Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Bol kepçe Beykoz

Çocukluğumun Beykoz'unda hiç restoran yoktu. Kafe desen, o ne ki? Derlerdi. Yemek yenilen yerlerin adı lokantaydı.

Çoğu da esnaf lokantasıydı. İçki verilmezdi bu esnaf lokantalarında. Ayrıca tek tük içkili lokanta da vardı. O lokantaların camlarında tül perde olurdu. İçerisinin görünmesi istenmezdi. Bir de gazino denilen müzikli lokantalar vardı. Daha çok akşam yemekleri ya da eğlenmek isteyenler tarafından tercih edilirdi. Bu gazinolar ehli zevkin akşamları demlenme mekânlarıydı. Bütün bu mekânların fiyatları belliydi ve kapı girişlerinde fiyat listeleri olurdu. Fahiş fiyat, her gün zam, tağşişli ürünler, kalitesiz ürün olmazdı. Ayıp diye bir kavram vardı işletme sahiplerinde. Hem işletme en iyi ürün bizdedir anlayışıyla müşterisine hizmet ederdi. Mezeci günlük mezeler hazırlardı. Paçacılar, Beykoz köylerinde yetişen keçi paçasını tercih ederlerdi. Balık lokantaları zaten yerel balıkçıların günlük balıklarını tüketirlerdi. Lokantalarda kullanılan et zaten yerel kasapların günlük kestiği hayvanlardan olurdu. Sebze, meyve ise Beykoz'un en yakın köylerinden günlük gelirdi. Izgaralarda kullanılan kömür için bile esnaf hassasiyet gösterir, mutlaka Şile'den gelen odun,  kömürü kullanılırdı. İşletme sahipleri sadece para kazanmak hırsıyla değil, hizmet aşkıyla çalışırlardı.

Oysa günümüzde durum herkesin malumu…

Restaurant olan lokantalar, kafe olan çay ocakları ve büfelerdeki fiyatları gördükçe tabiri caizse “nereden nereye geldik” diye kendi kendime sormadan edemedim.

Aşırı kâr hırsı, hileli gıdalar her gün artan fiyatlar toplumu adeta canından bezdirdi. Hele bir de zincir restoran ve kafeler yerel halka değil, büyük sermaye sahiplerine hizmeti önceleyerek yerel esnafı da ekonomik olarak çökertti. Kimin umurunda ki?

Bütün bunları düşündükçe ve yaşadıkça aklıma çocukluğumun Beykoz'undaki “bol kepçe lokantası” geldi.

Bilenler bilir. Beykoz Merkezde Onçeşmelerin karşısında verem savaş dispanserinin hemen altında ve Hamam Sokağı'nın girişinde bir lokanta vardı. Küçük görünen ama bize büyükmüş hissini veren bu lokantanın adı “bol kepçe lokantasıydı.”

Bol kepçe lokantası fiyatı ve kalitesiyle Beykozluların adeta uğrak yeriydi. Lokantadan öte sanki bir aşhaneydi. Aşevi anlayışı hâkimdi. Çocuk hafızamla hiç unutmadığım bir yerdi. Özellikle babamla bol kepçe lokantasına gitmek benim için büyük bir tutkuydu. Lokanta sabah namazı vaktinde açılırdı. Sabah çorbası kazan kazan kaynardı. Çorba saat sekizde biterdi. Saat dokuzdan sonra yemek faslı başlardı. Birkaç çeşit yemek çıkardı. Her gün farklı yemekler çıksa da tas kebabı ve kuru fasulye her gün olurdu. Yemek öğlen saatlerinde biter, ertesi günün hazırlıkları başlardı.

Lokantanın sahipleri Ahmet ve Mehmut Barut kardeşlerdi. Lokanta tam bir aile işletmesiydi. Kadınlar yemekleri yapar, çocuklarıyla birlikte servis ve diğer işler görülürdü.

Müşteriler ellerinde tabaklarını alır, Ahmet veya Mehmet amca kocaman kepçeyle tabağı tıka basa doldururdu. Doymayan tekrar gelir aynı yemekten bir kepçe daha alırdı. Her yemeğin fiyatı kapı girişinde günlük yazılırdı. Lokantada adisyon yoktu. Hizmet edenler kimseye ne yedin diye sormazdı. Müşterinin ödeme yapacağı bir kasa yoktu. Kim ne yediyse parasını duvarın dibindeki karton kutuya koyar, para üzerini o kutudan alıp çıkardı. Hatta yıllar sonra Mehmet amcaya, ‘bu lokanta nasıl para kazanıyordu’ diye sorduğumda; “Evladım biz çok para kazandık. Allah bereket versin. Tek işimizde bu lokantaydı. Para vermeden yiyip içen fakir fukaranın bereketi bize yetip artıyordu bile” demişti.

Bugünkü bazı işletme sahiplerinin kar ve açgözlülükle cüzdancı olduklarını gördükçe, nereden nereye geldik diyerek vicdandan cüzdana geçişi üzülerek izliyorum.

Çocukluğumun Beykoz'undaki küçük bir esnaf lokantası Beykoz'a yetip artıyordu. Beykoz'un zengini, fakiri, esnafı, memuru, herkesin mutlaka bir kez çorba içip yemek yediği bir yerdi “bol kepçe lokantası.”

O yıllarda Beykoz'un bol kepçe lokantası benzeri Türkiye'nin her beldesinde mutlaka vardı.

Ne yazık ki günümüzde bu tür vicdanlı işletme bulmak neredeyse imkânsız. Olanlar da piyasa şartlarına, düzene yenik düşüyorlar. Her gün duyduğumuz kötü örnekler, aç gözlülük ve aldatma telaşı piyasaya hâkim olunca “bol kepçe lokantası” artık hepimize hayal oldu. Bunu da kara kara düşünmemiz gerekiyor.

Bir zamanlar uzatılan tabaklara bol kepçeyle yemek koyan Ahmet ve Mehmet Barut kardeşlerin “bol kepçe lokantası” artık yok. Ama şimdi ortalıkta gezinen bir sürü kifayetsiz, muhteris, Beykoz'u bol kepçeyle başka yerlere taşımakla meşgul. Hem de kimler kimlerle beraber. Neyse üzüntüm o ki, nereden nereye?

Kalın sağlıcakla

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER