A. Raif ÖZTÜRK
  • 20/03/2020 Son günceleme: 20/03/2020 15:32
  • 4.351

Akıp giden zaman şeridi içinde, hiçbir zaman “olaylar” geriye doğru akmaz...

"Bugünü düşünürüm. Dün geçti, yarın var mı?

Gençliğe de güvenmem. Ölen hep ihtiyar mı?" Bişr-i Hâfî’nin şu anlamlı sözünü, N. Fazıl Kısakürek bu güne ne güzel uyarlamış…

Her kim, hangi yaşta olursa olsun, hatta 70-80 yaşlarında bile olsa, geçen günlerine baktığı zaman, “âaaahhh, rüzgâr gibi geçti” diye hayıflanmaktır. İşte bu nedenle genç yaşta bile olsak, şu fâni ömrümüz rüzgâr gibi geçip, gidecektir.

Mademki gerçekler böyle, şu Fâni dünyaya niçin gönderildiğimizi, buradaki SINAV görevlerimizi, buradan hangi menzillere uğrayarak, nereye sevk edileceğimizi çok iyi öğrenmek ve ona göre yaşamak zorundayız. O bilinmeyen ve yabancısı olduğumuz menziller için, mutlaka hazırlık yapmalıyız.

Yine hepimiz hasbelbeşer olarak, az veya çok günahkâr kullarız. Ancak, böyle mübarek geceleri fırsat bilip, tövbe ederek ve bir daha günah işlememeye karar vermemiz ve yarınımıza, yani ölümden sonraki ebedî hayatımıza hazırlanmak zorundayız.

Ahirete inanmak için GİDİP TE GELEN BEKLEMEK, sadece inanmak istemeyenlerin, kendilerini avutma mazeretidir. Yani züğürt tesellisi gibi; neticeyi de, süreci de ve bu gerçeği de, asla değiştirmez!

Ancak, Merhameti sınırsız olan yüce yaratıcımız, oradaki ahvâli en seçkin kuluna SAV göstererek, ahir zaman ümmetine anlatmak üzere o MİRAC mucizesini yaşatmıştır. Tâ ki “gidip te gelen var mı?” diye saçmalayanlara da bir nevi cevap olsun…

İşte İlahi belge: “Her türlü eksiklikten münezzehtir o Allah ki, bir kısım ayetlerimizi (delil ve gerçeklerimizi) göstermek için, kulunu bir gece, Mescid-i Haram’dan alarak, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya seyahat ettirmiştir. O her şeyi işiten ve her şeyi görendir.” (17. Sure, 1. Ayet.)

Mescid-i Aksa’dan sonraki yolculuk ise Necm sûresinde ve muhtelif Hadislerdedir.

Bu ayette belirtilen Kulu Muhammed’e SAV; bu dünyaya niçin getirildiğimiz, buradan nereye gönderileceğimiz, o uzun seferde ve mutlaka gidilecek o uzun yolculukta nelere muhtaç olacağımız gösterilerek, bizlere anlatılmak üzere öğretilmiştir...

Birtakım kardeşlerimiz, çeşitli sebeplerle inanmayabilirler. İnanmamak, fiziki âlemi görmek için yaratılmış olan bu gözle göremediklerimizi, akıl ile algılayamamaktır. Göremediğimiz o kadar çok âlemler var ki, asla inkâr edilemez. Akıl, Ruh, hayal, hafıza, gravitasyon, düşünce, radyoaktif dalgalar, biyoenerji, hava âlemi, enerji ve elektrik âlemi, yerçekimi, esir âlemi, corona vd. virüsler ve daha nice âlemler var. Bunları, göremediğimiz halde inanıyoruz.

