Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek

  • 0
  • 11603
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek
Beykoz Müftülüğü Bulgaristan’da iftar verecek

Beykoz Müftüsü Hüseyin Demirtaş, Dost Beykoz’un özel röportajında, kendisine yöneltilen sorulara çarpıcı yanıtlar verdi:

Beykoz Müftüsü Hüseyin Demirtaş ile bir araya gelen Dost Beykoz Haber Müdürü Ferdi Güngör, tarihi bir söyleşinin altına imza attı. 7 Haziran Genel Seçimleri öncesi siyasetin içine çekilmek istenen Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Beykoz’daki manevi çalışmalara… Hac ve umre kayıtlarından Müftü Demirtaş’ın özel yaşamına kadar pek çok konu bu röportajda gerçekler ve fikirlerle ortaya kondu. Beykoz Müftüsü Hüseyin Demirtaş ise kendisine yöneltilen tüm sorulara, samimiyetiyle yanıt verdi.

İşte o röportaj ve Müftü Hüseyin Demirtaş’ın yanıtları:

Sevgili Hocam, öncelikle röportaja çarpıcı bir giriş yapmak istiyorum. Son zamanlarda 7 Haziran Seçimleri'ne Diyanet İşleri Başkanlığı da alet edilmeye çalışılıyor. Bu durumdan ise özellikle aklıselim insanlar rahatsızlık duyuyor. Bu durumu Beykoz Müftüsü olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin siz de yaşanan süreçte bir Müftü olarak incindiğinizi düşünüyor musunuz?

"Öncelikle seçim sürecinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Süreç sonunda milli irade tazelenmiş ya da yeniden oluşmuş olacak. İrade, insan için önemli bir değerdir. Yüce Rabbimiz, insan iradesine değer vererek dini nokta da bile baskı koymamıştır. 'Dinde hiçbir zorlama yoktur' ayeti irade ve vicdan hürriyetini ifade eder. İnsanoğlu akıl, vicdan ve irade sahibi olmakla onurlandırılmıştır. Dolayısı ile insan aklının bir faaliyeti olan düşünme ve fikir üretme kabiliyetinin önüne engel konulmamalı; vicdani kararlarına saygı duyulmalı ve insanların da iradesi anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu anlamda milletimizin iradesi de anlaşılmalıdır. Siyasetimiz, hizmet siyaseti olmalıdır. Din hizmetkârları olarak bizler de seçimde oy kullanmaktayız. Bizler de seçmeniz ve seçmekteyiz. Milletimizin seçimi de her zaman değerli olmuştur. Demokrasilerde yönetenlere ayarı her zaman millet verir.  Seçimin sonuçları üzerinde herkes düşünmeli ve milleti anlamaya çalışmalıdır. Yüce Mevla, 'Bir topluluk kendini değiştirmedikçe, Allah da onların halini değiştirmez!' buyuruyor. Negatif veya pozitif seçim süreçleri de bu anlamda değişim veya dönüşümün yaşandığı önemli zaman dilimleri olmaktadır.

Akış her zaman iyiye doğru olur. Güzel bir söz var: ‘Hayır, her zaman vaki olan neyse ondadır’ diye... Nereden bakarsanız bakın, çıkan sonuçlar hayırlı olarak değerlendirilmelidir. Yani ders çıkarılmalıdır. Tartışmalar tabi ki bizi üzmektedir. Sevgili Peygamberimiz de kendi döneminde birçok tartışmanın ve dedikodunun mağduru olmuştur. Hicr suresindeki ayeti hatırlayalım: 'Söyledikleri (karalayıcı) şeylerden ötürü içinin daraldığını kuşkusuz, biliyoruz! Fakat sen yine de Rabbinin yüceliğini, sınırsız kudret ve kemalini övgüyle an; (O'nun huzurunda) teslimiyet içinde yere kapanan kimselerden ol (Hicr,97-98)'

Evet, Diyanet Teşkilatı ve ilçelerimizdeki birimi olan Müftülüklerimiz, bir millet kurumudur. Biz herkesin teşkilatıyız. Dinimiz ve dini kurumlarımız, gündelik siyasi tartışmalara konu edilmemelidir. Bu konuda gerekli cevabı Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ Bey vermiştir. Bunu dışında benim daha fazla açıklama yapmam uygun düşmez.”

Diyanet İşleri Başkanlığı ve dolayısıyla da Beykoz Müftülüğü'nün Hac ve Umre programları oluyor. İçinde bulunduğumuz 2015 yılını Beykoz ilçesi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Başvurular konusunda ilçemiz hangi rakamlara ulaştı? Bir de Müftülüğümüzün ibadetini tamamlayarak Beykoz'a dönen vatandaşlara yönelik bir anket çalışması var mı? Gidenler memnun mu ya da yaşadıkları sıkıntıları diğer Beykozlular da yaşamasın diye kayda alınıyor mu? Eksikler gideriliyor mu?

"Diyanet Teşkilatı, Anayasal bir kuruluş olarak, milletimize din hizmeti sumaktadır.  Cami Hizmetleri, Eğitim Hizmetleri, Dini Yayın Hizmetleri, Hac ve Umre Hizmetleri gibi hizmetlerimiz bulunmaktadır. Din ilahi bir kurum, Diyanet ise dünyevi bir kurumdur. Kelime bazında bu böyle olduğu gibi kavramsal anlamda da böyledir. Müftülüklerimizin ana görevi; ibadet hizmetlerini yönetmek ve halkımızı aydınlatmaktır. Müftülüğümüzün ana giriş bölümüne slogan olarak da yazdık: 'Beykoz Müftülüğü; Aydınlatmak için var!' diye...

Diyanet'in ana hizmetlerinden biri de hac ve umre hizmetleridir. Bu yıl umre kayıtlarında yoğunluk yaşandı. Ülkemiz çapında tüm umre programları doldu. Diyanet şu an umre kaydı almıyor; şirketler kayıt yapıyor. Bu yıl ilçemizden 600’dan fazla vatandaşımız umreye gidecek.

Hac kaydına gelince... Şu anda Diyanet, hac kaydı yapmıyor. Zira 1,5 milyon vatandaşımız sıra bekliyor. Mescid-i Haram’daki genişletme faaliyetleri sebebiyle kontenjan düşürüldü. Maalesef her yıl 60 bin civarında vatandaşımız hacca gidebiliyor. Eskiden 100 bin civarında gidiyordu. Beykoz’umuzdan bu yıl 145 hacı adayımız gidecek. Kota nedeniyle sayı düşüyor. Hac ve umreye gidecek vatandaşımız için seminer programları uygulanıyor. Şu an seminerlerimiz ilçemizde Hasan Yavuz Cami’nde Pazar günleri yapılıyor. Hacılarımızın ve umrecilerimizin aldıkları hizmetlerle ilgili olarak, Diyanet her zaman hac ve umrede anket çalışması yapıyor. Ayrıca denetçiler, hem otellerde ve hem de hizmet noktalarında; şirket ya da diyanet aracılığıyla hacca gitmiş vatandaşların aldığı hizmeti takip ediyorlar. Anket çalışmalarına ya da şikâyetlere göre yaptırımlar da uygulanıyor. Son yıllarda uygulanan bir hizmet de şudur: Diyanet tarafından özellikle takibi yapılan bir hizmet kapsamında, hac ve umreye gidecek vatandaşlarımıza Kur’an-ı Kerim öğretiliyor. Biz, 'Her hacı ve umreci mutlaka kitabını öğrenmelidir' diyoruz. Hem hac öncesi ve hem de hac sırasında Din Eğitimi hizmetlerimiz de devam ediyor. Her sene ilçemizden 10’dan fazla görevlimiz, umre ve hac için kutsal topraklara gidiyor."

Hüseyin Hocam, Ramazan ayı yaklaşıyor. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da hem Beykoz Belediyesi hem Beykozlu İşadamları hem de Sivil Toplum Kuruluşları ilçemizde sofralar kuracaklar. Beykozlunun Ramazan ayına dair ilgisini Müftü olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

"Milletimiz gerçekten dindar bir millet ve misafirperver... Bizim kültürümüzde Halil İbrahim Sofrası geleneği ve algısı vardır. Her yıl Ramazan ayında bu misafirperverliği ve ikram severliği görüyoruz. Ramazan’da iftar sofraları, iftar sevincine dönüşüyor. Özellikle Beykoz Belediyesi'nin uyguladığı ve organizasyon desteği verdiği sokak iftarları ya da Mahalle iftarları, Ramazan coşkusunu daha da artırıyor.

Beykoz, İstanbul ilçeleri içinde hakikaten çok farklı ve harika bir konuma sahip... İlkbahar ve yaz, her yere yakışır ama Beykoz’a daha daha da bir yakışıyor. Maddi ve manevi bütün güzellikleri Mevla’mız Beykoz’a ve Beykoz insanına vermiş. Camilerimiz ve Kur’an Kurslarımız güzelleşiyor ve çoğalıyor. Ramazan'da verilen iftar davetleri, milletimizin birlik ve beraberliğini ve milletçe bütünleşmeyi daha da artırıyor.

Bu sene ilçe müftülüğü olarak Bulgaristan'da iftar vermeyi planladık. İnşallah Ramazan ayının ikinci yarısında, iki noktada iftar programı yapacağız. Destek vermek isteyenlere duyurusunu da yapmış olalım."

Beykoz Müftülüğü'nün 2015 yılı çalışmalarını gururla takip ettik. Sizler gerek Beykoz'da görev yapan İmam Hatiplerimizi gerekse de cami cemaatimizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz de Müftülük ekibiniz ve Beykoz'daki cami görevlilerinizi Hüseyin Demirtaş olarak takdir ediyor musunuz?

"Teşekkür ediyorum. İlçemizde 134 cami ve 110 Kur’an kursumuzda toplam 348 personel ile hizmet sunuyoruz. Beykoz'un arazisinin geniş olması sebebiyle, ilçemizi 8 bölgeye ayırdık. Her bölgemizde 3 mahalli alan ve mahalli alanda da semt noktaları oluşturarak, 'Sosyal Açılımlı Din Hizmetleri Uygulama Projesi' adı altında çalışmalar yapıyoruz. Programlarımızı A Tipi B Tipi ve C Tipi programlara ayırarak, 3’er aylık periyotlarla çalışmalar yapıyoruz. Bölge Komisyon başkanları, mahalle koordinatörleri ve semt görevlilerimizle halkımızı kucaklamaya çalışıyoruz.

Allah razı olsun hocalarımızdan... Bu çalışma programımızı benimsediler. Sabah Namazı Buluşmaları, Gençlik Komisyonları Etkinlikleri, Kan Bağışı Kampanyaları; fakirlere, hastanelere, şehit ve gazi evlerine gerçekleştirdiğimiz ziyaret programları... Bunun yanı sıra Değerler Eğitimi seminerleri, Aile Okulu Programları, Yardım programları, Asker Uğurlama programları... Samimi söylüyorum, Beykoz, İstanbul ilimizde hizmetler açısından çok farklı bir konuma sahiptir. Yıldırım Beyazıt Cami’nde her Pazar sabahı kahvaltılı Sabah Buluşması var. Sağolsun, Muhammet Polat Hocamız, her hafta İstanbul’un gözde hocalarını cemaatle buluşturuyor. Cami Derneklerimiz, cami hizmetlerine destek veriyorlar. Allah razı olsun. Gençlik Komisyonu Çalışma programları kapsamında Demba Ba ve Musa Sow ile gençleri buluşturduk. Diyanet Dergisi'nde yayınlandı ve ulusal basında da yer aldı.”

Henüz 5 yaşında Kur'an-ı Kerîm ile tanışmış olan Hüseyin Demirtaş bugünlere nasıl geldi? Kadere iman etmiş bir mü'min olarak Beykoz Müftülüğü'ne kadar geçen süreci nasıl yorumluyorsunuz? Beykoz'da kendinizi huzurlu hissediyor musunuz?

"Elhamdülillah... Din hizmetleri ile öne çıkmış bir ailede yetiştim. Babam ve üç kardeşim hafızdı. Ben de 9 yaşında Kur’an-ı Kerîm'i ezberledim. Babam, Ümraniye ilçesinde iz bırakmış, din hizmetlerinde öncü olmuş bir İmam-Hatip'ti. 1985 ila 1998 yıllarında görev yapmıştı ve 'Cevat Hoca' diye tanınırdı. Şimdi emekli oldu. Bizi lise bitince hemen evlendirdi. Otuz sene önce evlendim. İki evladımız var: Biri Bilgisayar Mühendisi, diğeri Hukukçu. Rabbimize hamdolsun.

Her insanın hayatında zorlu süreçler vardır. Bizde de olmuştur. Aile çok önemli... Başarı ve mutluluk, aileden geçer. Bu noktada eşim Hacer Hanım’a çok teşekkür ediyorum. Kayınpederim, daima bizim yanımızda oldu. Ülkemizin metropol şehirlerinden birisinde görev yapıyor olmak, bir onurdur. Ayrıca bu ilçenin İstanbul’da olması ayrı bir özelliktir. Yine ayrıca boğazın bir ilçesinde bulunmak da ayrı bir güzelliktir. Müftülük görevim süresince bulunduğum ilçelerde hep hizmet etmenin azmi ve kararlığı içerisinde oldum. İslam Dini gibi bir dinin hizmetkârı olmak büyük bir onur... Müslüman olmak hakikaten büyük bir iddiadır. Bu büyük iddiaya uygun çalışmalar yapmak gerekiyor.

Aslında İstanbul’da görev yapmak önceleri aklımda değildi. Çaycuma’ya geldikten sonra aklıma düştü. Bazı arkadaşlarımız önemli ilçelerde görev almaya başlayınca, ben de düşünmeye başladım. Ankara’dan biri dedi ki, 'Yaptığın çalışma ve hizmetleri bir dosya halinde topla; bize getir' dedi. Ben de 'Hizmette 3 yıl' adı ile Zonguldak Çaycuma ilçesinde yaptığımız çalışmaları ve TV programları da dâhil olmak üzere Ankara’ya götürdüm. Diğer taraftan Eğitimci-Yazar Sait Çamlıca, 'Mahallenin Kaderini Değiştiren Din Adamları' adlı kitapta çalışmalarıyla öne çıkan müftüler bağlamında, kitabında bize de yer verdi.

Rabbimize hamdolsun: İstanbul’da İmam-Hatip Lisesi'ni bitirdik, Marmara İlahiyat'tan mezun olduk; İstanbul'da İhtisas Eğitimi'ni tamamladık, İstanbul Şile'den evlendik ve İstanbul’da İmam-Hatiplik yaptık. 15 yıllık Anadolu gezimizden sonra tekrar İstanbul’da görev almak bizi onurlandırmıştır. Şu ayeti hatırlıyorum:  'Hiçbir nefs (hiçkimse),  kendisi için göz aydınlığı olacak şeylerden nelerin saklandığını bilemez; yaptıklarına mükâfat olarak (Secde, 17)'. Tayinimiz Beykoz ilçesine çıkınca, bir arkadaşımız bana 'Çok dua almışsın' demişti. Her yerde mümkün mertebe halka yakın olmaya çalıştım, vicdanlı ve sorumluluk bilinci içerisinde hareket etmeye çalıştım. Beykoz’da olmak bana ve aileme mutluluk veriyor.”

Sayın Hocam, Hüseyin Demirtaş çok sık şükreder mi? Şükür konusunda ne düşünüyorsunuz? Şükretmek konusunda Beykozlulara ne tavsiye ediyorsunuz?

"Vallahi Ferdi Bey, güzel sorular soruyorsun... Şunu söyleyebilirim: Hayat, Şükür ve Küfür’den ibarettir. Şükür, yapılan iyilikleri bilmek ve görmek; Küfür ise iyiliklerin ve lütufların üzerini örtmek ve görmezlikten gelmek anlamına geliyor. Yani küfür, nankörlük demektir. Hayatı Müslüman’ca yaşamak, en büyük şükürdür.

