İnsanlar geceleri başlarını yastığa koyduklarında akıllarından geçenlerin kayıtlarını tutabilselerdi, dünyadaki yazarların sayısı da o kadar çok olurdu. İyi de olurdu. İnsanların tüm duyularıyla yaşayarak edindiği mutlak bilgiler paylaşılır ve çoğalır, çok daha hızlı gelişirdik.
Fakat ne yazık ki; gündelik yaşamın tüketen dinamikleri en insani düşlerin bile gerçekleşmesine pek fazla olanak tanımıyor
Belki de bu lükse sahip olanlar, sadece bilim insanları ve her şeye rağmen yazanlardır.
Onlar da genellikle bedbin bir yaşamın kurgusunu, bildik, tanıdık özlemlerimizle soframıza koyanlardır.
Oysa yeni bir hayatın acemisi ve eski ahlaksızlıkların en deneyimlisi olunmadıkça, iğrenilesi yaşamların, imrenilesi mutluluklara dönüşmesi uyku öncesi düşlerden öteye geçemez.
Ve eninde sonunda önceden bilinmeyen iki tarih arasında ne yaşarsak o kadarız hepimiz…
Uzun siyah eteği
Küçük Sarı Köpeği
Açıkta göbeği vardı
Mevsim yazdı
Nazlı, nazlı
Kıçtan tornistan vapur
Babaya oturmuş
Çifte göbekli adam
Süzüyor
Her şeyi uzun kızı
Küçük sarıya daldı
Yerinde olsa,
Doya, doya
Yanında uzansa
Ömrünün tüm kalanlarını
Hav, hav havlamaya
Kızı tavlamaya razıydı…