Miraç gerçeği de ve Kâinatın en seçkini olan o Zatın SAV bildirdiği gerçekler de asla inkâr edilemez. O seçkin zatın SAV öğrettiği bu gerçekleri, yani Ahiret âlemlerini duyanlar, bu gerçekleri öğrendikten sonra, diğer kardeşlerimize de anlatmaya vicdanen mecburdurlar...
Kâinatın yanında, bir nokta gibi değersiz olan AY’A ayak basılınca, astronotların dönüşünde söyleyeceklerini iştiyakla merak eden bu insan, Kâinat ve EBED alemleri gezdirilen, dünyanın en doğru sözlü insanının SAV, dönüşündeki sözlerini ve müjdelerini, acaba niçin merak etmiyor?...

Evet, Miraç bahsi çok önemli ve geniş izahlı bir konudur. Bu mütevazı köşemizde sadece tanımlamasını yapmaya çalıştım. Bediüzzaman Hz. bu konuyu her yönüyle ele almış olup, her okuyanı tamamen tatmin etmektedir. Sadece ana başlıklarını vererek, sizleri tekrar Miraç Risalesini okumaya havale ediyorum. (Sözler, 516. sayfa. 31. Söz. Toplamı 27 sayfa.)

Bu sırr-ı azîmin (büyük Miraç olayının) dört esası var:
1.) Miracın sırr-ı lüzumu nedir? (Miraca niçin gerek vardı?)
2.) Hakikat-i Miraç nedir? (Miraç gerçeği nasıldır?)
3.) Hikmet-i Miraç nedir? (Bu konudaki hüküm nasıldır.)
4.) Miracın semerat ve faydası nedir? (Miraçtan neler kazanıldı?)

İşte o eserdeki 27 sayfa ile şu dört sorulara tamamen tatminkâr cevaplar bulacaksınız…

SORU: Bu mübarek gün ve geceler nasıl değerlendirilmeli?
CEVAP: Corona Virüs tedbirleri haricindeki günlerde; Miraç gecesini, mutlaka bir camide veya benzeri mukaddes mekânlarda ve ibadetlerle edâ etmeliyiz.
Sağlıklı olanlar bu geceyi oruçla karşılamalıdır. (Sonraki iki gün de ilave edilerek üçe tamamlanabilir.) Bu gece bol-bol Salat-ü selam okunmalı ve bol-bol tövbe-i istiğfar edilmelidir.

Bu gece; namaz kılarak ve Kur’an ile meşgul olunarak (Kur’an okuyarak, dinleyerek, meal ve tefsirlerle ilahi mesajları irdeleyerek veya okumayı öğrenmeye ve geliştirmeye çalışarak) ihyâ edilmelidir. Kaza namazı borcu olanlar, o borçlarını kılsınlar, kaza namazı olmayanlar nâfile namazlar ve hâcet namazı kılabilirler.

Asker, polis, sağlık elemanı vb. gibi mukaddes görevlerde nöbetçi olanlar, ulvî bir niyet ile (yani, “..nöbette olmasaydım, bol bol Kur’an okurdum, bu ve şu ibadetleri mutlaka yapardım” düşüncesiyle) bu gecedeki çalışmalarını ve nöbetlerini ibadet hükmüne geçirebilirler. Bazı halis niyetler, amellerden daha değerli olabilir. Çünkü halis niyetlere riyâ karışamaz…

Hasbelbeşer, bazı günahlara müptela olanlar da, bu mübarek gecede mutlaka onları terk etmelidirler. Çünkü küçük günahlara bile uluorta devam edenler, FASIK durumuna düşebilirler. Bu gecedeki, o günahları terk erme gayretleri ve geceye saygıları onlara, çok büyük avantajlar sağlayacaktır. Yüce Allah, hepimizin YAR ve yardımcısı olsun. Âmin…

NOT: Miraç Gecesi, Recep ayının 26’sını 27’ye bağlayan gecedir. Tüm İslâm âleminde ve ülkemizde BURUK ve MAHZÛN geçecek olan miraç, 21 Mart 2020’yi, 22 Mart pazara bağlayan gecedir.

Bilvesile: Hepinizin ve tüm İslâm âleminin miraç gecesini tebrik ve tes’îd ediyor, tüm insanlık için sağlık, barış ve Hayırlara vesile olmasını diliyorum...

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz