Prof. Dr. İsmail KOCAÇALIŞKAN
  • 06/12/2020 Son günceleme: 06/12/2020 17:22
  • 5.808

​Geçen hafta sonu eşimle birlikte sıla-i rahim amacıyla memleketimiz Mudurnu’ya gittik.

Adapazarı’ndan Mudurnu tarafına döndükten sonra Akyazı’yı geçtiğimizde bir saatlik yolumuz sürekli ormanların içinden kıvrıla kıvrıla uzanıyordu. Yolun iki tarafını gözlemleyerek ve tefekkür ederek yolumuza devam ettik.

Ağaçların yaprakları dikkatimizi çekti. Daha önce ilkbaharda da geçmiştik buralardan. O zaman tek renk hâkimdi yapraklarda; yeşil ve yeşilin tonları. Şimdi ise yeşilin yerini her çeşit renk almıştı; sarı, kırmızı, turuncu, eflatun, mor ve kahverengi. Adeta bir renk cümbüşüne büründürülmüştü orman. Sadece çam ağaçları yeşilliği temsil ediyordu.

Bu gözlemlerimden kalbime akan tefekkür damlalarını siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.

Yeşil ve nazik yapraklar yaz boyunca güneşin yakıcı sıcaklığı altında direnmiş, hem ağaca hem de altında duran canlılara gölgelik etmişlerdi. Meyveler için de bir mutfak görevi yapmışlardı. Fotosentez marifetiyle yaprakta pişirilen besinler meyvelere taşınıyordu. Böylece meyveler büyüyor ve olgunlaşıyordu.

Sonbahar geldi, güneşin etkisi gitti ve günler kısaldı. Artık güneşten kurtulduk tam rahat edeceğiz derken bu kez de yüzleri solmaya ve sararmaya başladı yaprakların. İhtiyarlık belirtileri görünür oldu. Ölüm yaklaşıyordu. Artık fotosentez görevini yapamıyordu. Güneşin yakıcı tesiri de gittiği için ona ihtiyaç kalmamıştı. Derken yaprak sapı gevşedi ve bükülmeye başladı. Beli bükülen ihtiyarlar gibi, ölümü bekler oldular. Bir gün Azrail gibi esen rüzgar onu dalından kopardı ve toprağın bağrına bıraktı.

Yaprak burada da boş durmadı. Ona verilen besinleri toprağa verdi. Toprak beslendi ve zenginleşti. Bir zaman sonra ağaçtan düşen tohumlar toprağa karıştı. Tohumlardan birisi yaprağa yakın bir yere düştü. Kışı dinlenerek geçiren tohum ilkbaharda bir ağaç olmak için çimlenmeye başladı. Büyürken beslenmeye ihtiyacı vardı. Komşusu olan yaprağın bıraktığı besinleri aldı. Yaprak çürümüş ve toprağa karışmıştı. Ama toprağa bıraktığı besinlerle bir tohuma can olmuştu. 

Görünüşte yaprak çürümüştü, ama toprağa bıraktığı besinlerle önce tohumda sonra da tohumdan inşa edilen ağaçta hücre olmuş, yaprak olmuş, meyve olmuştu. Böylece ölümün yokluk olmadığını, yeniden bir diriliş olduğunu, gözümüz önünde gösteriyordu yapraklar. Her sonbaharda.

Kâinat ağacının birer meyvesi olan bizler de bu mevsimleri yaşıyoruz. Her kıştan sonra bir bahar geldiği ve her baharda yeniden bir diriliş olduğu gibi; bizler de çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık mevsimlerinden geçip kışımız olan kabir hayatından sonra ahiret denilen öbür dünyadaki baharımızda tekrar diriltileceğiz. Bizi yaratan ve yaşatan Rabbimize bu dünyadaki yaşantımızın hesabını vereceğiz. Ne mutlu bu sınavdan yüz akıyla çıkabilenlere!

 

Yazarın Yazıları