Beykoz'un en güzel Nehir'i...

  • 0
  • 34153
Beykoz'un en güzel Nehir'i...

Dost Beykoz, Beykoz’un gülen yüzlerinden Nehir Ünver'in evine konuk oldu ve ailesiyle de birlikte samimi bir söyleşi gerçekleştirdi.

Siz hiç kendi hayatına sığmayan bir umudu gördünüz mü?

Şikayeti yanlıştan öteye gitmeyen biri o! Lütfen okuyun!

Okudukça tüm şikayetlerimizin suratımıza çarpan sesini duyabiliriz belki de! Ne dersiniz...

İsmi Nehir Ünver... 9 yaşında... Doğumundan sonra henüz 10 günlükken bir rahatsızlığının olduğu fark edilmiş. Ardından 6 buçuk ay sonra kendisine 'Konjentinal Müsküler Distrofi' teşhisi konmuş. Asker olan babası görevi nedeniyle o sırada Batman ilindeymiş ve Batman-Ankara arasında epeyce mekik dokumuş. Sonunda Nehir'in tedavisi olmayan bir kas hastalığına yakalandığı anlaşılmış. Ancak baba Timur Ünver, kızı Nehir'in tedavisi olmayan bu hastalığı için kendince bir yöntem geliştirmiş bile: Sevgi...

Dost Beykoz, tek tedavisi sevgi olan Nehir'i evinde ziyaret ediyor. Anne Çimen Ünver ve Baba Timur Ünver, yeni doğan Nehir’in altı aylık ikiz  kardeşleri  Ali ve Zeynep'i de alarak, Nimet Er ve Nehir'i yalnız bırakıyor. Gözlerinden neşe eksik olmayan ,yaşına ve yaşadıklarına göre oldukça olgun bu küçük ama kocaman  yürekli hanıma  sormaya başlıyoruz ve Nehir, heyecanla her soruyu dikkatle dinleyip yanıtlıyor… Sorulandan, sorulamayana bir mubbet...

İşte o röportaj ve Nehir'in dingin yanıtları...

Nehir, öncelikle şunu bilmeni isterim; seni tanımak bir ayrıcalıktı. İstedik ki Dost Beykoz okuyucuları da seni tanımanın ayrıcalığını yaşasın.

Hayatında var olan tüm zorlu koşullara rağmen çağlaya çağlaya akan bir nehir gibisin Beykoz da!

TOFD’nin tüm programlarında ve ilçenin kültürel etkinliklerinde bulunma çaban... Tükenmeyen bir iyiliği dolaşırken seyrediyormuşum gibi hissediyorum seni her gördüğümde.

Lütfen anlat, Nehir kimdir? Dünyaya ve yaşama bakışı nedir? Düşünceleri neler?

Güzellik, “NEHİR” ne güzel bir isim. Adını söylerken bile içime bir serinlik doluyor. Nehir'in anlamını biliyor musun?

“Nehir, akarsuyun biraz daha büyüğü oluyor...”

Gördüğün bir nehir var mı? Ya da görmek istediğin?

“Hayır, hiç nehir görmedim ama dünyadaki tüm nehirleri görmek isterdim”

Kaç yaşındasın?

“9 yaşındayım...”

Eğitim alabiliyor musun?

“Ben ikinci sınıftan mezun oluncaya kadar eve öğretmen geldi. 3. sınıftan sonra okula gitmeye başladım. Okumam ve yazmam çok iyiydi. Ancak hala diğerleri kadar hızlı yazamıyorum. Parmaklarım yeterince kuvvetli değil ve bu beni zaman zaman zorluyor”

Şimdi kaçıncı sınıfa geçtin güzellik?

“4. sınıfı bitirdim ve 5. sınıfa geçtim. Hacı Numan'a gideceğim ama arada gideceğim tabii. Evde eğitimim devam edecek. Ama Hacı Numan’ın öğrencisi olacağım, arada arkadaşlarımı görmeye gideceğim; onları özlüyorum”

Kaç kardeşin var? Onlarla ilgili ne hissediyorsun?

“İki kardeşim var. 6 buçuk aylık”

Evet... Yani nasıl desem... Mesela bana 4 yıl önce birisi deseydi ki, 'Senin kardeşin olacak!' diye ben inanmazdım. Hayatımın sürprizi onlar”

Bu senin hayalindi o zaman... Öyle mi?

“Evet…”       

Eğitim sistemiyle ilgili ne düşünüyorsun?

“İlkokulda evde öğretim oluyor da ortaokulda neden yapmıyorlar? Ortaokulun da evde eğitimden yararlanabilmesi lazım... Birisi var tanıdığım mesela ilkokula kadar okumuş. Ortaokul için eve gelselerdi ortaokulu da okuyabilecekmiş. Engelli olan çok çocuk var ve her okul onlar için uygun değil. Güzel ve engellilere uygun okullar yapılmasını istiyorum”

Hastaneler hakkında söylemek istediğin bir şeyler var mı? Biliyorum, çok fazla durum tespiti yapan birisin çünkü…

“Şöyle diyeyim: Hastaneye eskisi kadar sık gitmiyorum. Trakeostomi (nefes borusuna açılan delik) yapıldığından beri daha az enfeksiyon geçiriyorum. Ama Yani nasıl desem... Bazı hastanelerde yoğun bakıma hiçbir refakatçi almıyorlar. Benim yattığım yere alıyorlar ama mesela Marmara Üniversitesi'nin yoğun bakıma almıyor ablalar. Mesela sabah 7'den 8'e kadar alıyorlar

Ama güzellik, belki bunlar hijyenik koşullardan kaynaklanıyordur?

“Tamam, ama öyle de olsa mesela anne-baba  çocuk uyuyana kadar başında beklesinler sonra gitsinler”

Günlük yaşamda ne var mesela dikkatini çeken? Dışarıda gezerken, bir yere giderken en çok ne dikkatini çekiyor? Hangi zorluklarla karşılaşıyorsun?

Yani dışarıya çıktığımda... Şöyle... Mesela merdivenli bir yer oluyor ve biz oradan geçemiyoruz. Ama engellilerin geçeceği yerlere de arabalar park ediyor”  

Doğru söylüyorsun, buraya dikkat etmek gerekiyor. Mesela sinemaya gitmek istediğinde de zorluk yaşıyor olmalısın, değil mi Nehir?

“Bir tek İstinye Park'taki sinemaya gidebiliyorum. Onun dışında bizim kullanabileceğimiz bir sinema salonu yok İstanbul’da. Mesela Beykoz'da da kültür merkezindeki bir çocuk tiyatrosuna gitmiştim. Yukardan izlemiştim. Ama şimdi artık arada bir rampa yapıldı bu çok güzel. Gerçi yukardan izlemek de zevkliydi benim için…”

Peki, seni en çok ne mutlu eder Nehir? Yani şu evin dışına çıktığında en çok nereye gitmeyi ve ne yapmayı seviyorsun? Nereyi gezmeyi seviyorsun Beykoz ya da bir başka yerde?

“Ben OFD’ye gitmeyi çok seviyorum. Derneğe gitmeden gezmeye gitmiyorum. Sonra, bana deseler ki, 'Sen sabahtan akşama kadar dernekte dur' deseler... Dururum... Ben TOFD'nin üyesiyim. TOFD'yi ve Saniye Ablamı çok seviyorum. Oradaki engelli arkadaşlarımı, çalışanları hepsini çok seviyorum ve onlarla birlikte zaman geçirmekten dolayı çok mutluyum”

En çok ne yapmaktan sıkılıyorsun?

“Doktora gitmekten... Ama onun dışında bir şeyden sıkılmıyorum”

En çok zevk aldığın şeyler ne Nehir? En çok neyi yapmaktan hoşlanıyorsun?

“Her şeyden... Her şeyi seviyorum...”

Seni en mutlu eden şeyi söyle desem?

“Her şeyden mutlu oluyorum. Ama bizim geçeceğimiz yerlere araba park etmemişlerse en çok buna mutlu oluyorum. Çünkü araba yoksa oradan bir engelli geçebilecek. Bir de eğer Saniye Abla bana 'Bir program var sen de gel Nehir' derse, o beni mutlu ediyor. Beni de o programa katmasından mutlu oluyorum

Seni ne güldürüyor?

Bir kere televizyonda bir skeç görmüştüm yarışma programında, çok gülmüştüm. Eğlence programlarını seviyorum. Bir de birisi komik bir anısını anlatınca çok gülüyorum

Kitap okumak ve yazı yazmakla aran nasıl? Ben senin kitap okumayı sevdiğini biliyorum ve hikâye yazmayı çok istediğini de mesela...

Aslında kitap okumak beni yoruyor, o nedenle pek okuyamıyorum. Fakat okutturuyorum… Okuyan birisi olursa onu seviyorum. Yazı yazarken de hızlı değilim”

Ama sen söyleyip de birisi yazarsa, sanırım bu hoşuna giderdi Nehir, öyle değil mi?

“O zaman olur. Yani mesela şu şarkıcı var. Çok seviyorum. Metin Şentürk. Görmüyor ama şarkı söyleyebiliyor. Ben yazarken de zorlanıyorum ama birisi yazarsa kolay olur”

Ne yazmak isterdin eğer yazabilseydin?

“Bir kitap yazmak isterdim. Adı da mutluluk olurdu”

Peki, takip ettiğin herhangi bir yayın, dergi ya da televizyon programı  var mı Nehir?

“Ben 80'ler dizisini takip ediyorum. Oradan bir oyuncuyla da yazışıyoruz”

Hangi oyuncu?

“Özlem Türkad... Zaten oraya da gittim ben...”

Sete mi gittin güzellik?

“Orada insanlar o kadar cıvıl cıvıl ki... Zaten Özlem Abla engelli dostudur kendisi... onunla yazışıyoruz, benimle çok ilgilendi”

İnterneti ve teknolojiyi son derece iyi kullanıyorsun. Bu röportaj için tüm randevulaşmayı whatsapp üzerinden yazışarak yaptık mesela. Peki, Sosyal medyayı kullanıyor musun?

“Evet… Ben interneti ve teknolojiyi seviyorum. Yani hiç bilmediğim şeyleri görüyorum orada... Yeni şeyleri öğreniyorum”

En çok hangilerini kullanıyorsun?

“Yani Instagram, Twitter ve Facebook... Ama en çok Facebook'u seviyorum”

Sosyal medya sana ne kazandırıyor? Orada ilgini çeken ne?

“Mesela yer bildirimi yapıyorlar. Herkes nerede olduğunu söylüyor. Bunu seviyorum. Sevdiklerimi takip ediyorum. Neler yapıyorlar haberdar oluyorum. Haberleri pek sevmiyorum. Ama mesela babam gazete aldığında hep önce televizyon rehberini okuyorum. Hangi kanalda ne var, onu takip ediyorum.”

Peki, gezmeyi seviyor musun Nehircim? Uzun yolculukları seviyor musun?

“Evet, yolculuğu çok seviyorum. Ağustos ayında Bursa'ya gideceğiz mesela…”

Nerelere gittin şehir olarak?

“Bursa, Ankara ve Antalya”

Peki, bu sırada hiç uçak, tren ya da gemiye bindin mi Nehir?

“Uçakla ve trenle hiç gitmedim. Gemiyle de gitmedim ama Bursa'ya giderken arabalı vapura bindim. En keyifli tarafı da o zaten…”

İstanbul içinde hiç vapur kullandın mı?

“Hiç kullanmadım, bize göre değil ya da ailem uygun olmadığını düşünmüş olabilir. Genelde araç kullanıyoruz. Ama en büyük hayalim Büyükada'ya gitmek... Bir de Kız Kulesi’nin içini merak ediyorum”

Ama gidip gidemeyeceğimi bilmiyorum”

Denizi sever misin?

Evet, severim. En çok da yüzmeyi seviyorum ama artık yüzemiyorum. Yoksa yüzme biliyorum. Trakeostomi yapıldıktan sonra artık denize giremiyorum. Ama üzülmüyorum. Çünkü denize girmediğim için tatil yerine anneannemlere daha uzun gidiyoruz”

Nehir en sevdiğin çiçek, yemek ve mevsim nedir?

“Papatya. Papatyaları çok seviyorum. Yaz mevsimini çok seviyorum çünkü dışarı çok çıkıyorum.  Yemekte ise tavuk pilava bayılıyorum”

Gerçekleşmesini istediğin bir hayalin var mı güzellik?

“Her şey ama her şey çok iyi olsun. Kimse kötü olmasın...”

Gelecekte mesleğin ne olsun istersin?

“Oyuncu olmak isterdim”

Nehir, şimdi sana çeşitli sözcükler söyleyeceğim sen de bana sendeki anlamını söyleyeceksin, olur mu? Bakalım Nehir için bu sözcükler neyi ifade ediyormuş... Mesela 'Kelebek' desem, ne dersin?

“Uçmak...”

Aile?

“Sevgi...”

Engel?

“Kaldırılabilir...”

Yalan?

“Kötü...”

Gerçek?

“Şu an...”

Hayal?

“Gerçek olmasa da güzel...”

Hüzün?

“Olmasa güzel olurdu...”

Ağaç?

“Gölge...”

Gölge mi? Nehircim bu harika bir yanıt...  Peki, Toprak?

“Tohum ekmek ve büyümek...”

Beykoz?

“Hareket ve eğlence...”

 

Peki,  Beykoz'da en çok görmek istediğin, görmeyi sevdiğin yer neresi?

“Dernek (OFD)... Bir de Beykoz'un çayır eğlenceleri... Geçen sene 2014'te Mısır'da olaylar nedeniyle yapılmamıştı. Allah izin verirse bu sene inşallah yapılsın istiyorum. Hem çocuk meclisi kurulur ve başkan seçilirsem eğer, getirilen sanatçıyı oylamayla biz çocuklara seçtireceğim”

İstanbul'da görmek istediğin yerler var mı? Adalar dışında...

“Topkapı Sarayı'nı görmek isterim”

Son olarak söylemek istediğin bir şey, vermek istediğin bir mesaj var mı Nehir?

“Yani engellilerin yolunu araçlarla kapatmasınlar. O sarı rengi görsünler lütfen”

Teşekkürler güzellik...

Nehir, kendi yaşını da aşan büyük konuşmalarını, röportajın son sorusunda da aynen devam ettiriyor. Kendisi gibi yürümekte zorluk çeken ve bu nedenle ancak tekerlekli araçlarla yolda ilerleyebilen tüm engelli dostlarına sahip çıkıyor ve yine kendilerine en büyük engel olan düşüncesiz insanları uyarıyor: “Lütfen, engellilere ayrılan yerleri araçlarınızla işgal etmeyin ve onların güzergâhını kesmeyin!”

Güzel röportajın tamamlanmasının ardından odaya artık Nehir'in ailesi davet ediliyor. Anne Çimen Ünver'in bir kardeşi, baba Timur Ünver'in ise diğer kardeşi getirdiği salonda sohbet, bu kez toplu olarak devam ediyor. Timur'un hemen her şeyiyle yakından ilgilenen baba Timur Ünver,  sorularımızı gözleri dolarak, içtenlikle yanıtlıyor.

- Önce kendinizi tanıtır mısınız? Size sizdeki Nehir desem...

“İsmim Timur Ünver. Askeri personelim. Jandarma Astsubayıyım. Nehir deyince aklıma hep gülen gözler geliyor. Neşe gelir, mutluluk gelir, espri gelir. En zor zamanlarda bile 'Seni seviyorum baba' diyen bir çocuk gözümün önüne gelir. Nehir'i anlatmak çok zor... Onu yaşamak gerekiyor. Biz onunla çok mutluyuz.

Nehir, bizden yaşı küçük ama aslında çok çok büyük... Biz, birçok şeyi ondan öğreniyoruz. Mesela ben meslek olarak çok sert bir yapıya sahibim ama Nehir'den neşeyi öğrendik, gülümsemeyi öğrendik. Sosyalleşmeyi öğrendik... Hayatımız değişti... Başkalarının nasıl yaşadığı değil, bizim ne yaşadığımız önemli... Nehir bize bunu öğretti.

Engelli çocukların çoğu evden dışarı çıkmıyor. Kimi engelli aileleri ise engelli olan çocuklarından utanıyor. Boşanmaya kadar gidenleri var. Çocuklarından utananlar var. Onlarla ilgilenmeyenler... Devletin verdiği 700 lirayı alıp kahve masasında onu harcayanlar var. Birçok insan tanıdık. Nehir bize insanların nasıl yaşadıklarını görmemizi de sağladı. Hayatımıza çok şey kattı”

Ne zaman başladı Nehir'in rahatsızlığı?

“Nehir, henüz 10 günlükken biz fark ettik. Ancak ne olduğunu bilemedik. Nehir 4 aylıkken de teşhis kondu. Biz o dönem Batman'daydık. Batman'dan Ankara'ya mahalleymiş gibi gidip geliyorduk. Teşhis konulamadı. En sonunda Prof. Dr. Haluk Topaloğlu Hocam teşhisi koydu. Bu hastalığın tedavisi yok. Ama en büyük tedavisi sevgi...”

Aile ve bir engelli babası olarak pek çok şey yaşıyorsunuz. Tespitleriniz ya da beklentileriniz var mı?

Ben her hastaneye gittiğimde katkı payı ödüyorum... Ben bu tür çocukların, tedavisi mümkün olmayan çocukların katkı payından muaf tutulmasını istiyorum. Biz nereye gitsek, elimizde yüzde 98 engelli raporu olduğu halde katkı payı ödüyoruz. Devletin katkısının olması için hastalığın tedavi edilebilir olması gerekiyor. Tedavi edilemez hastalar ise bu katkı payını kendisi ödemek zorunda kalıyor. Kredi çektik. Ha bire kredi çekiyoruz. Yaşamımızı devam ettirmek için kredi çekmekten başka şansımız yok. Çünkü tüm ihtiyaçlar için para gerekiyor. Küçük çocuklarımın gen ayrıştırma sürecinde de tedavi masrafı karşılanmadı.

Bir diğer sorun da araç... Devlet, 4x4 Jeep için engelli plakasına izin veriyor ancak bizim gibi gerçekten ihtiyacı olan kişilere zorluk çıkartıyor. Binek araçlarında yüzde 35 olan indirim, ticari araçlarda yüzde 10... Ancak biz ticaret yapmıyoruz ki; engelli çocuğumuz için rahat bir araç olsun diye ticari sınıfa giren araçları alıyoruz”

Nehir, televizyon izlemeyi çok sevdiğini söylüyor. Sanırım sete de gitmiş, öyle değil mi?

“Evet seviyor. Aslında bir yarışma programına da katıldı. O Ses Türkiye'ye gittik, orada şarkı da söyledi Nehir...

Konuşmalara arada dâhil olan ancak bu sırada henüz 6 buçuk aylık olan ikizler ile ilgilenen Nehir’in annesi Çimen Ünver de tıpkı Timur Bey gibi Nehir'den bahsederken heyecanlanıyor”

Lütfen siz de kendinizi tanıtır mısınız? Nehir ve siz, birbirine akan iki ırmak gibisiniz.

“Ben öğretmenim... İngilizce öğretmeniyim. İşyerimden doğum izni almıştım ancak sanırım bu yıl Eylül'de yeniden başlayabileceğim. Nehir, evet ismiyle müsemma bir çocuk… Onunla birbirimize karıştık galiba; beni tamamlıyor! Bazen benim elim ayağıma dolaşıyor; sakin sakin yepyeni pratik fikirlerle karşıma dikiliyor. Kardeşlerinin adların o koydu.Babasının dediği gibi bize bir şeyler öğretiyor. Ben kimi zaman sabırsız olabiliyorum. Böyle durumlarda Nehir'in sözleriyle kendime geliyorum. Nehir, çok sabırlı bir kız. Bize de sabrı öğretiyor...

Katlanmak ve tahammül etmekten çok kabul etmek doğru gibi geliyor bana... Biz Nehir'i kabul ettik. Nehir'in bu durumunu kabul ettik. Hayat, bu şekilde bakıldığında daha güzel oluyor. Kabul ettikten sonra da eğitimine başladık, tedavisine başladık. Kabul etmek belki zor ancak kabul ettikten sonra daha rahat ediyor insan... Biz 'Nasıl?' diye sormadık... 'Neden?' diye sormadık... 'Vardır Allah'ın bir bildiği...' dedik. Nehir'in okuluna gittiğimizde insanlar bana 'Ya, çok zor... Allah sabır versin' dediler. Ama zor gelmiyor ki bana... Çünkü O, yaşamımızın bir parçası... Benim cesaret edemediğim şeyleri yapıyor. Ondan sürekli öğreniyorum... Yaşamayı öğreniyorum…”

Dost Beykoz / Özel Röportaj / Nimer ER

Azrail (as) blöf yapmaz!
Önceki Azrail (as) blöf yapmaz!
Beykoz'da çocuğunu kemerle gezdiren anne gündem oldu
Sonraki Beykoz'da çocuğunu kemerle gezdiren anne gündem oldu