Nuray AK
  • 11/03/2016 Son günceleme: 26/03/2016 11:54
  • 6.899

Merhaba Dostlar, 

Dost Beykozlular, 

Beykoz'un Dostları...

Sizlerle bu köşede buluşacağız inşaAllah bundan böyle... 

Her yer keskin bıçak iken arada gül bağlarına dalmak, güneşli güzel günlere birlikte duacı olmak, yaratılan hoşlukları daha fazlaca görebilmek, üzüntülerimize ortak yüreğimizde teselli bulmak, kaybetmeden sevebilmek, eleştirmeden anlayabilmek, varlığımızın en esas gayesini kaynağından süzebilmek, vatanımızın sevdasını tekrar en hasbisiyle duyumsayabilmek, rızkımızı bulabildiğimiz bu topraklara hizmetkarlıkta nasıl yarışacağımızı çözebilmek, karınca misali yangına su taşıdığımız yön ve tarafımızı seçebilmek, dost ne ise o olabilmek temennisiyle buluşacağız...

İnandığımız değerlere koşmak, kaçmak, yapışmak için önce "dost" olmak gerekiyor sanırım. Etrafımda son zamanlarda gözlemlediğim her acının ve başarısızlığın temelinde kaynaşıp dost olamamak, dost diliyle konuşup dost kulağıyla can-u yürekten dinleyememek var. Sokaklarda yaşayan, ailesinden kaçıp sokağın acımasız sisteminde canı-namusu istismara uğrayan, madde kullandığı için akli melekeleri tıkanıp başkalarının hayatlarını yaşamaya çalışan bir kardeşim: "Beni kimse sevmiyor, halin nasıl diye bana kimse sormuyor" dedi bana. Ben onun korkunç hayatı için neler yapmalı diye hayıflanırken, o bana cevabı vermişti. 

Ona dost olmalı, kişisel ilgimde cömert olmalıydım. Aslında sadece ben değil hepimiz hepimize dost olmalıydık.

Eğer  o  ve onun gibi  kardeşlere yardım edelim dersem: Siz ve ben onlara dost olmalıyız önce. Kınamadan, ayıplamadan "senin için ne yapabilirim""nerelisin", "hayallerin ne" diyebilmeliyiz. "Neden evden kaçtın", "anan-baban yok mu","niye madde kullanıyorsun" demeden.

Dost; eleştirmez mi pekala? Bana göre eleştirmez. Yani genel anlamda kullandığımız eleştirel yapıya girmez. O sadece hedef gösterir tatlı sözlerle can dostuna. Başkaları zaten eleştirme, caydırma işlevlerine yeterince girecektir. Ama dost başkası olamaz ki... Tutar dostunun yüreğinden, yukarı kaldırır. Sonra başlar onla her ne yaşıyorsa bölüşmeye, tıpkı kardeş payı yapar gibi. Haa bu arada dost zaten kardeştir, aynı zamanda kardeşte en en en candosttur bu fakire göre.

Nerede kalmıştık? Bölüştük mü acıyı, tatlıyı, hüznü, sıkıntıyı? Eyvallah.. İçine de kattık mı güven denen sihri? Olmuştur bu dostluk, artık pişmiştir. Kimseyle yapılmayanı dost gerçekleştirdi çünkü. Ezmedi, üzmedi, sadece anladı. Onaylamasa da yanlış seçim ve kararlarımızı, uygun görmese de sözlerimizi/tavırlarımızı! Olsun dedi. Yanındayım dedi. Herkes kızsa küsse de ben buradayım dedi. Ben seni anlıyorum ve tamamlıyorum dedi. Yarım bırakmam dedi. Bugünler bitecek dedi.

Ve tarihe bir dost mührü daha böylelikle basılmış oldu.

Bu dostluk nasıl devam eder Sizlerce? Bence bahar gelir, güneş iki dosta gülümser, sıcak kahvelerle denizin dalgaları şarkısını söyler, ikindi ezanı başlar Beykoz Merkez Camii minaresinden. Omuzlardan yük kalkmıştır, çünkü yük iki eş parçaya bölünmüştür. Hatta mübalağasız, dost yarıdan biraz fazla taşımıştır yükü. E hem sıkıntıyı bölüştü, hem dostumu nasıl tekrar toparlarım kaygısını çekti. Bu iki dost dinlenmeyi, huzuru  gerçekten hak etti. Kim bilir ömürlerinin sonuna kadar kaç fırtına aşacaklar beraber kaç gemi çıkacak borandan? Kaç kutlama pastası kesecekler birlikte, öyle değil mi? 

Hayalini kurmamızı ve gerçekleşmesini dileyerek yazdığım yazımdan umarım dostane, müspet duygularla ayrılıyorsunuzdur. Daima sevgi ve dostlukla kalasınız. 

Yazarın Yazıları