Nuray AK
  • 12/04/2019 Son günceleme: 12/04/2019 08:36
  • 12.121

 

"Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir."

Secde Suresi 5. Ayet

Der ki Alimler bu ayeti kerime için: Allah kuluna dilediği anda ta​sarruf eder, kuluna şahdamarından yakındır. Biz bin yıl dünya hayatında ne kadar sürer,bu sürede neler yaşanır, belki bilemeyiz. Ancak gözle görülen bir hareketlilik tüm dünyayı sarmışken, bazı hallerin gelişini beklemek çok şaşırtmaz biz müminleri.

Gelecek olan zaten gelecek, görülecekler vuku bulup yaşanacak,  nasibi olanlar hepsinin şahidi olacak. Ne yazık ki içimizden kimileri sürece olumsuz katkılarla

kaderin işini kolaylaştıracak, besbelli. Niyetleri ve amelleriyle. Acaba "Müminler ancak kardeştir" emri ilahisini "müminler hep fitneleşir" olarak mı algıladılar???

Dansöz dünya

Açıklayacağım tabi az bir örterekten. Her şeyi anlıyorum, tasvip etmesem de anlıyorum. Koyu koyu tarafgirlikleri, kavgaları, didişme ve kızgınlıkları. Ama çamaşır değiştirir gibi ideolojilerle oynayıp saf saf gezenleri, hayır anlamıyorum. Beni korkutan güruh bunlar. Çünkü öyle karıştırıyorlar ki yürek ve akılları, valla akla zarar.

Beyaz mısın siyah mı? Gri çok sırıtıyor da. Epi topu bir seçim davasında, bunca dansözlük tüm bünyelere ağır geldi zannımca ve gözlemlerimce. Hem birşey daha var ki; gazla çalışmayın efenim, yandırırlar, kandırırlar, fiştikleyip ortaya atar sırata katarlar, ama fostur aslında. Olan 8-10 yıllık karizmatik geçmişinize olur! Rabbim herşeye bir zaman koyuyor, mühlet veriyor. Akledenler için, göreve bile ümmetin ihtiyacı anında talip olun buyuruyor, bilmem kimlerle nefsani inatlaşmalar sonrasında değil. Vebal ağır yük çünkü.

Dünya duracak mı?

Hayır, emir vuku bulana, kıyamet kopana dek her şey devam edecek, öyle veya böyle. Çünkü adı üstünde dünya hayatı burası, gelip geçecek, sonlu, sorunlu hayat. Ebedi hayatta böyle prosedürlerle can sıkkınlığı olmayacak inşaAllah. Ebedi cennetlerde kimse şu partiye attın, ben buna attım, ay sen benden daha yeşilsin, hayır sen daha kalınsın, sen daha az uçabiliyorsun, ben daha koyunum diye saçmalamayacak inşaAllah. Düzeni her iki alemde de Allah (celle celaluhu) koymuş iken; sanıyoruz ki her şey bizde, merkez biziz. Hadi ordan, hadi oradan. Biz sadece kullarız, hepsi Allah katında aynı haklar verilmiş, dünyaya gönderilmiş, hayat ve düşünme hakkı verilmiş kullar üstelik. İster şükrederler, isterler küfrederler buyuruyor Rabbimiz. Yol seçmek zaten farz, ancak yolunuzda olmayanlara ayar vermek haram olsa gerek. Yanarım yanarım da bunu en çok entellektüel, insan seven, yüreği derin arkadaşlarda görüyor ve okuyorum ya, bu hepsinden acı. Toplumun nabzını, mahallesinin huzur ve komşuluğunu koruyacak erdemde insanlar, çıkmış kokulu, iğneli, iyilik bilmez, hak - hukuk tanımaz cümlelerle çemkirme savaşında. Vah ki ne vah can vatanım.

Onlar gitsin biz buradayız

"Düğünüm, derneğim, halayım, barım,

Toprağım, ekmeğim, namusum, arım

Kilimlerde çizgi çizgi efkarım,

Heybelerin nakışına ölürüm Türkiyem"

O malum tipler var ya, sanırım asla bitmesini istemedikleri münakaşalarla bölünüp parçalanma teranelerini yayarak fitne kazanı kaynatıyorlar. Biz af buyrun ahmak mıyız ki; böyle bir vatana sahip olmanın, bu vatandaki nimetlerimizin, değişik renklerimizle-yüreğimizle birlikte oluşumuzun, ortak mukaddesatımızın  kıymetini bilmeyip bizden istedikleri kara kazanda pişelim. Bunu arzu edenlere hizmet edecekseniz, varın gidin ötede savaşın, dünyanın dip kıtalarında bir yerlerde bağırıp durun, bu vatan bizim çünkü. Bir yere kıpırdamayız, Allah bize lütfetmişken bu coğrafyayı. 

Zamanı değil

Şuncu, buncularla kavga ederek ele güne kendimizi güldürmenin, bilmem kaç bin fırkaya bölünüp toparlanamaz hallere gelmenin, bireysel menfaatlere odaklanmanın, adam sendeciliğin, ellere var da bize yokmuculuğun, ben oynamıyorumculuğun, can yakan kelimelerin faili veya işiteni olmanın, kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gideceğimizi unutmanın, tarihi ve şimdiyi yanlış okumanın, vatan kardeş, mümin kardeş bağımızı unutmanın... asla zamanı değil.

Ne yapmalı ki, acep

Sev yeter, kuruyla pilavı ayırmadığın kadar saygıyı ayırmadan sev kardeşim. Koca vatan, koca dünya hepsi bir nefeste elinden gidebiliyorken, faniyken tek yapacağın safiyane kalple sevmek. Zor mu, asla değil kandırma kendini. Nefs aldatmasın seni. Sen huzura, sükunete programlanarak geldin dünyaya, özün kavga değil senin. Ha şu var, elbet HAK ile batıl kavgası daim. Fakat cezayı kesen sen değilsin, cezayı uygulayacak sen değilsin, sen severek öğretmenin aktörüsün, rolün belli hükmün belli. Boşuna debelenme, herkes eşit Hak katında. Kader yazdığımız değil, yazılana razı oluşumuz. Biz haddi aşmayanlarız, aşmaması gerekenler. Bilemeyiz, yazmışsa İlahi kalem, izleriz, yaşarız, "elhamdülillahi külli hal" der ve oturur muhasebe yaparız daha güzeli, iyisi, temizi, başarılısı için. Ya da bazı dönücülerimiz ve biz,  öze dönmek üzere tövbeye sarılırız kim bilir.

Kabullenmek, asgari müştereklerimiz için çabalamak da en güzel ve demokratik metodlardan.!!!

Darlandum

Aynı şeyi yazmak, izlediğim-işittiğim kavgalardan içime düşen acıyı anlatmak için çırpınmak, yüreğimizdeki siyasi aslanlarımızın başarı veya başarısızlığı yüzünden ortalığı toza dumana katanlara katlanmak, darlandum da darlandum.

Doruklara sevdalandım

Sabah burnumda ıhlamur kokusu, hafif meltemle birleşiyor ve gör diyor Yaradanın yüce kudretini. Neden geldik dünyaya, aklet ve gereği gibi hayat sür. Malayani söz ve davranışlar seni asıl yurdundan alıkor, sen nankör olma Nuray. Önce Yaradanına, sonra yarattıklarına teşekkürü eksik etme, yaşadığın her bir emre şükrederek teslim ol, kısaca mutlu ol diyor. Vuslat, seni istikamet üzere yakalasın. Sev Nuray, hep ve bolca sev. Layıktır veya değildir deme, Yaradan'dan ötürü sev. Kader yazmış yanyana seni, sen kadere yan çizme.

Anadolu sevgisi

Sen bizim dağları bilmezsin gülüm, 

Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram, her günü düğün, 
Hele yaylalara çıkılsın da gör.

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde; 
Kağnılar yollarda, yoncalar dizde...
Saydıklarım damla değil denizde, 
Hele bir ekinler ekilsin de gör.

Görmedin sen bizim mavi suları, 
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz, sel olur sarı; 
Hele taştan taşa dökülsün de gör.

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç, 
Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.
O kirli kabukta, o en temiz iç; 
Hele bir yakından bakılsın da gör.

Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı, 
Sevgiyi bulasın, yakına gel ki...
Kalıplar gerçeği göstermez belki
Gönül perdeleri sökülsün de gör.

Abdurrahim Karakoç

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz