Talip ERCAN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 30/10/2012 23:11
  • 11.375

Gerçi bu iki kelimeyi yan yana getirmek bile –Hadi ya sende!- cevabının gelmesine neden olmakta.

Evet Beykozspor ne zaman ki vefa denen olguyu gerçek manada hayata geçirir işte o zaman düzlüğe çıkmaya başlar. Dünya gibi ülkemizde de bir kabuk değişimi var. Çocukluk dönemlerimizde Beykozspor denince akan sular dururdu. Her zaman için bizlere örnek olabilecek, önderlik yapabilecek kişiler fazlası ile vardı. Herkes bir birlerine saygıda kusur etmezdi. Hele ki Beykozspor formasını giymiş büyüklerimize bir başkaydı, ilgi alaka. Şahsen eski futbolcuların çok elini öpmüşümdür. Şimdilerde 1960 ve 70’li yıllarda forma giyen isimlere rastlamaktayız, belleri bükülmüş yürüyüşleri ağırlaşmış ve bakışları donuk mu donuk.
 
Kendi özel bloğumda 2012 senesini -Ahde Vefa- yılı ilan etmiştim. Bu kapsamda yaşamakta olan birçok eski Beykozsporluya ulaşıp hal hatır soruyorum, vefat edenlerin ise mezarlarına gidip Fatiha okuyorum. Özellikle annemin halen oturmakta olduğu Şahinkaya’ya giderken özellikle mezarlıkların olduğu yerden gidiyorum. Helvacı Hasan, Pire Mehmet gibi lakapları ile anılan isimler de Şahinkaya da ki ebedi istirahatgahtalar. Her ziyaret sonrasında manevi havamda değişimler bir huzur hali yaşamaktayım.
 
Geçtiğimiz günlerde Beykozspor tarihinde önemli bir konumu olan -Babanoğlu Muzaffer-ağabeyimizi kaybettik. Muzaffer ağabeyimizi şahsen tanımak değişik ortamlarda muhabbet etmek nasip oldu. Ancak onun asıl Beykozluluğunun zirve yaptığı günlere yaşımız yetmedi. Onu tribünlerden tanıyan yaşı kemale ermiş kişilerden bilgiler edindim. En son olarak ta Beykoz Taraftarlar Derneği ziyaretimde Başkan Cafer Baş ağabeyimiz ile onu andık.-Anlat bir Babanoğlu Destanı!- deyiverdik.
 
-Talip kardeşim onu anlatmaya nereden başlasak ki. En doğrusu şu olacak ki o Beykozspor tribünlerinin tabiri caizse ilk amigo niteliğinde bir kişisi idi. Yaşı yetenler onu 60’lı yıllardaki Beykozspor sevdasının zirve yaptığı yıllardan çok iyi hatırlar. Hele ki 1964-65 sezonunda yani küme düşülen sezonda yaptığı bir şey var ki kim unutabilir. O zamanlar öyle her yerde pastelmiş, sprey boya imiş bugünlerde bolca bulunan şeyler yerine kafasını sarı-siyah renge neyle boyadı dersiniz! Suluboya ile. Evet bir maç öncesinde yaptı bunu saçının yarısı sarı-yarısı siyah idi. Yani ileriki yıllarda birçok kez rastlanılacak manzarayı Beykoz’da ilk o yaptı. O kimi zaman malzeme çuvallarını sırtlamış takımının yanında olur kimi zaman da tribünün bir köşesinde maça tam konsantre maç izlerken, futbolculara moral verici destek cümleleri sunardı. Gittiği her yerde samimi Beykozspor sevgisi ile tanınır, itibar görürdü.
 
Evet, dostlar, biz yıllardır vefasız bir toplum olup çıktık. Sadece günü yaşamaya başladık. Sadece o sezon forma giyen futbolcularla işimiz. Ancak bu değişime ihtiyaç duyulduğunu da göz ardı edemeyiz. Hayattaki eski sporcuları bir araya toplayıp onura etmek, bir yemekte gönüllerini almak o kadar zor olmamalı. Sayın Belediye Başkanımız bu işi üstlenebilir. Beykoz’un, berberlerini, taksicilerini bilmem başka hangi meslek erbabından temsilcilerini düzenlendiği yemekler ile bir ara getirmekte iken bir yemekte de eski sporculara verse. Yalnız hatırlamıyorsam Muharrem Ergül döneminde bu tür bir etkinlik yapılmıştı. Şimdi bir ikincisi neden olmasın. Ekerbiçer Mehmet, Naylon Halil, Çakal Erdoğan, Hoca Mustafa, Oral Abi, Akbabalı Ahmet, Ayı Mehmet, Cemil ve Nihat Akbay kardeşler, Mustafa Horosan, Recep Gürbaşak, Ali Zengin ve bunlara yapılacak birçok ilaveler ile bir yemek düzenlense vefa duyguları yansıtılsa ne de güzel olur değil mi!
Yazarın Yazıları