Bir insan, sahip olduğu nimetleri fark etmeli; daha fazlasına sahip olmak için daha da çok çalışmalıdır. İnsan Allah’a şükretmeli; diğer insanlara da teşekkür etmelidir. Bize insanlık patentini veren, varlık hiyerarşisinde 1 numaralı konuma getiren Yüce Allah’a insan, ontolojik anlamda bir şükür borçludur. Bu borcu da insan, ancak ve ancak dindarlıkla ödeyebilir. İnsanlar arasında da birbirimize yaptığımız iyilikleri teşekkürle karşılamalıyız. İyilikleri hatırlamalı ve teşekkür etmesini bilmeliyiz. Teşekkür, bir fark ediş, bir bilinç; bir vefadır. Teşekkürün zıttı ise küfürdür. Kâfir de aynı kökten gelir. Arapça’da kâfir kelimesi 'çiftçi' anlamına gelmektedir. Zira çiftçi, tohumun üzerini toprakla örttüğü gibi kâfir kimse de adeta iyiliklerin ve hizmetlerin üzerini görmezden gelerek, adeta örtmekte ve nankör duruma düşmektedir. Bu sebeple şükürsüzlük azabı ve mahrumiyeti gerektirir. Yüce Allah Nisa Suresi 147. ayetinde şöyle buyurmaktadır: 'Eğer şükredici olur ve iman ederseniz, Allah size niçin azap etsin? Allah şükre karşılık verendir; her şeyi bilendir!'

Herkes sahip olduklarının kıymetini bilmeli ve takdir etmelidir. Takdir edilen davranışlar, tekrarlanır. Şunu da söylemekte fayda vardır ki, ne olur Allah rızası için çocuklarımıza sahip çıkalım. Çocuklar, bize Allah'ın ikramıdır. Çevremize de sahip çıkalım; kirletmeyelim çevremizi... Ana-babamızın ve büyüklerimizin kıymetini bilelim.  Hocalarımızın kıymetini bilelim. Şükür, daima verilen-sahip olunan nimetlerin ve imkânların farkına vararak, onlara gerekli önemi göstermek anlamını taşır. Elimizden çıktıktan sonra kıymetini takdir etmek ise işe yaramaz."

Zaman zaman haberlerimizde gururla paylaşıyoruz ki, Beykoz Müftülüğü, Müslümanlığa geçen ve farklı dine mensup kişilere ev sahipliği yapıyor. Siz, İslâmiyet'i seçen kişiler olduğunda Müftü olarak ne hissediyorsunuz? Dünyada 'İslamofobi' diye bir kavram ortaya çıkmışken, ülkemizde gerçekleşen bu Müslüman olma isteklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

"İlçemizde her yıl 7-8 kişi Müftülüğümüze başvurarak ihtida etmektedir. İhtida, ana yola girmek; hedefe giden yolu bulmak, anlamına geliyor. Hidayet kelimesi de bu anlamdadır. Özellikle çöl ortamında, çöl fırtınaları çıktığında, yollar kaybolur. Çölde kaybolan kişi Arapçada 'dalalet' yolunu şaşırmış, kaybolmuş kişiyi ifade eder. İşte çölde yolunu kaybeden, nereye gideceğini bilmeyen kişiye 'Hâdi' yani yol gösterici, rehber gerekiyordu. Yüce Rabbimiz, Arapça olarak indirdiği Yüce Kitabı'nda yolu bulmayı ve dosdoğru yola girmeyi bu kelimeyle ifade etti. Bu nedenle biz de müftülüğe gelerek Müslüman olmak isteyen kişiler için 'İhtida Töreni' düzenliyoruz.

Son yıllarda ihtida faaliyetleri arttı. Bu sebeple Yahudi ve Hıristiyan dünyası, İslam'a geçişi ve akışı durdurmak için 'korku' psikolojisini kullanarak, İslam'a akışı durdurmaya çalışıyor. Hiç kimse korku veren yere girmez ve gitmez. İslam dünyası hakkında 'İslamofobi' projesi uygulanıyor. Hâlbuki 'İslam' kelimesi buna engeldir. İslam; barışa girmek, selama kavuşmak anlamına geliyor. Müslüman'ın tarifini şöyle yapar Hz. Peygamber: 'Müslüman o kimsedir ki, elinden, dilinden başkası güvendedir'. Batı, İslam hakkında hakikaten muazzam bir algı oluşturuyor. Uzun yıllar vesayet altında kalan İslam dünyası, değerlerinden uzaklaştırıldı. Kıvamlı bir din eğitimi alınamadı; nesillerimiz eğitimsiz kaldı. Bu nedenle de İslam'ı sadece isim olarak bilen ama içeriğinden yoksun bir nesil oluştu. Bu neslin davranışları, şiddet uygulamaları dünyaya 'İslam' olarak tanıtılıyor. Yeniden değerlerimize ve köklerimize dönmemiz ve Kur’an'ın ilk emri olan okumaya, anlamaya ve uygulamaya dönmeliyiz. İslam'ın örnek şahitleri ve modelleri olmalıyız."

