Saadettin KILIÇ
  • 23/07/2020 Son günceleme: 24/07/2020 00:00
  • 4.499

Beytaş, neden antisosyal - 1 yazısının devamıdır...

2008 yılında, 2 Ligde 100. yılına giren 1908 AŞ. Beykoz Spor’un yakın geçmişini kısaca hatırlamaya çalışalım:

O tarihlerde çiçeği burnunda bir yıllık Beykoz Belediye Başkanı olan Muharrem Ergül, eski bir futbolcu-kaleci olarak da Beykoz Spor Kulübünü çok daha yüksek yerlere çıkarabilecek bir belediye başkanıydı.

Başkanlık iradesi belki bütünüyle inisiyatifinde olabilseydi; 1908 yılında kurulmuş Türkiye’nin en eski dördüncü spor kulübü olan Beykoz Futbol Takımına pek çok destekleyici-sponsor kolaylıkla bulabilirdi.

Beykoz futbol ve basketbol takımlarını en az Kasımpaşa ve Ümraniye Spor Kulüpleri kadar başarılı bir düzeye taşıyabilir, bu sayede çok istediği heykelini de diktirirdi…

İster inanın, ister inanmayın; tüm bunları taammüden yapmadı yani yapamadı hatta başkaları tarafından kulübe maddi ve manevi destek verebileceklere yine görevi gereği  (Zeki Aksu'yu sevmiyorum" nakaratıyla) her fırsatta engel oldu.

Ama hiçbir zaman açık, açık; "…Beykoz Belediye Başkanı olarak emrediyorum, Zeki Aksu'ya destek vermeyin " ifadesini de kullanmadı.

Çünkü asli görevi; geniş kitlelerin sembolü olan Beykoz Spor Kulübünün başarısızlığını sessizce sürdürmek, M. Ergül için çok daha önemliydi.

Ya Ankara'dan yüklendiği görevini hakkıyla yapamaz, Zeki Aksu Başkanlığı'nda BEKO 1.LİGE YÜKSELEN Beykoz Basketbol takımı gibi, Beykoz Futbol Takımı da; 2. veya 1. ligde iddialı düzeye gelirse, takımı destekleyen aktif seyirci toplulukları ve dayanışma da çoğalırsa?

Doğal olarak, çoğalan Beykozlu seyirciler de stadyumlarda daha sık bir araya gelirler, daha sık ve daha güçlü kitlesel dayanışma gösterirlerse?

Bu da; Beykozlu ‘luk Bilincini yükseltir-di.

Yükselen “Beykozluluk Bilinci de, 2-B yasasının sindirilmesini ciddi biçimde zorlaştırırdı.

Üstelik ardında SİT'tir dedikleri İmar karmaşası vardı…

Belli ki; Muharrem Ergül ve Yücel Çelikbilek bu görevleri çok önceden uzmanlarından almışlardır. Sadece Muharrem Ergül ve Yücel Çelik Bilek mi?

Üsküdar'dan, Beykoz'a tayin olan (20012 Kasım Ayı) Kaymakam Süleyman Erdoğan ve tüm Ak Partililer de aynı görevi yapıyorlardı.

2012 yılının Aralık aynıda Beykoz Spor Kulübüne, yaptığı iadei ziyarette benim de orada olduğum ve kulaklarımla duyduğum 1908 AŞ Beykoz spora bakışını şöyle özetlemişti:

"Profesyonel futbolu desteklemeyi düşünmüyoruz, çünkü kontrol edilemez seyirci kitleleri istemiyoruz, batak kulüplerden bıktık.

Profesyonel futbol yerine, bireysel sporlara yatırım yaparak daha faydalı olacağımızı düşünüyoruz" dedi…

Bu görüş kulağa hoş gelebilir ama gerçek kaygıları kontrol edemedikleri genç kitlelerdir…

Ya bu gençlerin evleri tapu tahsis belgeli veya 2-B-  ise ve saygın muhalifler önderliğinde siyasi bir tepkiye dönüşürlerse?

Bütün ilgililer bilir; Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler; Beykoz 1908 AŞ’yi; Ak Partili Muharrem Ergül’e 3.ligde ve sıfır borçla devretmişti!

Allah’a şükür ki; Alaattin Köseler de, borçlanan Muharrem Ergül de hala yaşıyorlar…

Ve kayıtlar ortada; Muharrem Ergül’ün tayin ettiği başkan ve yönetim kadrosu dört yıl içinde Beykoz AŞ’yi eski para ile dört trilyon lira borca sokmuştu.

Peki, bu dört trilyon nereye gitmişti?

Aynı dönemde Beykoz spor ’da yöneticilik yapan Muharrem Ergül’ün çocukluk arkadaşı ise daha fazlasını söylüyordu;

“Bu bilgiler eksiktir, Türkiye Futbol Federasyonundan, Beykoz Belediyesi’nden ve iş adamlarından alınan paralar Muharrem Ergül döneminde en az 10 trilyondan fazlaydı”

“…EE, yaşayan Muharrem Ergül, bu paraların hesabı nerede? Denmez mi?

Neden kimse bu yolsuzluğu sorgulayıp hiç konuşmadı?

Söz de Beykoz AŞ’nin kasasına giren bu10 trilyon, 1908 AŞ Beykoz spora aktarılmadıysa hangi yöneticilerle lüks daireler, otomobil ve banka hesapları olarak kullandı da kulübü dört trilyon borca girdi?

Beykoz 1908 AŞ, bunca büyük maddi destekler almasına rağmen neden mali sıkıntılarından kurtulamadı?

Bunların hesabı sorulmadan bugünler anlaşılmaz diyen Zeki Aksu, yıllardır nafile çığlık atmıyor…

Kulübe 10 trilyon girmesine rağmen; hacizler, federasyona, maliyeye, SSK’ya borçlar, futbolcu ve teknik kadrolara zamanında ödenmeyen maaşlar, bu gerekçeyle sezon başı kaçan futbolcular ve kaçınılmaz olarak ortaya çıkan bu başarısızlıklardan gerçekte, çapları düzeyinde kimler sorumludurlar?

En başta Muharrem Ergül ve yönetimini tek, tek belirlediği kan bağı ekibi değil mi?

Başkan Zeki Aksu, hala “geçmiş aklanmadan, bugünün anlaşılması mümkün değildir” diyor.

Kime söylüyor?

Yerel gazetecilere, kanaat önderlerine, eşrafa, siyasilere kısaca bu konuları onunla konuşan her tanıdık Beykozluya aynı sıkıntılarını yıllardır defalarca dile getiriyor.

Fakat bu adalet çığlığına hiç kimse cesaret ve sağduyu ile tepki vermiyordu…

Neden?

Hem iktidar nimetlerinden uzaklaştırılmaktan korkuyor, hem de etkisinde kaldıkları yanlış propagandalar yüzünden Zeki Aksu’ya anormal düzeyde ön yargılı bakıyorlardı…

Zeki Aksu ise her hüsrana uğradığında da; Yücel Çelikbilek’in “verdiği belgeli sözü tutmadığını” ancak ima edebiliyordu…

Bilindiği gibi Muharrem Ergül’den sonra yine Ak Partiden Beykoz Belediye Başkanı seçilen Yücel Çelikbilek; 1908 AŞ. Beykoz spor için Ünlü Teknik Direktör Yılmaz Vural’la anlaşamayınca, sadece geçmişe dönük 4 trilyon borcu ödeyeceğini yazılı bir protokolle vaat ederek Beykoz Futbol takımını da Zeki Aksu Başkanlığına sundu.

Zeki Aksu’da yapılan protokole güvenerek bu görevi kabul etti…

Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, üç, dört ay içinde Beykoz 1908 AŞ adına Başkan Zeki Aksu’ya; parça, parça çek, nakit “Bir Trilyon 800 Milyar” ödeme yaptı ve bir daha hiçbir ödeme yapmadı.  Gerekçesi de  “Zeki Aksu gitmeden ödemem” diyormuş!

Yakınlarındaki tüm ilgili azınlıklar böyle konuşuyordu; Zeki Aksu’nun iyi niyetli bir başkan olmadığını kamuya niyetlendirmeye çalışıyorlardı.

Fakat Zeki Aksu ile ilgili negatif bir belge veya somut bir suçlama hiçbir zaman ortaya koymuyor ve sanık sandalyesinde mahkûm edemiyorlardı.

3.Ligde mücadele eden bir kulübün başarısı ve kendi içinde yaşadığı mali sorunları aşması için bir trilyon 800 milyar liranın büyük bir ön ödeme olduğu inkâr edilemez. Ama ödenmesi vaat edilen borç 4 trilyondu. Bugünkü üç milyon dolar kadar…

Bu gerçeğe rağmen bütün ilgililer protokolün gereklerini unutmuş ödenecek paranın dörtte ikiye yakını; “Bir Trilyon sekiz yüz milyar nereye gitmiş?” nakaratını tekrarlıyordu…

Zeki Aksu, yaptığı harcamaları ödediği borçları sık, sık basın toplantılarında hiç çekinmeden tek, tek gösteriyordu ama Yücel Çelikbilek’e şirin görünmeye çalışan sözde kimi kanaat önderleri ön yargılı davranmaya ısrarla devam ediyorlardı.

İyi günlerde stat protokollerinde ve güzel yemeklerde Zeki Aksu’yla en önlerde olma yarışlarını unutuyorlardı.

Yücel Çelikbilek, ne teorem üretirse sadece onu tekrarlıyor ve tekrarlattırıyorlardı…

 Her an güçlü bir muhalif olabilecek saygın insanları toplumun gözünde küçük düşürmek için gereğini zalimce yapıyorlardı…

Doğru ya, O Zeki Aksu değil miydi?

Arkasında doğrudan siyasal bir iktidar desteği ve para babası bir dayısı olmamasına rağmen çok dar olanaklarla Beykoz Basketbol takımını BEKO 1.LİGDE oynatan.

Her Beykozluya, Beş Kıtaya yayın yapan TRT Sporda anılma mutluluğu yaşatan.

15 günde bir; BJK, FB, GS ve Efes Pilsen gibi dev takımları R.Şahin Köktürk Spor Kompleksine getiren.

Kadın, erkek yan yana muhteşem bir seyirci profili ile tribünleri tıklım, tıklım dolduran… Kafelerde oturulacak masa, buzdolaplarında meşrubatları kalmayan bir Beykoz yaratan.

Küçük esnafı moralli ve diri tutan…

Kulüp Başkanlığına güvenoyu veya güvensizlik için yapılan 10’dan fazla kongrede, pek çok üye ve delegeye “Allah Seni Başımızdan Eksik Etmesin” dedirten.

Bu yükselişiyle; 2009 Yerel seçimlerde Ak Partiye karşı CHP’den aday adayı olan…

Adaylığını çekip, Alaattin Köseler’i ve yine CHP’yi destekleyen…

Yerel Medya’da ilk ve çok başarılı bir süreç geçiren, sosyal faaliyetlerin İlçemizdeki en etkin liderden biri…

Afacan, kimi zaman bencil ve paylaşmacı deli, çalışkan, zeki, cesur, iş bitirici, babadan zengin, idealist ve tok bir çocuk olarak büyümüş…

Allah’ın en doğrusunu bildiği; günahları ve sevaplarıyla bugünlere gelmiş.

Yine de insanlar şu soruyu sormadan edemiyorlar; eğer Zeki Aksu, gerçekten Muharrem Ergül ve Yücel Çelik Bilek tarafından böylesine ötelenmeyi hak etmiş berbat bir Beykozluysa, devlet tarafından defalarca denetlenmesine rağmen niçin mahkemeler onu hiç cezalandırmamış?

Ve hiç kimse somut bir belge göstererek, “işte mahkemeye kanıt” diyememiş ama arkasından çok fazla kişi yıllarca dedikodu (GIYBET) etmiştir.

Özür dilemek için çok geç değildir…

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz