aklına... Sanki o olayı işittikten sonra bir başka dikkat etmeye başlamıştı trafik akışının olduğu yerlerde karşıdan karşıya geçmek için...

Sabahki yağmur aralıklarla devam etmekte idi... Kendisi gibi değişik düşünce harmanında olduğunu hissettiği birkaç kişi ve bir-iki akşamdan kalma ayyaş dışında kimseler yoktu sahilde. Oysa yaz günleri adım atacak yer, oturulacak bankın bulunmadığı günler yaşamıştı... Nedense sabahki çorbacıdan yankılanan şarkı diline dolanır oldu, hatta mırıldandığını bir kez daha hissetti, “Bütün kuşlar vefasız... Mevsim artık sonbahar...”

Galiba sesini biraz yükseltmiş olacaktı ki yanından geçen genç bir kız tuhaf, tuhaf bakmıştı yüzüne... Sanki biraz mahcubiyet mi hissetmişti ne... Oysa fazlaca konuşkan biri değildi, konuştuğu anda ise kendini biraz kaybeder, susmak bilmediği anlar yaşardı. Bir zamanlar aynı yerde olan ama geçen senelerde aniden kapatılan Belediyenin Beytaş işletmesini geçmiş, sıra, sıra sandalların dizili olduğu ve birçok kez fotoğrafladığı bölgeye gelmişti. Biraz durakladı, önce Boğaziçi'nin karşı kıyılarına, uzaklara baktı... Ancak yağmurla birlikte kasvetli bir hal alan puslu görüntüyü izlemekten vaz geçip yürüyüşüne devam etti.

Çok geçmeden Beykoz Spor Kulübü’nün Beykoz Belediyesi’nce yeniden yapılmakta olan ancak bu kez Gençlik Tasarım ve Spor Merkezi olacağı açıklanan binasının yanındaydı. Deniz kıyısındaki rıhtımdan kafasını uzatıp seyretti binayı. Bir süre sonra binanın ön tarafına, yani yol yönündeki bölümüne doğru yöneldi... Hatıralar canlanmaya başlamıştı... Aklına ilk gelen ise 1980 tarihli Beykoz Gençlik Kulübü Takvimini almak için yorgun binanın eskimiş tahta kapısından içeri girişini ve orada bulunan rahmetli Haydar Amca'dan (Tarıcan) bir takvim rica edişini daha dün gibi hatırladı. Çok uzun yıllar sonra Beykoz Taraftarlar Derneği’nin duvarlarında görecekti aynı takvimin bir örneğini.

Basketbol sahasına kaydı gözleri... Daha halı sahalar ortada yokken burada mini futbol maçları yapıldığı anları anımsadı... Basketbol potasını tutan demir ayaklar kale vazifesi görürdü, sonrasında ufak bir kale de konmuştu o dar alana. Özellikle yaz günlerinde Beykoz gençlerinin vazgeçilmez mekanlarından birisiydi burası... Şen şakrak yankılar her zaman işitilirdi... Kah bir futbol maçı hak bir basketbol maçı olsun yol tarafındaki yükseltiden her zaman seyredenleri olurdu. Bir akşam maça Galatasaray'lı Fatih Terim gelecek denince devrin gençleri akın etmişti sahaya. Fatih Terim ile çektirilen fotoğraf birkaç gün içinde herkesin fotoğraf arşivine, aile arşivine dahil olmuştu.

Beykozspor'un Basketbol sahasında futbol ve basketbol müsabakaları dışında iki ayrı spor dalından da yansımalar kafasında belirdi... Kızlar Voleybol Turnuvası ve Beykozspor Boks Takımı ile adı anılır olan Nevzat Topoğraf adına yapılan turnuva. Basketbol Sahasının ortasına monte edilen Boks ringinde müthiş mücadeleleri anımsadı. Sonrasında o dönemlerde Beykoz'da yükselen bir branş olan voleybol maçına geçiş yaptı hafızası... Hele ki Genel Sigorta Altınyurt ile gerçekleşen Beykoz Kızlarının müsabakası geldi gözlerinin önüne. Beykoz'un genç delikanlılarının dikkatini çeken boylu-poslu bir kız dikkatleri fazlası ile çekmişti... Aradan birkaç sene geçince tanınmış bir manken olarak gördüler kızı. Dönemin ünlü spor adamlarından birinin oğlu ile evlenmişti.

Anılar silsilesine dalıp gitmiş iken bir el omzuna dokundu:

‘Yine daldın gittin uzaklara dostum’ dedi, tanıdık sima ve ardından ekledi...

-Sahi sen bunca senedir yazıp-çekersin de bunu bir kitap haline neden getirmezsin?

-İyi dersin demesine de "Bütün kuşlar vefasız" be dostum...

Aceleci bir hoşçakal sözünün ardından uzaklaştı dostu, anlamıştı ki o çok uzaklarda şimdi, vücudu orada olsa da aklı çok ama çok uzaklarda idi. Yaralanmış, gönlü kırılmış bir hali vardı. Farkında olmadan kendi de söylemeye, mırıldanmaya başladı şarkıyı;

“Bütün kuşlar vefasız... Mevsim artık sonbahar...”

Yazarın Yazıları