Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi

  • 1
  • 12403
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi
Beykozlu Goble işçileri, fabrikadaki günlerini özledi

Dost Beykoz, kuruluşunun 80. yılında Paşabahçe Cam Fabrikası'nın işçileriyle bir araya geldi, eski günleri yadedildi.

Tarih: 17 Şubat 1934'tür... Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir kararname imzalar ve Türk Cam Sanayi'ni kurmakla görevli İşbankası'nın öncülüğünde 14 Ağustos 1934 yılında Beykoz'da Paşabahçe Cam Fabrikası'nın temeli atılır. Beykoz Paşabahçe Fabrikası, bundan tam 80 yıl önce 4 Temmuz 1935 tarihinde 400 çalışanıyla resmen üretime başlar. Beykoz Paşabahçe Cam Fabrikası'nı zamanla Kırklareli, Mersin ve Eskişehir izleyecektir. Beykoz ise Paşabahçe Cam Fabrikası'yla birlikte 10 binlerce kişinin Anadolu'dan göçüp geldiği, yerleştiği, çocuklarını yetiştirdiği bir ilçe halini alacaktır.

Tarih: 6 Ağustos 2002... Bundan tam 13 yıl önce Beykoz'daki Paşabahçe Şişecam Fabrikası için 'kapatılma' kararı alınır. Dönemin Şişe ve Cam Ev Eşyası Grubu Başkanı Gülsüm Azeri, ajanslara verdiği mülakatta, 873 işçinin 15 günlük ücretli izin süresinin tamamlanmasının ardından 6 Ağustos 2002 itibariyle fabrikanın kapatıldığını haber verir. Beykoz'da bir tarihin yazıldığı dönem, artık sona ermiştir.

‘İşçileri, ustaları Beykoz Paşabahçe Fabrikası’nı çok özledi…’

Dost Beykoz, Süleyman Karaatlı, Şevki Arıcı, Halil Karaatlı ve Bilal Karabacak ile bir araya geldi ve Paşabahçe Cam Fabrikası'nın çalıştığı dönemlerini masaya yatırdı. Hepsi de oldukça heyecanlı görünen eski ustaların bir kısmı kapanmadan çok önce Denizli'ye gitmiş, bir kısmı da fabrikanın ardından ticarete atılmıştı. Ancak anılar, hâlâ sıcacıktı ve hafızalardaydı:

3 vardiya çalışılan günler... Bir sürahiden içilen sular... Eski dostluklar... Espriler... Şakalar... Yüze vuran sıcak dalgalar... Cam demlikten içilen lezzetli çaylar... Dost Beykoz sordu, Paşabahçe'nin eski ustaları anlattı...

Süleyman Ağabey, hoş geldin Denizli'den... Nasıldı denizli?

"Sağ olasın, hoş bulduk. Beykoz'a duyduğumuz özlem var. Burayı çok özlemişiz..."

Süleyman Ağabey, kendinden biraz bahseder misin?

"İsmim Süleyman Karaatlı. Ben 1951 Çankırı doğumluyum; 6. ayın 26'sı... Allah bağışlarsa 6 çocuk babasıyım..."

Allah bağışlasın Ağabey... Ne zaman gittin Denizli'ye?

"Ben Denizli'de 1994 yılının 9. ayın 14'ü işbaşı yaptım, 2012 yılına kadar da anlaşmalı olarak çalıştım"

Paşabahçe'deyken ne yapıyordun Ağabey?

"El imalatı yapıyorduk. Orada da el imalatı yaptık. Denizli'de... Eski makineler vardı... Sıcak kesme makinesi... Kalıp açma makinesi... Pipo çevirme makinesi... Buralarda çalıştık."

Süleyman Ağabey, nasıldı o zamanlar Beykoz Paşabahçe? 1980'li 1990'lı yıllarda? Anlatabilir misin? İçeride nasıl bir düzenek vardı?

"Bizde iki türlü kesme oluyordu: 1- Sıcak kesme 2- Soğuk kesme... Soğuk kesmede kordon olmaz. Soğuk kesme daha pahalıdır. Bizde fırın vardı oradan cam alıp üflüyorduk."

Çok sıcak oluyor diye söylüyorlardı, öyle miydi?

"Şimdi ustalar biraz uzakta dururdu ama ben yine sana söyleyeyim: Ayaklı bardak yapanlar aşağıda çalışırdı. Eritme yapılıyordu 1550 derece ile 1600 derece arasında sıcaklık var. Bir de çalışma havuzu vardı orada da 1100 derece sıcaklık var ortalama...

130 santimetrelik delikli bir pipo olur. Önce fıska yapılır; piponun ucuna az bir cam alırsın, misket şeklinde. Ona üflersin... Soğuduktan sonra da ne kadar gerekirse alırsın cam... Ağaçtan yapılma bir kepçe var. Şeklini verirsin. Üflersin yine... Üfledikten sonra soğur... Her ürünün bir kalıbı var. Sen burada üflersin sonra aşağıda çubukçuya gider...

Orada bardak soğur... Onu kırar, çatal deriz; çatala takar soğutmaya götürür tekrar. Soğutmada 3-4 saat kalır belirli derecelerden geçer. Arkada tiryaj bölümü var. Burada soğuk kesme makineleri var. Mamulün boyuna göre burada kesilir. Oradan sonra da son işleme gönderilir finisaja... Keskinliği alınır... Parlatılır... Paketleme bölümüne gider... Paketlemeden sonra mamül ambarına teslim edilir ve sipariş eden firmaya gönderilir..."

Çalışma saatleri neydi Süleyman Ağabey?

"Yani 8 saatti... Ancak 3 vardiya vardı..."

Nasıldı o saatler?

"Şimdi ilk vardiya sabah 06.00'da başlardı..."

Sabahın 6'sında mı giderdiniz Süleyman Ağabey?

"Tabi tabi... Saat 6'da değil daha erken... Saat sabah 06.00'da ilk vardiya başlardı. 06.00-14.00 arası... Saat 2 dedim mi iş biter... Sonra 14.00-22.00 vardiyası gelir; en son da 22.00-06.00 vardiyasıdır."

Sen hepsinde de çalıştın mı Süleyman Ağabey?

"Evet, toplamda 42 yıl çalıştım... Paşabahçe'de 27 yıl boyunca 3 vardiyada da çalıştım."

İzin ne zamandı?

"İlkönce Pazar günüydü ama daha sonraları hafta içine alınmaya başladı. Haftada 1 gün iznimiz vardı"

Süleyman Karaatlı ile konuşurken arada Halil Karaatlı da söze dâhil olup, Süleyman Ağabey'e yol gösteriyor. Ben 'kardeş' olduklarını düşündüysem de değiller. Ancak akrabalıkları var... Halil Karaatlı da 1962 Çankırı doğumlu... O da Paşabahçe'de 28 yıl çalışmış Süleyman Ağabey gibi... 2002 yılında Eskişehir'e gitmiş, oradaki cam fabrikasında çalışmış. 2010 yılında ise emekli olmuş. Bu arada Şevki Arıcı da tıpkı Süleyman Ağabey gibi Denizli'ye gidenlerden... O da 2000 yılında geri dönmüş...

Şevki Ağabey sen ne zaman gittin Denizli'ye?

"Ben Paşabahçe'ye 1969 yılında girdim, 1994 yılının Nisan ayında da ayrıldım. 1995 yılıydı Denizli'ye gittim"

Diyorlar ki Şevki Ağabey, Denizli aslında diğerlerinden daha çok Paşabahçe'ye benziyor. Doğru mu?

"Doğrudur. Zaten Paşabahçe Fabrikası'nın neredeyse birebir aynısı var orada..."

Sonra ne oldu Şevki Ağabey?

"Ben daha sonra 2000'de geri döndüm. Emekli oldum. Sivil Toplum Kuruluşları'nda çalışıyoruz işte... 3 oğlum var..."

Peki, bu Paşabahçe'nin ünü nereden gelir ağabey? Nedir bu işin sırrı? Bir de sen emekli olsan da hâlâ çalışsan çalışır mısın? İyi bilir mi Paşabahçe'de çalışan birisi bu işleri?

"Yahu Ferdicim, beni daha bu yaz istediler. Piyasadaki fabrikalardan... Bilmez miyiz? Paşabahçe'de Çukurçayır'da dolaşsan daha benim gibi niceleri vardır... Bu insanlar yıllarca cama nefes vermişler. Paşabahçe nedir? Paşabahçe Çeşm-i Bülbül'dür işte... Senin şu çay içtiğin bardak mesela... Ver bir Paşabahçe ustasının eline sana 'şıp' diye hatasını gösteriversin.

Eskiler bilirler... Ayaklı bardakçıydık biz... Öyle hata falan yoktu; milimetrik çalışırdık. Ben Denizli'ye gittim, doğrudur ama burayı da çok aradım. Bizim Paşabahçe'deki ortamımız da farklıydı. Öyle her yerde de çalışamayız ki biz... Git, bak, araştır; rahat edemeyiz. Beykoz'daki düzenimiz başkaydı... Alışmıştık..."

Bu sırada Bilal Karabacak da güler yüzüyle bizi izliyor. Hemen sözü döndürüp Bilal Ağabey'e getiriyoruz:

Bilal Ağabey, sen ne zaman başladın Paşabahçe Fabrikası'na?

"Ben 1981 yılında iş başı yaptım sonra 1994 yılında ayrıldım"

Sonra ne yaptın ağabey?

"Ben kendi işimi yapmaya başladım. Gitmedim bir yere... Tekstil alanında faaliyet gösterdim. Bayan iç giyim imalatı yaptım. Beykoz'da atölyem... Onun dışında biliyorsun, Ferdi... Çankırılılar Derneği'nde gece gündüz yararlı olmaya çalışıyoruz"

Biliyorum Ağabey... Peki, Bilal Ağabey... Az zaman çalışsan da diğerlerine nazaran, mutlaka tanık olmuşsundur: Paşabahçe Fabrikası'nda arkadaşlıklar, dostluklar nasıldı? Özlüyor musun?

"Çok farklıydı hem de... Eski dostlukları şimdik bulmak mümkün değil... Şimdi artık ilişkiler hep çıkara dayalı...

Bizim fabrikamızda yemekhanemiz vardı. Goble'de çalışan arkadaşlar hep bir arada olurdu. Dışarıda da bir araya gelirlerdi. O zamanlar Paşabahçe'de 2 tane sinema vardı. Birlikte sinemaya gidilirdi, artık geçmiş zaman Ferdi Tayfur mu olurdu, Orhan Gencebay mı, kim bilir…

Fabrikada sürahiyle su gelirdi, hepimiz bir sürahiden içerdik. Demliğimiz camdandı. Çayı bu cam demliklerle fabrikada demlerdik. Çok iyiydi birlikteliğimiz... Hiç unutmam 1991 yılıydı... Tam 21 gün eylem yaptık biz fabrikada... Kapının önünde kartondan odalar yapmıştık. Atılan 750 kişi vardı fabrikadan... Türkiye'de bir ilktir! O zaman biz grevde büyük bir dayanışma örneği gösterdik. Atılan 750 kişi de yeniden işe alındı...  Orada çalışmak bir ayrıcalıktı. Yoktan var etmek elbette Allah'a mahsus ama insan orada bir cama şekil veriyordu, göz nuru döküyordu, el emeğini ortaya koyuyordu; bir şey üretiyordu. Bunlar çok önemli şeyler..."

Sosyal yardımları var mıydı Bilal Ağabey?

"O sırada fabrikada 3 bin 500 kişi çalışıyordu. Gelir kaynağına bakıldığında 'Yerli Almanya' da derlerdi. Beykoz'da herkes evini, yurdunu oradan aldığı parayla yaptı. Asgari ücretin 3 katı belki 5 katı alıyorduk... 2 ayda 1 kez ikramiyemiz vardı... Yakacak parası verirlerdi..."

Dost Beykoz / Özel Röportaj

Beykoz Masterleri rahatladı
Önceki Beykoz Masterleri rahatladı
Müslüm Gürses'in duyulmamış şarkıları Beykoz'da tanıtıldı
Sonraki Müslüm Gürses'in duyulmamış şarkıları Beykoz'da tanıtıldı