Sinan KAVRAKOĞLU
  • 12/04/2019 Son günceleme: 12/04/2019 08:24
  • 6.125

Dost Beykoz’da on yedi yıldır aralıksız yazıyoruz, çiziyoruz. Yüzlerce makale, değişik konular.

Sonuçta, her fikirde olduğu gibi; bu makaleler de belli bir tecrübeden, inanılmış belli değerlerden, yani kısaca hayatın imbiğinden süzülerek değerli görüşlerinize katkı koymak için sizlere sunuluyor. Kimi zaman beğendiniz, kimi zaman eleştirdiniz, kimi zaman da katılmadınız. Katılmadığınız yerlerde hep kendimizde aradık eksikliği…

Özellikle son on yıldır üslubumuz giderek sertleşti. Maalesef yazılarımızın konusu ve başlığı da…

Geçen dönem Yücel Başkanımız çok önemli işler başardı. 2-B arazilerini Özel Proje Alanı kapsamına aldı, İBB ve Hazine taşınmazlarını yasal mevzuata uygun hale getirerek üzerindeki kullanıcılarına devretti. Yücel abimiz (kim ne derse desin O Beykozlunun ağabeyidir) bütün bunlarla uğraşırken, “yol arkadaşlarım, çalışma arkadaşlarım, dava arkadaşlarım” diyerek göreve getirdiği, en yakınına koyduğu isimlerin büyük ihanetine uğradı! Maalesef hem Yücel ağabeyin hem de AK Parti’nin altını oydular adeta.

Kimi şaibelerin merkezinde olan isimlerle olan yakın ilişkileri nedeniyle her zaman sorgulandı ve şüpheyle bakıldı. Bütçesinin bilmem ne kadarının nereye gittiğini bilmemekle övündü! O kadar canti giyiniyordu ki hanımlar açık ara Belediyenin en şık giyineni diye bahsediyordu kendisinden… Görüntüde arı gibiydi ama hep kendi hanesine!

Kimi önüne gelen evrakları aylarca imzalamazken, bekletilen evraklar üzerinden rüşvet çarkı oluşmasına seyirci kaldı. Kapısına gelen vatandaşlara bile günlerce randevu vermeyerek hem Yücel Ağabeye, hem AK Parti’ye nefret duyulmasına sebep oldu. Kibir kulelerini öyle bina etmişti ki önündeki evrakları imzalamak bile aylar sonra Yücel Ağabeye kaldı.

Kimi “baba yarısı” dedi, “evlat yarısı” olmanın avantajlarını sonuna kadar kullandı! Lakin o da her geçen gün daha da yükselttiği kibir kulelerinin tepesinde, üstelik yapayalnız kaldı. Sıradan bir üniversitenin dört yıllık işletme (ya da her neyse) bölümünü bitiren bir insanın bu kadar ego kasması, insanlara bu kadar tepeden bakması maalesef bu gün yaşadığımız seçim kaosunun altındaki temel nedenlerin başında geliyor.

Kimi SKM Başkanlığı döneminde girdiği Belediye İhalesi’ndeki şaibeleri nedeniyle (ki o ihaleye girmesi bile başlı başına kepazelik!), TBMM’de soru önergesiyle yâd edilirken, adeta İlçe Başkanlığıyla ödüllendirilmiş ve bu görevi süresince AK Parti ile vatandaş arasındaki en büyük uçurum olmuştu! Düşünün ki AK Parti İlçe Başkanlık koltuğunun fuzuli şagili olan bu zat, randevu verdiği dernekler birliği temsilcilerini kapısında saatlerce bekletmiş ve sonra da arka kapıdan kaçar gibi gitmişti. Düşünün ki bu zat genç bir çocuğun telefon görüşmesindeki sesini kaydettirmiş, danışma kurulu toplantısında partililere dinletmiş ve o gencecik çocuğu yuhalatmıştır. İşte bu kadar kepaze adamlar yıllarca AK Parti’nin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan’ı temsil eden o değerli koltukları işgal etmişlerdir!

Bakın burada farklı bir tespitte bulunacağım. Sadece Beykoz Belediyesi’nde binin üzerinde taşeron ve sözleşmeli kardeşimiz çalışıyor. Yani en az beş bin kişi. Anne, baba, kardeş, eğitimli vs. en az beş bin kişi. Bu kardeşlerimizi 2017 Referandum’unda düzenlediği toplantıda “bizden olmayan dışarı çıksın” diyebilecek kadar siyaseti adileştiren, yüzlerce insanı ekmeğiyle açıkça tehdit edebilecek kadar çirkinleşebilecek kaç kişi tanıyorsunuz acaba? İşte bu adamlar yıllarca Recep Tayyip Erdoğan’ın Beykoz’daki temsilcisi oldu! Ve bu millet Reisinin hatırına bu çapsızlara katlandı, hatta oy verdi!

Peki ya İBB’de çalışan kardeşlerimiz? Konuşuyoruz, dinliyoruz, “abi kendimi hiç bu kadar değersiz hissettiğimi hatırlamıyorum. Bize resmen köpek gibi davranıyorlar” diyen kardeşlerimizin sayısı o kadar çok kil!

Eşit işe eşit maaş dediler, aynı şartlarda, aynı işte çalışan aynı eğitimli kişiler arasında bile beş ayrı maaş var. Nedenini sorduğunda ise “kıdem”… Tabii yersen!

Hal böyle olunca seçimler sonuçlandığında memleketlerine muhtarlık oyu için giden 250 bin İstanbullunun hesabını yapıyoruz. Bu insanlar daha önceki yıllarda da gidiyordu memleketlerine yahu! Sen kalanların oylarıyla 600 bin fark atıyordun en yakın rakibine. Sen sana duyulan sevgiyi, muhabbeti, sadakati, vefayı, güveni korumak bir yana tüketmişsin. Sen insanları tehditle, kibirle, yolsuzlukla, hırsızlıkla, kendi aşağılık hesaplarınla bu davadan uzaklaştırmışsın. Bu insanlar Tayyip Erdoğan’ın bir lafı için 15 Temmuz’da ölüme koştu, sen bu sevgiyi nasıl dinamitledin be alçak!

“Yahu bize ne oldu?” diye soracağım da, cevabını ben yıllardır yazıyorum zaten. Liyakatsiz, beceriksiz ve sadakatsiz yöneticilerin her geçen gün AK Parti’nin kilit noktalarını ele geçirmiş olmasının bedelini ödüyoruz.

Eh, artık biraz da bu bedeli onlar ödesin…

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz