Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Bunlar asla unutulmasın, yoksa!

Bazı olaylar vardır ki, unutturulmak için çeşit çeşit yalanlar uydurulur, senaryolar yazılır, entrikalar çevrilir ve masum halka servis edilerek, zulümlerin üstü örtülmeye çalışılır.

Eğer bizler de bu tuzaklara düşersek ve bu olayları unutursak; Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un vurguladığı gibi, tarih tekerrür edecektir. Allah muhafaza eylesin, âmin…

İşte bugün ben, bu olaylardan bazılarını hatırlatmak istiyorum. Ünlü Yazar ve Hatip olan Osman Nuri Topbaş(80 y.) anlatıyor:

1940-1950’li yıllardı. Din, toplumdan dışlanmış. Dindarlar baskılarla camilerden uzaklaştırılmış. Mahrum kalan Camilerin mermerleri bakımsızlıktan kararmıştı. Halıları lif-lif olmuş, hatta kokuşmuştu. Kırılan pencerelerin yerine bir karton konuluvermişti.

Dolmabahçe Sarayı’nın yanındaki Dolmabahçe Camii, kayık müzesine çevrilmişti. Saraçhane’deki Burmalı Mescid depo idi ve bir Ermeni’ye kiralanmıştı. Küçüksu Sarayının karşısındaki cami içkili CHP lokali yapılmıştı. Vefâ Bozacısı’nın yanındaki cami, bir nalbanta kiraya verilmişti. Allah’ın evi olan camide, yıllarca secde edilen yerlere atlar pisliyorlardı. Hâlâ duvarındaki o at bağlanan halkalar duruyor.

Bunları yaşamayan insanlar, bu hâdiselere şimdi inanmakta bile zorluk çekerler. Fakat biz bunları bizzat yaşadık. Ezan 18 sene, zorla Türkçe okutuluyordu. Aslî ve orijinal şekline çevrildiğinde, ben çocuktum, ailede hanımlar heyecan ve gözyaşlarıyla beklemiş; “Biz bu gece uyumayalım, ezân-ı Muhammedî’nin bir kelimesini bile kaçırmayalım!” demişlerdi…

Şehzâdebaşı’nda Ramazan ayında, Ramazân-ı şerif ile te’lif edilemeyecek nitelikteki tiyatrolar ve eğlenceler düzenlenirdi. Sirkeci Garının yanındaki cami, PORNO gazinoydu.

Hiç unutmam: Beyoğlu müftüsü olan İbrahim ELMALI Efendi; “Dînî tahsil o kadar dumûra uğratıldı ki; camilerin kapanmaması için, Fâtiha’yı az çok okuyabilen kişilere dahî, imam olarak tayin etmek durumundayız” demişti.

O günlerde toplumda irşâd, işte bu derecede zayıflamıştı.

O zamanki bütün kursların kişi mevcudu, bugünkü bir tek kursun mevcudu kadardı. Ekseriyâ Bediüzzaman Hz., Gönenli Mehmed Efendi, Abdurrahman GÜRSES ve Süleyman Hoca efendiler, büyük fedâkârlıklarla Îman ve Kur’ân hizmetlerine revaç verdiler. Defalarca hapse girmeyi göze almışlardı.

O zaman Kur’ân eğitimi veren hocalarla, karakollar arasında kovalamaca yaşanırdı.

Bir bekçi, sadece “Kur’ân okutuyor” diye bir hoca efendiyi tutuklar, kimse de; O hoca nereye götürüldü, ne zaman döner? bilemez, kimseye de soramazdı.

Biz Erenköy’de Boşnak veya Arnavut bir hoca hanımdan Kur’ân öğrenmeye giderdik. Bahçe içindeki bu evde tahsil görürken, bir bekçi geçse, hoca hanım korkuyla bize; “Yere yatın! Aman bekçi sizi görmesin!” derdi.

Babam da nasıl Kur’ân öğrendiğini bize şöyle anlatırdı:

-“Babam, Kadınhanı’ndan bir hoca efendi getirdi. Bize evin bodrumunda Kur’ân-ı Kerim öğretirdi. Gündüzleri de sanki bahçıvanmış gibi işler yapardı.”

  • Bu gerçekleri hatırlatmamızın, elbette çok önemli bir sebebi var:

Bugün Kur’ân hizmetleri “elhamdülillâh” tamamen serbest ve teşvik ediliyor.

İmkânlar çok geniş ve rahat. Konforlu kurslar var. Sayısız, çeşit çeşit ve seçkin İmam Hatipler var. Fakat bugün de rağbet az.

Necip Fazıl der ki: “Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, ODUNDUR!..”

Eğer anne babalar, evlâtlarını İslâmî kültürle yetiştirirlerse, yarın onlar da sâlih ve sâdık evlâtlar olurlar. Yok, eğer evlâtlarını; “Uydum kalabalığa” diyerek toplumdaki gafillerin akıntısına bırakırlarsa, hem dünyada hem de âhirette ağır pişmanlıklarla karşılaşırlar." (Bkz. Yüz akı Mecmuası. Temmuz 2019 sayısı.)

  • Evet saygıdeğer dostlarım, acı gerçekler maalesef böyleydi!..

Üstelik de bunlar belki de binde bir bile değil. Bazı sadık kahramanların, “unutursak dilimiz kursun” dedikleri kadar varmış, değil mi? Zaten tekerrür etmemesi için, unutmamak, unutturmamak ve ibret almak zorundayız.

  • EN ÖNEMLİSİ DE:

Şu günlerde, böyle bir duruma maalesef ‘tekrar düşme tehlikesiyle’ karşı karşıyayız.

Üstelik te muhalefet gurupları bunları yapacaklarını, ağızlarını köpürterek, hiddetlerle, çıldırasıya bir kararlılıkla VÂAD ediyorlar.

Dahası; Allah’ın gazabını, belâ ve musibetleri gerektirecek eşcinsel evlilikleri, LGBT’Yİ, LÛTÎLİĞİ bile serbest bırakarak koruma altına alacaklarını açıklıyorlar. “ÇAĞDIŞI” diyerek bütün DÎNÎ inançlara “DUR” diyeceklerini, Kur’ân Kurslarını dozerlerle yıkacaklarını, hatta Diyanet İşleri başkanlığını dahi kapatacaklarını ilân ediyorlar. Yetmiyor, tüm TERÖR örgütlerine sahip çıkacaklarını, mahkûm eli kanlı liderlerini bile salıvereceklerini, ülkemiz adına bütün hayırlı kalkınma hamlelerinin tamamını durduracaklarını, bu konudaki bütün yetkilileri tutuklayacaklarını bile haykırıyorlar. Çünkü Dış Şer Güçler, ülkemizin zenginliklerini istilâ etmek ve paylaşmak için, Türkiye’mizin güçlenmesini istemiyorlar.

  • Küfre rıza KÜFÜRDÜR. Zulme rıza ZULÜMDÜR. Yani, bu Din ve Vatan düşmanlarına zerre kadar meyletmek ve müsamaha ile bakmak bile bizleri, Hûd Sûresi, 113. Âyette vurgulanan ACI âkıbete ve ebedî Cehenneme sürükleyecektir. (Meâline mutlaka bakınız.)

İşte Dünyamızı da Âhiretimizi de mahvedecek bu gidişe “DUUUR” demek ve bu ACI âkıbete düşmemek için, önümüzdeki seçimde, elimizdeki NÎMETLERE mutlaka sahip çıkmak zorundayız. Eğer sahip çıkmazsak, sonraki pişmanlıkların hiçbir faydası olmayacak… Vesselâm. (Bu gerçekler, asla siyaset değil, Din ve Vatan savunmasıdır.)

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER