Kader GÜR
  • 13/09/2021 Son günceleme: 13/09/2021 15:27
  • 4.633

Ağır konuşuyorsak, beddua ediyorsak içimiz yandığındandır. Bu ülkede, AK Parti kurucuları kadar hayalleri ve emekleri heba olan başka bir kesim yoktur.

Türkiye'de son 100 yılda verilen demokrasi mücadelesinde akıtılan alın terinin ödenen bedellerin karşılığıydı AK Parti.

Selçuklu'dan tutunda, Osmanlı ve Cumhuriyetin kazanımları yeniden vücut bulmuştu Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'sinde. Atatürk'ün Cumhuriyeti şahlanmış, dünyaya insanlık dersi verebilecek seviyelerdeydik. Ama maalesef Recep Tayyip Erdoğan zirveye çıkardığı Türkiye Cumhuriyeti'ni zirvede tutamadı. Bunun uluslarası anlamda birçok nedeni elbette ki vardır. Ama zirvede kalamayışımızın bence en önemli nedeni iç siyaset ve kapitalizm olmuştur. Halk desteğinin azalması liderin elini zayıflattığı için devletin bütün mekanizmalarını etkilemesi kaçınılmazdır. Bugün yaşadığımız durumda en net haliyle budur.

Yani 14 Ağustos 2001'de kurmuş olduğumuz büyük Türkiye, güçlü Türkiye, adalet dağıtan Türkiye, dünya ya insanlık dersi veren, vatandaşı mutlu, sorgulanabilen, hesap veren siyaset anlayışı ve kalkınan Türkiye hayallerimiz 2011'de son buldu. Son 10 yıldır da o hayalleri yeniden diriltmek için canla başla mücadele ediyoruz. Ama nafile! Recep Tayyip Erdoğan'ın tüm uyarılarına rağmen ülkemizin geleceği fütursuzca heba ediliyor. Ne zaman, nerede kimin kapısına çökeceği belli olmayan kör deve devam eden bu fütursuzluk karşısında Recep Tayyip Erdoğan'ın kapısına doğru yürüyor.

Kör devenin Erdoğan'ın kapısına çökmesi engellenebilir mi? Bu süreçten sonra belki engellenemez ama geciktirilerek, yetiştirmek için büyük mücadele verdiğimiz yeni neslin daha iyi hazırlanması için zaman kazanılabilir. Çünkü milletimiz ve yeni nesil bu günkü siyasi yapılara kesinlikle ilgi duymuyor. Muhalefet, kendilerine ilgi duyulmamasına rağmen, tüm argümanlarıyla sinekten yağ çıkarma çabalarını sürdüre dursun, bu siyasi tablo karşısında, yine en güçlü lider olarak Recep Tayyip Erdoğan gözüküyor. Onun içindir ki, yeni neslin elini çabuk tutması gerekiyor. Görev onları bekliyor.

Yeni nesil ülkeyi teslim almadan önce kendilerini kategorize eden anlayışı şiddetle reddetmelidirler. ‘Y’ kuşağı, ‘Z’ kuşağı diye bir şey yoktur! Türkiye Cumhuriyeti'nin; genç, dinamik, saygılı, sabırlı, edepli, mücadeleci, dini, imanı, Allah'ı ve kitabı bilen ve bu değerleriyle birlikte dünyayı tanıyan bizim çocuklarımız vardır. Kuşak, muşak yok! Haksızlık karşısında susmayan, ülkesinin bölünmez bütünlüğü için her zaman bedel ödeyebilen bizim evlatlarımız, onlar bizim umutlarımızdır.

Bu evlatlar işe nereden başlamalıdır? Öncelikle 14 Ağustos 2001'de kurulan AK Parti'nin kuruluş felsefesi karşısında bitişine neden olan unsurları ve yaşam tarzlarını tespit etmelidirler. Bu tespitleri yaparken, muhtemelen karşılarına son yıllarda AK Parti sermayesini tüketen, haksız kazanç, adam kayırma, torpil, şaibeli ihaleler, güven duyulmayan adalet, baskı, tehdit, yalakalık, dalkavukluk, vurdumduymazlık, kendini beğenmişlik ve rant kavgası çıkacaktır. Bundan da ötesi israf ve saltanatın ülkeye ne büyük zararlar verdiğini, bu olumsuzlukların sosyal manada toplumun güvenini nasıl tükettiğini bizzat analiz etmiş olacaklardır. Ayrıca yüce dinimizi sermaye olarak kullanıp servetine servet katanlarla karşılaşacaklardır. Tetikçilik yaparak, ülkesini satan hainlerin kimler olduklarını öğreneceklerdir.

Bizim çocuklar bu durum karşısında ne yapmalıdırlar? Öncelikle bütün çürümüşlüğü ve kokuşmuşluğu ayaklarının altına alıp çiğnemelidirler. Güven duyulan insanlar olmalıdırlar. Anadolu'nun mücadeleci ruhunu devletin zirvesine taşımalıdırlar. Geçmişe bakarak, geleceğe yön vermeli, miras yedi değil, mirası güçlendirecek bir anlayışla sadece beyinsel olarak değil, fiziksel olarak ta çok çalışmalıdırlar.

Bu kâinatın bir sahibi olduğunu ve belirli, belirsiz zamanlarda varlığını fark ettirdiğini unutmamalıdırlar. Gösterişten, riyadan, iki yüzlülükten uzak durarak değerlerimizi istismar etmek isteyenlere de fırsat vermeden, birlik bütünlük içinde bu ülkeyi kendilerinden olacak yeni nesillere teslim etmelidirler.

Bizim çocuklar, bu ülkenin ve bu milletin; birliğine bütünlüğüne ihanet edenlerin, elindeki imkanları şahsı çıkarları için kullananların, doğmamış bebelerin hakkını yiyenlerin ve değerlerimizi heba eden şahsiyetsizlerin dar ağaçlarında sallanışlarını kendilerinden olacak yeni nesillere ibreti âlem için miras olarak bıraksınlar.

Çocuklarımız, güç bela korumaya çalıştığımız geleceklerini heba eden soysuzlardan hesap sorsunlar. İşe oradan başlasınlar!

Bizim çocuklar o zaman bütün dünyanın sahibi olurlar.

Yazarın Yazıları