Talip ERCAN
  • 01/01/1970 Son günceleme: 15/10/2014 00:11
  • 5.926

Günlük koşuşturmalar içinde öylesine unuttuğumuz şeyler var ki...hep bir koşturmaca, her bir hareketlilik ve acelecilik.

Bu güne değin her yaşantımda yani ev, iş,diğer sosyal alanlarda hep Beykozluluğumuz ile övündük. Ben Beykoz’a karınca kararınca nasıl bir hizmet yapabilirm düşüncesi ile ilgi alanım gereği sportif açıdan bir şeyler yapma iyi şeyler üretme gayretinde oldum. Tabii ki bunun yeri de en başta bir yerel medya organında yazmak olsa gerekti. Geriye dönüp baktığımda Dost Beykoz maceramızda da yıllar su gibi akıp gitmiş.

Bunca yılın gönüllü bir medya neferi olarak şunu öğrendim ki, bu işi bulaşan kolay, kolay bırakamıyor. Yani pek de o kullanım maddelerini söylemek istemesem de adeta bir sigara alışkanlığı gibi birşey bu olay. Bu arada beni tanıyanlar şahit olmuşlardır ki her hangi bir fotoğraf çekimi yapacaksam o an sigara içenleri uyarırım, ya sigarayı söndürün, ya da saklayın resimde görünmesin diye. Bu alışkanlığın altında insanların bilinçaltına oynama düşüncesi de var. Bir bakıyorsunuz en sevdiğiniz dizide bir sigara, içki içim sahnesi konmakta ki bunu izleyen küçük çocuklar bu güzel aile dizisinde dahi bunlar içilebiliyorsa diye bilinç altına giden mesajı alıp ileride kendi de bunları kullanabilmekte. Ha burada yanlış anlaşılması, kimsenin yediğine içtiğimize sözümüz olamaz bu ayrı mevzu.

Beykoz için zaman, zaman yaptığım yorumlarda enteresan bir ilçe olduğundan dem vurup durmaktayız. Yıllardır 250 bin nufusu bile aşamamış bir ilçeden söz etmekteyiz. Herkes belli bir sosyal çevre edinmiş ve ömrünü bu çevrede tamamlama düşüncesinde. Bu çevre kimi zaman bir siyasi parti, kimi zaman bir sivil toplu kuruluşu olarak bir dernek, kimi bir spor kulübü çevresi, kimi eski dostlardan kurulu bir platform olarak yansımakta.

Beykoz ilçesinin güzelliklerinin farkına varamayan geniş bir kitle var. Tabii ki iş, güç koşuşturma içerisinde insanlara da hak vermek gerekir. İşten kendini eve atabilen yemeğini yeyip dinlenmek istemekte. İlçe sakinlerinin büyük çoğunluğu ilçe dışında, uzak semtlerde çalışıyor. Ben de o gruptan biriyim neticede. Bindiğim otobüste oturarak eve geldiğim çok nadir, hep ayakta, hep köprü çilesi çekmekteyim birçok hemşerim gibi. Emekli olduğum anda bir daha Boğazın karşı kıyısına ne kadar sıklıkla geçerim o konu bile şüpheli.

Beykoz ilçesinde yaşayan insanlar zor şartlarda hayatlarını idare ettirebilmekte. Hangi arkadaş sorsam hep kıt kanaat geçinebildiklerinden bahsetmekteler. Ancak bu tür konuşan arkadaşar içinde evi olmayıpta bir otomobil sahibi olan pek çok dostum da var. Hem aile fertlerinin hem de otomobilin karnını doyurmak! Elbette geçim sıkıntısı yaşatacaktır.

Biz işte bu geçim sıkntılarımızın altındaki sebeplere indiğimizde teknolojik yeniliklerin ve kullanım araçlarının artmasını pek de görmezden geliriz, hep üç kuruşa çalışma şikâyetimiz; az zam yapmaktalar sızlanmamız var. Gelin bir evde olan masraflardan bazılarını hatırlatalım. Eskiden evlerde tek telefon yani ev sabit telefon vardı. Çamaşır Makinası ve buzdolabı, fırın ev kullanım gereçleri idi. Tek ampul ya da florasan lambalı aydınlatmamız vardı. Haydi, kabul edelim her gün duş alma gibi bir alışkanlık da maalesef toplumumuzda yoktu.

Haydi, gelelim bu günlere, evlerde çamaşır, bulaşık makinaları, elektrik süpürgesi, mutfak robotu, derin dondurucu, 4-5 ampullü görkemli avizeler, bir odaa girdiniz mi çıkarken söndürülmeyen lambalar, doğalgaz kombisi gibi elektrik faturalarını arttıran onca gereç var. Tek telefonlu günlerde günümüz gelindiğinde tek telefonun yanında internet hattı, baba-anne ve hadi iki çocuk diyelim her birinde birer cep telefonu ve de onların ödendiği her ay faturaları, sabahalara kadar açık kalan televizyonlar, bilgisayarlar... Say say bitmez. Siz normal şartlarda bir işte çalışmaktasınız ve 10 sene önce üç kuruşa geçinebiliyorum derken, o günlere orantılı olarak artan maaşla 5 kuruşa geçinemeyip kredi kartlarına yüklenmeye devam etmektesiniz.

Tamam iş güç bulamayan insanlarımız da bir hayli fazla ancak, iş gücü olan insanlarımız da yaptıkları harcamalara bu yazdıklarım kapsamında bakacak olurlarsa neden geçinemediklerinin de cevabını bulmuş olurlar ki buna ben de dâhilim.

Sıkıntılarımız, sorunlarımız ne olursa olsun Allah sağlık ve sıhhatten ayırmasın... O olmayınca gerisi boş... Trilyonlarınız da olsa hayatta kalacağınız yıllar sınırlı... Dua edelim ki Allah bu güzel beldede yaşamayı bizlere nasip etmiş. İki paket çekirdek ile sahilde ailece bir gezinti yapma şansımız var, evden o gün o saat hangi vakit ise hazırlayıp Beykoz Çayırı’nda, ya da korusunda bir ağaç altında yemeğimizi yeme avantajımız var. Siz siz olun önce sağlığınızın sonra yaşadığınız Beykoz’un kıymetini bilin derim.

Yazarın Yazıları