Sevgili Hocam son olarak size Dost Beykoz'u sormak istiyorum. Biz, Türkiye'de ilk kez haberlerimizde farklı bir format deniyoruz: Okunan Arapça ayetleri hem Arapça hem de Türkçe karşılıklarıyla haberlerimizde yayınlıyoruz. Sizin de dikkatinizi çektiğine inandığımız bu çalışmamız hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin hemen her toplantıda Arapça duaları Türkçe anlamlarını da belirterek cemaate sunduğunuzu gözlemliyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerîm'in Türkçe açıklamalarının anlatılması konusunda hassas mı? Müftülüklere bu konuda hangi tavsiyelerde bulunuyor?          

"Basının önemli alan ve aynı zamanda bir hizmet sektörü olduğuna inanıyorum. Hayatın kâğıda yansıması, ekranda görünmesi olarak görüyorum. Gerek yazılı, gerekse internet ortamındaki habercilik formatıyla Dost Beykoz’u tebrik ediyorum. Yazar kadrosu, haber içerikleri ve dizaynıyla yüksek bir seviyede hizmet görüyor. Habercilik, insanımızın gözü-kulağı gibidir. İnsanın gözü ve kulağı nasıl sorumluysa; medyamız da bu sorumluluk bilinciyle çalışmalıdır. Özellikle dini konularda daha da hassas olunması gerekiyor. Bu noktada dini içerikli haberler için bir beceri ve titiz çalışma gerekiyor. Dini haberlerdeki ayetlerin mealleri konusundaki titizliğiniz için size teşekkür ediyorum.

Kur’an bir mesajdır. Mesajın ne olduğunu bilmek gerekiyor. Camilerde namaz kıldırdığım zaman mihrapta okunan Kur’an tilavetlerini -ki 'Mihrabiye' diye isimlendirilir- ayet mealini veriyorum; arkasından da kısa bir tefsirini yapıyorum.

Geçenlerde Diyanet İşleri Başkanımız, Hafızlık Eğitimi'yle ilgili bir seminerde, 'Lafız-Mânâ' ilişkisi üzerinde durmuştu. Yani hafızlarımız, Kur’an'ın lafzını ezberleme yanında, 'mânâya da nüfuz edilmesi gerekir' mesajını vermişti. Biz de Beykoz ilçemizde OBAY sistemi ile Kur’an okuyalım diyoruz. OBAY; Kur’an’ın lafzını 'OKUMAK' ve mânâsını 'BİLMEK'; maksadını ve hikmetini 'ANLAMAK' ile nihayetinde de 'YAŞAMAK' anlamına geliyor ve bu dört sözcüğün baş harflerinden oluşuyor. Biz OBAY ile Kur’an'ın 'hakkıyla okunduğuna' inanıyoruz.

Son olarak şunları ifade etmek isterim: Bizleri halkımızla buluşturma, belli mesajları ve fikirlerimizi paylaşma imkânı verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Kaliteli sorularınız için de tebriklerimi sunuyorum. Son olarak da Duhâ Suresi 4 ve 5. ayetiyle sözlerimi tamamlamak istiyorum: 'Gelecek, başlangıçtan daha iyi olacaktır. Rabbin sana verecek ve sen de razı olacaksın!' Tekrar Dost Beykoz Ailesine teşekkürlerimi sunuyorum.

Dost Beykoz / Özel Röportaj

AK Parti, iki günde 4 bin Beykoz esnafını misafir etti
Önceki AK Parti, iki günde 4 bin Beykoz esnafını misafir etti
Bakan Yardımcısından Beykoz Başsavcılığına ziyaret
Sonraki Bakan Yardımcısından Beykoz Başsavcılığına ziyaret