Prof. Dr. İsmail KOCAÇALIŞKAN
  • 19/06/2021 Son günceleme: 19/06/2021 17:56
  • 3.649

Bitkiler lisan-ı halleriyle insanoğluna diyor ki; Ey insanlar! Bizler birer hizmetkârız. Sizler bizim meyvelerimizi yiyorsunuz. Vitamin ve şeker ihtiyacınızı gideriyorsunuz.

Bazılarımızın yapraklarından yemekler yapıyorsunuz. Çay yapıyorsunuz. İlaç yapıyorsunuz. Gövde ve dallarımızı yakacak odun olarak kullanıyorsunuz. Gövdemizden kereste ve tahta yapıp inşaatlarda ve mobilya yapımında kullanıyorsunuz. Bazılarımızın köklerinden yemek yapıyorsunuz. İlaç ve boya yapıyorsunuz.

Tohumlarımız ise karbonhidrat, protein ve yağ deposudur. Zaten temel besinleriniz bizim tohumlarımızdır. Buğday ve mısır tohumlarından ekmek yapıyorsunuz. Dünyanın çoğu yerlerinde buğday temel besindir. Güney Amerika’da mısır, uzak doğu Asya ülkelerindeyse pirinç temel besindir.

Milyonlarca yıl önce, henüz siz daha var edilmemişken, izn-i İlahi ile büyük depremler ve yer hareketleri sonucu ecdadımız olan dev bitkiler toprağın derinliklerinde bırakılarak havasız ortamda bir kasd ve iradeyle kömüre, petrole, ve gaza dönüştürülmüş ve depolanmıştır.

O günden bugünü gören yani günümüzdeki insan nüfusunun ve ihtiyaçlarının artacağını bilen ve yer küremizi ona göre tanzim eden ilmi ve kudreti sonsuz Yaratıcımızın bir ikramı olarak bugün bu rezervleri çıkarıp çeşitli amaçlarla kullanıyorsunuz. Bunca hizmetimize mukabil sizden istediğimiz şey nedir? Biliyor musunuz?

Biz sizden şahsımız adına bir ücret ve karşılık talep etmiyoruz. Çünkü biz hizmetimizi fisebilillah yapıyoruz. Sadece bizi ve sizi yaratan ve bizi sizin hizmetinize sunan Yüce Yaratıcımıza teşekkür etmenizi istiyoruz. Diyeceksiniz ki; Yaratana teşekkür nasıl edilir?

Elhamdülillah şükür demek bir teşekkürdür. Ama teşekkürün en basitidir. Esas teşekkür namazdır. Namazda ellerini bağlayıp eğilerek ve başını yere koyarak huzur-u İlahide olduğunu düşünüp; Ya Rabbi sen ne büyüksün, biz aciziz ve sana muhtacız, sen bitkileri yaratmasaydın ve bizim hizmetimize vermeseydin biz nasıl yaşardık diye beden diliyle, ağız diliyle ve kalp diliyle ta’zim ve teşekkürlerini ifade etmektir.

Namazını kılan birisi hemen ruhunda ve vicdanında büyük bir rahatlama, huzur ve genişleme hisseder. Bu, görevini yapmış olmanın verdiği bir sükûnet halidir.

Hayvanla insanı ayıran ve insana verilmiş en önemli hazine akıldır. Akıl esasen bunları düşünmek için verilmiştir. Yoksa hayvandan ne farkımız kalırdı. Hayvanlar da bitkilerden istifade ediyorlar. Ama onlar bu incelikleri düşünemezler. Zaten bu onların görevi değildir. Çünkü onlar da bitkiler gibi insana hizmetle görevlidirler.

Etrafımıza baktığımızda yaratılan her varlığın bihakkın görevini yaptığını görüyoruz. Onlar Alllah namına Allah’ın nimetlerini bizlere takdim ediyorlar. İnsanoğlunun görevi ise kendisine verilen akıl sebebiyle bütün bu ikramların farkında olup mukabilinde bunları kendisine sunan Yüce Yaratıcıyı tanımak ve ona kulluk ve ibadet etmektir. İnsan bu görevini yapmadığı takdirde öbür âlemde bütün varlıklar ondan davacı olacaktır.

Her şeyin bir hesabı vardır. Bazı hesapların bu dünyada görülmemesi bizi aldatmasın.

Şayet insanoğlu bu teşekkür ve tefekkür görevini ihmal ederse hayvandan ne farkı kalır. Öbür âlemde bunun hesabını nasıl verecektir?

Düşünmek ve ona göre tedbirini almak lazım değil midir?

 

 

 

 

Yazarın Yazıları