Saadettin KILIÇ
  • 15/02/2020 Son günceleme: 15/02/2020 14:03
  • 2.739

İnsanlar geceleri başlarını yastığa koyduklarında akıllarından geçenlerin kayıtlarını tutabilselerdi, dünyadaki yazarların sayısı da o kadar çok olurdu. İyi de olurdu. İnsanların tüm duyularıyla yaşayarak edindiği mutlak bilgiler paylaşılır ve çoğalır, çok daha hızlı gelişirdik.

Fakat ne yazık ki; gündelik yaşamın tüketen dinamikleri en insani düşlerin bile gerçekleşmesine pek fazla olanak tanımıyor

Belki de bu lükse sahip olanlar, sadece bilim insanları ve her şeye rağmen yazanlardır.

Onlar da genellikle bedbin bir yaşamın kurgusunu, bildik, tanıdık özlemlerimizle soframıza koyanlardır.

Oysa yeni bir hayatın acemisi ve eski ahlaksızlıkların en deneyimlisi olunmadıkça, iğrenilesi yaşamların, imrenilesi mutluluklara dönüşmesi uyku öncesi düşlerden öteye geçemez.

Ve eninde sonunda önceden bilinmeyen iki tarih arasında ne yaşarsak o kadarız hepimiz…

Uzun siyah eteği

Küçük Sarı Köpeği

Açıkta göbeği vardı

Mevsim yazdı

Nazlı, nazlı

Kıçtan tornistan vapur

Babaya oturmuş

Çifte göbekli adam

Süzüyor

Her şeyi uzun kızı

Küçük sarıya daldı

Yerinde olsa,

Doya, doya

Yanında uzansa

Ömrünün tüm kalanlarını

Hav, hav havlamaya

Kızı tavlamaya razıydı…

Yazarın Yazıları