“Zaman zaman itirafta bulunuyorum ki; “bendeniz birçok önemli konuları, GENÇ yaşımda değil de, geç fark etmenin ve geç öğrenmenin pişmanlıklarını yaşıyorum.”
”
Bunları yalanlayanların, VAY HÂLİNE!
Zaman zaman itirafta bulunuyorum ki; “bendeniz birçok önemli konuları, GENÇ yaşımda değil de, geç fark etmenin ve geç öğrenmenin pişmanlıklarını yaşıyorum.”
Sizlerin ve genç kardeşlerimin bu pişmanlıkları yaşamamaları için, bu gecikme pişmanlıklarımı, zaman zaman bu köşemde paylaşmak istiyorum.
- Bugün Kur’an okurken, yine geç fark ettiğim konu şudur:
Mürselât süresini okuyordum. Baktım ki şu “Veylüy Yevme izin lil mükezzibîn” âyeti ısrarla tekrar ediliyordu. “Yüce Rabbimiz bir cümleyi ısrarla çok tekrar ediyorsa, mutlaka biz insanlara, çok ciddi ikazları vardır” diye düşünerek, açıklamalı mealini, hatta tefsirini inceledim. Bu ısrarlı ayetin anlamı, “Bunları yalanlayanların, o gün VAY HÂLİNE!” cümlesi idi.
Bu kez “acaba hangi gün ve neleri yalanlayanların vay hâline” diye merak ederek, bu sürenin tamamının daha geniş açıklamalı meallerine baktım. Bu sürede bulunan 50 ayetin, 10 tanesi zaten bu ısrarla vurgulanan, yukarıdaki ayet idi.
Diğer 40 ayette ise “hangi gün ve neleri yalanlayanların VAY HÂLİNE?” sorusunun cevapları sıralanıyordu. Köşe yazısı sınırlarını zorlamamak için, bu sûrenin tamamını ayrı ayrı ayetler olarak buraya almak yerine, hangi gün ve nelerin yalanlanmaması gerekenleri toparlayarak, takdirlerinize sunacağım.
Öncelikle bu sürenin önemini vurgulamak için, bu süreye ilk altı (6) ayette, Yüce Rabbimiz tarafından “bizlere gönderilenlerin üzerine”, “Rüzgârların ve meleklerin üzerine”, “Hak ile bâtılı ayıran Kur’ân üzerine” ‘YEMİN EDEREK’ başlanıyor.
Yedinci âyette ise o günün; KIYAMET ve HESAP günü olduğu vurgulanıyor.
Birinci uyarı; KIYAMET ve HESAP gününü yalanlayanların VAY HÂLİNE!
Sonra; Allah’a ve Peygamberlerine isyan eden kavimlerin, helâk edilişlerini yalanlayanların VAY HÂLİNE!
Bir damla sudan (meniden) yaratılıp ana rahminde şekillendiren O Yüce Kudreti yalanlayanların VAY HÂLİNE!
Yeryüzünü bizler için hazırlayan, yüce dağları yaratıp, yerden tatlı suları çıkartan Yüce Allah’ı tanımayıp, yalanlayanların VAY HÂLİNE!
“Yalan saya geldiğiniz KIYAMET ve HESAP gününe doğru gidiniz! Üç boyutlu Cehennem azabına, ne gölgelendiren ne de alevden koruyan bir gölgeye gidiniz. O yer saray gibi kocaman kıvılcımlar saçar. Her bir kıvılcım sanki birer sarı deve(büyüklüğünde)dir.” İşte dünyadayken bunları yalanlayanların VAY HÂLİNE!..
O gün, kâfirlerin konuşamayacakları bir gündür.
Onlara izin de verilmez ki özür dilesinler! İşte bugünden haber verilen bu gerçekleri de yalanlayanların VAY HÂLİNE!
Sizi de, önceden gelip geçmiş olanları da bir araya toplayacağımız o gün, karar ve hüküm günüdür. “İşte hepiniz bir aradasınız. Kurtulmak için, bir düzeniniz, bir hileniz tuzağınız varsa, hiç durmayın, derhal uygulayın!” Denilecek olan bu manzaraları, bugünden haber verildiği halde, yalanlayanların VAY HÂLİNE!
- Süre, şu MÜJDE ile devam ediyor:
Şüphesiz ki Takva sâhipleri (ise, o gün) gölgelerde ve pınar başlarında, canlarının çekmekte olduğu meyveler arasındadırlar. (Onlara şöyle denilir:) “İşleye geldiğiniz (Salih) ameller sebebiyle (bir mükâfat olarak), âfiyetle yiyin, için!” İşte biz, dünyada iyi ve güzel amellerde bulunanları böyle mükâfatlandırırız. Bu dünyadayken haber verilen, bu gerçekleri de yalanlayanların VAY HÂLİNE!
(Ey kâfirler! Siz de dünyada) az bir müddet daha yiyin, faydalanın! Çünkü siz günahkârlarsınız. Hem onlara: “Namaz kılın, Rükû’ edin!” denildiği zaman, rükû’ etmezler. İşte bunları ve hesap gününü yalanlayanların VAY HÂLİNE!
Bu sûre; “(O kâfirler) Artık bu Kur’ân’a da inanmazlarsa, hangi söze inanırlar acaba?” cümlesiyle noktalanıyor…
Saygıdeğer ve bahtiyar dostlarım.
Yüce Rabbimiz, bizler henüz sınavdayken, bu dünya sınavımızı mutlaka kazanabilmemiz için, şu KOPYA mesabesindeki ikazları, ısrarlı bir şekilde bizlere bildirdiği için, binlerce şükürler olsun.
Bizleri böylesine seven ve şu dünya sınavımızı mutlaka kazanabilmemiz için, böyle ap-açık kopyalar veren Merhameti sınırsız olan Allah cc, EN ÇOK SEVİLMEYE ve O’nun cc. emir ve yasaklarına tam riayet edilmeye lâyık değil midir?
- Mademki O cc. bunlara lâyıktır, hiç vakit kaybetmeden çok samimi bir TÖVBE ve İSTİĞFAR ederek, O’nu cc. gerçekten Esmâ ve Sıfatlarıyla tanımaya, sevmeye ve emir ve yasaklarına kararlılıkla uymaya, haydi BİSMİLLÂH diyelim…
YORUMLAR