Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Bir Yol Hikayesi / Gürcistan

Geçtiğimiz hafta bir çalışma ziyareti için Gürcistan’ın Başkenti Tiflis’teydim.

Evliya Çelebi’nin 17. Yüzyıl ortalarında “tam ve mutekamil bir İslam şehri” diye tanımladığı Tiflis.

Osmanlı hakimiyeti sonrası uzun yıllar Sovyetler Birliği’nin egemenliğinde kaldı. 1991 yılında özgür bir Gürcistan olarak bağımsızlığına kavuştu. Sovyet işgal yıllarında Gürcistan’daki Müslüman nüfus oradan göçmek zorunda kalırken İslami eserlerde sovyetizmden oldukça büyük yaralar aldı.

Daha doğrusu Gürcistan’daki dini yapılar (Müslüman, Hristiyan, Yahudi) sözde sivilleştirilerek dini hüviyetleri yok edilmek istendi.

Gürcistan bağımsızlığını kazandıktan sonra Ortodoks mezhebi kendi kurumsal yapılarını yeniden ihya etmeye gayret gösteriyor.

Yakın zamana kadar, hızsızlık, rüşvet, yolsuzluk ve mafyayla boğuşan Gürcistan, düne göre bugün hayli mesafe almış görülüyor.

Çok değil bundan 15 yıl önce gidenlerin anlattığı Gürcistan gitmeye korkulan bir ülke konumundaydı. Otobüs ve tır şöforü tanıdıklarımızın anlattıkları ürkütücü şeylerdi. Rüşvet ve hırsızlık günlük yaşamın adeta parçasıydı.

Şimdilerde birkaç yıldır Gürcistan’dan çok farkli haberler gelmeye başladı. Sanki sihirli bir el herşeyi değiştirmişti.

2004 yılında iktidara gelen Mihail Saakaşvili ülkede bir temiz eller operasyonu başlatmış, ülke onun sayesinde adeta küllerinden doğmuştu.

Rüşvet öyle bitirildi ki, iki kişi aralarında o kelimeyi gizli bile konuşamaz hale geldi. Kamunun tüm hizmetleri açık hale getirildi. Hizmet kusuru olan kamu görevlisi, hem kamu hizmetklerinden hemde özlük haklarından mahrum ediliyor.

Bu arada kişi hak ve özgürlükleri yasalarla güvence altına alındı. Adalet sistemi siyasi sistemin kontrölünden çıkarıldı. Devlet bütün kurumlarıyla işler hale getirildi. Son seçimlerde seçime katılma oranı yüzde 30 oranındaydı. Yani halk siyaseti değil, özgürlüğü ve yaşam kalitesini önemsiyordu.

Biliyorlar ki, iktiadara kim gelirse gelsin artık oturmuş olan sistemi sürdürecekti.  Yıllardır kangren haline gelmiş olan rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma ve siyasi istismar kesdirip atılmıştı.

Seyahatım esnasında bir çok iş adamı ve siyasetçiyle konuşma imkanım oldu. Gözlemlerimde konuştuklarımdan edindiğim şuydu.

Dünyada her ülkede bir çok sorun var. Gürcistan’da da var. Ancak, siyahtan beyaza doğru, Gürcistan hangi renk diye sorsanız beyaza yakın. Derim çünkü; malum koranavirüs salgını her yeri kasıp kavuruyor.

Gürcistan’da bu salgından etkilendi. Alınan önlemlerle normale neredeyse döndüler. Vaka sayıları, vefat sayıları önlemler bunları aktarmayacağım.

Korona salgını süresince devlet vatandaştan su, elektrik, doğalgaz, telefon parası almamış. Yani devlet halktan alacağını halka hibe etmiş. Bunu hiç duymamıştım. Çok şaşırtıcı ve etkileyiciydi. Darısı birilerinin başına ne diyelim.

Gürcistan zengin bir ülke değil. Ancak zengin tarihini ve kültürel mirasını motor gücü olarak kullanmayı çok iyi başarmış.

Tarihi eserlerini ve kültürel değerlerini yeniden canlandırarak onları çok kıymetli bir turizm potansiyeli haline dönüştürmüş. Ülkeye her yıl gelen turist sayısı nüfusun iki katından fazla.

Salgın süresinde bile turist alan bir ülke bacasız sanayi devrimini çoktan başarmış demek ki. Ülkeye gelen turist kendini güvende hissedince Gürcistan tam bir cazibe merkezi olmuş.

Özgürlük ve güvenlik en üst düzeyde korunmuş. Böyle olunca da kriminal olaylar minimize edilmiş. Devlette şeffaf olunca yansız ve tarafsızlık halka da yansımış.

Şöyle bir ülke düşünün.

Tüm emniyet birimlerinin görev yaptığı binalar camdan imal edilmiş. Dışarıdan bakınca içerisi görülebiliyor. Rüya gibi ama gerçek. Polis teşkilatı müdahaleci değil, korumacı bir anlayışla güvenlik sağlıyor.

Gürcistan Parlamento binasının önünden geçerken, binanın bahçesinde bir çok çadır insan ve pankarta rastladık. Belli ki muhalif bir görüşün protestosuydu bu. Evet dedi arakadaşlar. Bir yıldır muhalif gruplar iktidarı protesto ediyordu. Milletvekilleri bu protestocuların arasından meclise girip çıkıyordu.

“Polis niye protestoculara müdahale etmiyor” diyecek gibi oldum. Lafı ağzıma tıkadılar. Burada işler sizin bildiğiniz gibi olmaz. Protesto herkesin yasal hakkıdır. Şiddete başvurmadıkça özgürdür.

Peki dedim polis niye bekliyor burada. “Polis protestocuları korumak için bekliyor” dediler.

Şaşırmakla, şaşırmamak arasında git geller yaşadım. Darısı dedim başkalarının başına.

Evet bugün Gürcistan bildiğiniz anlamda Evliya Çelebi’nin deyimiyle “tam ve mutekamil bir İslam şehri” değil amma birde gördüklerim var.  

Ülke rahat ve yaşanabilir bir yer haline gelmiş.

Kimbilir mutekamil İslam’ın ruhu halen Gürcistan’a kol kanat mı geriyor dersiniz?

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER