Bir hostesin 20 yıllık Erdoğan sevgisi

  • 0
  • 7621
Bir hostesin 20 yıllık Erdoğan sevgisi
Bir hostesin 20 yıllık Erdoğan sevgisi
Bir hostesin 20 yıllık Erdoğan sevgisi
Bir hostesin 20 yıllık Erdoğan sevgisi
Bir hostesin 20 yıllık Erdoğan sevgisi

Güllü Aktürk... 20 yaşında hosteslik yaptığı otobüsün kaza yapması sonrası omurilik felci oldu. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Hanım, kendisine destek verdi. O günlerin üzerinden tam 19 yıl geçti

Şimdi AK Parti'nin Beykoz Belediye Meclis Üyesi listesinde... Dost Beykoz, kendini'Beykozlu' olarak gören 'Gül'e sordu, Güllü Aktürk ise kâh gülerek, kâh gözleri dolarak sorularımızı içtenlikle yanıtladı...

İlk olarak listedeki sırasını soruyoruz Güllü Aktürk’e… Kısa ama öz bir yanıt veriyor:

“Benim sıklıkla kullandığım isim aslında Gül. Asıl ismim ise Güllü Aktürk. Listede 28. sıradayım ancak bu o kadar da önemli değil. Öncesinde ya da sonrasında çalışmalarım devam ediyor ve edecek. Bundan ve burada olmaktan onur duyuyorum, gurur duyuyorum.”

Peki, seçildikten sonra engelliler için projeleriniz nelerdir?

“Beykoz'un bana göre engelliler açısından iki eksiği var: Birincisi engelli meclisi. Engellilerin barınabileceği, sosyal faaliyetlerini sürdürebileceği... Evlerinde barındırılmayan ve sokağa atılan engelliler var. Biz zaman zaman bu kişileri hastane acillerinde tutuyoruz. Diğer yandan da hem Türkiye'de hem de Beykoz'da engellilerin çok fazla istihdam sorunu var. Bunları giderme yolunda çaba sarf edeceğiz. Bununla ilgili planımız, projemiz var. Yücel Başkanımızla görüşüp, engellilerin çalışabilir olanlarına dükkân tahsis edilmesi, Belediyelerin kiracılarının olabileceği şekilde projelendirilip, oralarda hem zamanlarını geçirebileceği hem kendi ekmeklerini kazanabileceği hem artık tüketimden üretime geçebilecekleri alan açmayı düşünüyoruz. Bizim sonuç olarak iki projemiz var: Birincisi Engelli Meclisi ya da Sarayı, diğeri de engellilerin istihdam sorunu.”

Engellilerin istihdamı, özgüven ve moral konusunda çok önemli, öyle değil mi?

“Elbette çok önemli... Kesinlikle. Daha önceleri engelliler konusunda biliyorsunuz, acınası, başkalarından yardım alan, başkalarının verdiği sadakaya muhtaç görünüş çizilmişti. Bugün ben bile çok yaşamışımdır: Otururken kucağıma para konduğu anları... Bir bakış açısı var ve bu kalıplaşmış. Eğer engelliysen, birisinin sadakasına muhtaçsın ya da kişi belki de size sadaka verdiğinde kendini iyi hissediyor. Hani bunu kırmak... Bir insan, özellikle engelli insan, tüketici konumundan üretici konumuna geçiyorsa, kendi parasını kazanabiliyorsa, evine en basiti bir meyveni/ekmeğini götürebiliyorsa özgüveni de yerine gelecektir. Sağlığını, psikolojisini bu tür bir uygulama olumlu etkileyecektir. Engellinin tek isteği çalışabilmek...”

En çok acıtanı ‘acınmak’ konusu mu?

“Acınması konusunu bir geçelim artık. Zaten Sayın Başbakanımız bize gerekli kanunları çıkarttı. Gerekli kolaylıklar sağlandı. Ulaşımda, eğitimde gerekli kolaylıklar yapıldı. Ben çalışmak istiyorsam bana iş verilmeli. Ben okumak istiyorsam okumalıyım, bunun için çaba gösterilmeli. Ben sağlık konusunda zaten yararlanıyorum ben tek ihtiyacım iş.

2006-2007 yılından bu yana engellinin evde bakım ücreti yatırılıyor. Burada şöyle bir geri dönüşüm oldu: Aileler önceden engellilerini bakım merkezine bırakıyordu. Bu aylıklar bağlandıktan sonra artık aileler çocuklarına çok iyi bakar oldu. Çünkü bunların kontrolleri de sağlanıyor. Aile tespit ediliyor ve engellinin banyosundan tutun, saçının taranacağına, üzerinin değiştirileceğine... Her şeyin maddesini koymuş. ‘Bunları yaparsan, bu maaşı alırsın’ demiş. Engelli artık insan yerine koyuluyor.”

Eğitim ve ibadet konusunda engelleri var mı Beykoz’daki engellilerin?

“Beykoz genelinde şu anda 19 okulumuzda 251 öğrenci eğitim alıyor. Bu okullarda rampa yoluyla ya da alt katlarda engellilerimiz eğitim alabiliyorlar. Asansör sistemine geçilmedi henüz ancak rampa ile okullara engelli ulaşımında bu 19 okulumuzda sorunum bulunmuyor. Yeni yapılan okullarda da bu konuya dikkat ediliyor. Beykoz'da engellinin okuması konusunda sıkıntı yok. Ama ibadet konusunda doğru… Maalesef cami girişlerinde, merdivenlerinde problem var. Şu anda onlar ile ilgili bir çalışma yok. Camilerle ilgili de şunu söyleyebiliriz, Yücel Başkanımız bilinçli; bu konuda gerekli çalışmayı birlikte yapabileceğimize inanıyorum. Tümüyle Beykoz'daki çevre düzenlemesi, çevre bakışı değişecek. Kaldırımlar zaten yenileniyor, bu konuda bir çalışma başlatıldı. Sarı noktalı görme engellileri için yol düzenlemeleri başlatıldı. Bir de İETT şoförleri konusunda eğitime gerek var. Hâlâ daha kaldırıma yaklaşmasını bilmeyenler var maalesef. Bu da küçük bir şikâyet olsun.”

AK Parti’yle daha doğrusu siyasetle ilişkiniz nasıl başladı?

“Ben partinin kurulduğundan bu yana gönüllü olanlarındanım aslında. Ama aktif değilim. Parti kurulduğu sırada engelliler komisyonu oluşturuldu ve ilk orada başladım. Daha sonra sağlık sorunlarım ve çevresel engeller oldu.

Ben Kavacık Rüzgarlıbahçe'de oturuyorum. Ancak o dönemlerde oturduğum binada giriş sorunum vardı, akülü tekerlekli sandalyem yoktu. Hep birinin refakatine muhtaçtım. Şimdi rahatım, annem sadece kapıyı açıyor. Buraya AK Parti İlçe Binası'na kendim gelebiliyorum, katlarda dolaşabiliyorum. Bu nedenlerle uzun bir ara verdim ancak gönlüm her zaman AK Parti'den yanaydı. Yaklaşık bir yıldır AK Parti'de aktifim. Engelliler Komisyonu'ndayım yine. Kenan Başkan'la birlikte –sağolsun- onun desteği ve ilgisiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Engelli oluşunuz ile ilgili hikâyeniz nedir?

“Benim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a aslında vefa borcum çok geriye dayanıyor. Başbakanımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu yıllarda 1995'te ben trafik kazası geçirdim. Otobüste hostestim, bir firmada hostes olarak görev yapıyordum. Bazı zorlu dönemleri atlattıktan sonra Ankara'dan İstanbul'a geldim.

Geldiğimde beni hiçbir hastane almadı. 1990'lı yıllarda sağlık sektörü inanılmaz kötüydü: Sedyelerde ölen hastalar, yanlış iğneler; tarihi geçmiş iğnelerden hayatını kaybedenler... 'Bugün git, yarın gel' dönemleri... İnanın o günlerde ambulansla birlikte İstanbul'da girmediğimiz, gezmediğimiz hastane kalmamıştı. Ankara'dan naklim yapıldı, hiçbir hastane almadı. Yoğun bakımlık hastayım, eve yoğun bakım ünitesi kuruldu. Cihazlar yerleştirildi; ben evde yatıyorum.

Aslında hastanede acilde yatmam gerekiyor, kötü durumdayım. Omurilik felci oluşmuş. Bir an önce tedavi görmem gerekiyor ama beni hastane kabul etmiyor. Halam... Halam ve eniştemden Allah razı olsun... Halam dedi ki: 'Ben Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a gideceğim! durumu arz edeceğim'. O dönemde halam mutaassıp bir kadın olduğu için Erbakan'ı destekliyor ve öğrencisi olarak gördüğü için de Erdoğan'ı çok seviyor.”

Sonra halanız Sayın Erdoğan ile mi görüştü?

“Halamın Erdoğan ile görüşmesi kolay olmadı. Belediye'ye günlerce gidip geldi. Sonunda Kısıklı'daki Başbakan'ın evine kamp kurdu halam. Akşam 10'lara kadar bekledi. En sonunda Emine Hanım ile görüştü. Durumu arz etti. Sonuçta, kapısından geri çevrildiğim hastaneye şu an Başbakanımız olan Erdoğan'ın telefonuyla yatışım gerçekleştirildi. Tam bir yıl... Bir yıl boyunca o hastaneden hiç çıkmadan belli servislerinde yattım. Bu süreçte Başbakanımız Erdoğan ve eşi Emine Hanımefendi benim maddi, manevi ve psikolojik ihtiyaçlarımı sürekli karşıladı. Sadece ben de değil, burs verdiği engelliler vardı. Bunu anlatırken çok kötü olurum(gözleri doluyor).

Ben henüz 20 yaşımdaydım ve bana psikolojik olarak destek verildi: 'Bak, engellisin ama dünyanın sonu değil, daha yapacak çok iş var' denildi. Evet, bu son değildi. Başka bir hayatın aslında bir başlangıcı gibiydi. Ben o günlerden sonra inanın hayata inanılmaz bir şekilde tutundum.

Ben o günden bugüne. Ömrüm ne kadar daha sürer bilemiyorum ama Başbakanımıza olan vefa borcumu, gönül borcumu ona destek vererek ödemeye çalışacağım.” 

Kaç doğumlusunuz?

"15 Mayıs 1975 Ordu Gülyalı doğumluyum.  İstanbul'a biz 23 yıl oldu geleli... 1991 yılında geldik. Babam kalp hastasıydı, onun için geldik. Sonra işte benim 20 yaşımda geçirdiğim kaza oldu"

Talihsiz kaza diyelim...

“Evet, bu talihsiz kaza... Olmaması gerekiyordu ama takdir-i ilahi diyelim. Aslında benim hostes olarak çıktığım 2. seferde oldu kaza. Yani işi de öğrenememiştim henüz (gülüyor). Sonra Beykoz'da kaldık, Beykozlu olduk. Bu da çok güzel bir duygu aslında… Beykozlu olmak gurur verici! Beykozlu olmak bir ayrıcalık...”

Dost Beykoz / Özel Söyleşi

30 Mart torunlarımızı bile etkileyecek
Önceki 30 Mart torunlarımızı bile etkileyecek
Tiyatrocular sorunlarını Beykoz'da masaya yatırdı
Sonraki Tiyatrocular sorunlarını Beykoz'da masaya yatırdı
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz