Çetin ÜNLÜ
  • 12/11/2015 Son günceleme: 12/11/2015 10:19
  • 3.829

Cumhuriyet tarihinin en sıra dışı seçimlerinden birini geride bıraktık diyebiliriz.

Bu seçimi farklı kılan hususlardan biriside, son 10 yıl içerisinde yapılan seçimler arasında sonucun, tahminlerin genelinden farklı çıkması.

Bu seçimde kimse AK Partinin bu kadar oy alacağını beklemiyordu. Tek başına iktidar zor görünüyor derken, bunca kutuplaşmaya rağmen, seçmen de büyük bir oy kayması yaşandı.

Sonuç olarak da; AK Parti, 1 Kasım akşamın da yeniden tek başına iktidar oldu.

Bu kadar yıl iktidarda kalarak oy kaybetmemenin örneği olmadığı için siyaset bilimi bu işi yorumlayamıyor sadece gözlemliyor.

Peki, 7 Haziran´dan bu yana ne değişti de AK Parti oyunu bu kadar artırdı? Ak Parti bitti, Anavatan Partisi gibi dağılma süreci başlıyor denirken, nasıl oldu bu iş?

Dedik ya örneği olmayan bir siyasi serüven bu. Bu sebeple yanlış örneklere bakılarak söylendi bunlar. En basit örneği, Türkiye´ de AK Parti´den önce hiçbir iktidarda veya siyasi dönemde sosyal medya diye bir şey yoktu. Seçmene ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Haberler hiç bu kadar hızlı yayılmıyordu. Hiçbir iktidar sosyal medya muhalefetini tatmamıştı. Zaman çok değişti anlayacağınız. Bu ve bunun gibi sebeplerle siyaset artık eskisi gibi değil…

Gelelim AK Parti´yi tek başına iktidar yapan etkenlere;

7 Haziran’da yapılan seçimde “halk koalisyon istiyor, oturun anlaşın” mesajı verdi. Bu perspektiften baktığımızda, koalisyon görüşmelerinde masadan kalkan kaybedecekti. Mesaj çok açık ve netti. Emanet oylarla havaya girip, %40 almış bir partiye koalisyon görüşmelerinde ön şart dayatırsanız, “masadan biz kalkmadık, onlar kalktı” deseniz de fayda etmez, kimse sizi dinlemez. Kâhin olmaya gerek yok, bunu bilmemek siyasi acemiliktir.

Muhalefet partilerinin süper siyaset bilimcileri, olağanüstü danışmanları, ne için para alıyor. Genel Başkanlara ne söylüyor bilmiyorum fakat öyle görünüyor ki, hiç biri bu işten anlamıyor. Dahası, AK Parti´nin çizdiği yolda gösterdiği hedefe durmadan yürümeye ant içmiş gibi her seçim, AK Parti´yi merkez haline getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bazen düşünüyorum, acaba bunlar da AK Partili mi diye? Özellikle MHP´nin kurmayları seçimden iki gün önce televizyonlara çıkıp, “oylarımız inanılmaz derece arttı, hayırdan hayır çıkacak. AK Parti seçmeni tanıdıklarımız var, tabanlarımız yakın, hepsi oyunu bize verecek diye açıklama yaptıklarını duyduğumda hemen aklıma buz dağına çarpmadan dakikalar önce Titanik´in içinde gülüp eğlenen insanlar geldi…

Hatırladınız değil mi o filmi? Gişe rekorları kırmıştı zamanında.

Kısacası, MHP, AK Parti ile koalisyonu kurup hem seçmenini mutlu etme hem de kendini gösterme fırsatını, 7 Haziran gecesi Bahçeli´nin konuşması ile geri tepmiştir. Şahsen, Devlet Bahçeli´nin bu kurmay kadroları tarafından yönlendirildiğini düşünüyorum. 7 Haziran´dan, 1 Kasım´a kadar yapılan tüm manevraları kendi fikriyatı çevresinde yapmış ise, yorum yapmaya bile gerek yok, durum ortada. AK Parti´nin Bahçeli´ye koca bir teşekkür etmesi gerekiyor.

Peki, AK Parti-CHP koalisyonu nasıl olurdu? Ülkemiz ölü doğum yapardı. Zira CHP yeri geldi, sessiz kalarak, yeri geldi, yapıcı adımlar atmaya çalışarak uzlaşmacı gözüktü. En uzun koalisyon görüşmelerini gerçekleştirdi ve durumunu korudu. Tabi bu uzun görüşmeler seçmen tarafından AK Partiye de puan olarak yazıldı. Neticede 1 Kasım seçiminde çok fazla emanet oy taşımayan CHP, seçimi kayıpsız atlattı.

En çok emanet oyu olan HDP ise, henüz siyaset yapmayı ve mecliste yer almanın ne demek olduğunu anlayamadığı ve sırtını kandil’e yasladığı için etkisiz eleman olarak bu süreçte yerini aldı. HDP´nin 1 Kasım oyu ortada. Çözüm sürecindeki çatışmasızlık ortamında barış masalları anlatmak kolaydı ancak, çözüm süreci bittiğinde faturanın kendilerine kesileceğini hesap edemediler. Elde silah varken başka suçlu aramaya da gerek yok.

Ve AK Parti; “Bükemediğim bileği öpeceksin” sözünü çok benimsemem ancak bu bilek başka. Bu seçimde şahsen hiç bu kadar oy alacaklarını düşünmemiştim. Erken seçimi kararının kendileri adına hata olduğunu düşünüyordum ama… Erdoğan veya Davutoğlu stratejiyi doğru yapmış…

Zira üzerinde durulması gereken en önemli husus, Recep Tayyip Erdoğan’dır.  Milletvekillerinin ve parti yöneticilerinin şunu unutmaması lazım; Kendilerini meclise getiren oy büyük ölçüde, Erdoğan için sandığa atılmıştır. Bu sebeple rehavete kapılıp, parti içi kavgalar çıkarmak veya didişme hakkınız yok.  AK Parti’nin yükü her zamankinden daha ağır. Eğer bir şeyler yanlış giderse, milyonlarca insanın yüzünü kara çıkaracak olmanın sorumluluğu AK Partili yöneticilerdedir.

AK Parti için bir tespitimi daha paylaşayım. Tabanı giderek entelektüelleşen bir hareketi temsil edenler, bu tabana yakışan veya daha üst seviyede ufka sahip olmalı. Özellikle İl ve ilçe yönetimleri bu konuda sınıf atlamalı. İlçe kadrolarında, parası pulu olmasa da söyleyecek sözü olanlara da yer açılmalı. Emin olun ki bir ideoloji paradan çok, cesaret ve bilgi ile ilerler.

Sonuç olarak; millet gereğini düşündü ve kararını verdi.

Memlekete hayırlı olsun.

Yazarın Yazıları