Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu

  • 0
  • 10015
Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu
Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu
Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu
Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu
Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu
Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu
Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu
Beykoz Devlet Hastanesi kadına şiddet eğilimini konuştu

Zaman zaman değişik konular üzerinde seminerler düzenlenen Beykoz Devlet Hastanesi Eğitim Birimi bu kez Kadına Şiddeti masaya yatırdı.

Beykoz Devlet Hastanesi Eğitim Birimi Sorumlusu Aylin Karayemişoğlu ve ekibinde yer alan Elif Taş, Zerrin Balcı ve Neşe Kerim'in organize ettiği programın konuşmacısı Üsküdar Devlet Hastanesi Sosyal Hizmet Uzmanı Burcu Gündüz oldu.

Beykoz Devlet Hastanesi Sağlık Hizmetleri Müdiresi Necibe Köse, İdari ve Mali İşler Müdür Yardımcısı Mehmet Özgül'ünde hazır bulunduğu konferansta erkeklerde şiddet eğiliminin temeline değinen Burcu Gündüz, Türkiye'de erkekle erkekliğin birbirine karıştırıldığını kaydetti.

Feministlik kavramı nedir?

Erkeklerin biraz feminist olması gerektiğine vurgu yapan Bayan Gündüz, "Bizim problemimiz şu; feminist’in ne olduğunu bilmiyoruz. Feminist diyince insanların aklına hep erkek düşmanlığı geliyor ama aslında böyle bir şey değil. Kadınların hak etmiş olup, kazanamadığı haklarını mücadele ederek kazanmaya çalıştığı bir akımdır." diye konuştu.

Burcu Gündüz programın devamında şu başlıkların altızı çizdi:

Erkeklik ve Erkek arasındaki fark

Biz erkekle erkekliği birbirine karıştırıyoruz. Erkeklik diye bir şey yoktur. Erkek vardır. Kadın vardır. Biraz bunlara bakmak lazım. Biz bu cinsiyet farklılığının doğal bir sonucu olarak bireylere bir şekilde bir şey aktarıyoruz.  O aktardığımız şey aslında doğanın, yaratanın inandığınız şey neyse ana rahmindeyken bize verilen cinsiyet farklılığı değil. Bizim algıladığımız şey o farklılığın toplumdaki yansımalarıdır. Yanlış olan kısım budur. Yoksa erkek denen varlık, bence diğer tüm varlıklar kadar mucizevi bir varlıktır. Erkeklik çok hastalıklı bir şeydir. Kadınlık algısı da çok hastalıklı bir şeydir. Bizim önce zihnimizde bunları değiştirmemiz gerekiyor.

"Toplumsal Cinsiyet Nedir?"

Bizim karıştırdığımız nokta bu. Biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet ayrımıdır. Biyolojik cinsiyet dediğimiz şey aslında ana rahminde kazandığımız bir şeydir. Doğuştan gelen bedensel olarak organlarımız, duruşumuz, farklı anatomik yapımız vs. bunlar kadını ve erkeği belirleyen şeylerdir. Geriye kalan bunlar dışında doğuştan fiziksel, bedensel, evrensel olarak kabul edilen şeyler dışındaki her şey tamamen toplumsal cinsiyetin içine girer. Toplumsal cinsiyet, mahallenizdeki komşunuzdur, bakkalınızdır, sınıf arkadaşınızdır, beni görür görmez kafanızda oluşan bazı fikirlerdir. Bunlar bize yazılım olarak kodlanıyor. Bunu bize annemiz, babamız kodluyor. Bunun değişmesi gerçekten çok zor. Yapmamız gereken şey şu ki; bunun problemli bir bakış açısı olduğunu fark etmek.

"Kız çocuğu ve erkek çocuğu eğitimi önemi"

15 Temmuz darbesinden sonra çocukların oyun oynama stili değişti. Normalde voleybol, futbol, saklambaç, bisiklete binmek gibi oyunlar oynarken, darbeden sonra oyunlar şunlara döndü; biri asker oluyor, kaçıyor. Diğer halk dediğimiz o askeri yakalıyor. Silahlarını alıyor. Asker onlara ateş ediyor. O, onlara bomba atıyor işte birbirlerini öldürmeye çalışıyorlar. Bu tarz oyunlara dönmeye başladı.  Bu çocuklar lise çağındaki çocuklar değiller. Beş, altı yaşlarında her şeyi tam alabilecekleri yaşlardayken bunları yaşıyorlar.

Çocukların tüm aileleriyle konuştum. Çocuklara silah verilmemesi gerektiği konusunda hemfikir’e vardık ve artık çocuklar sitenin bahçesinde silahla oynamıyorlar. Anlatmak istediğim şey şu; bu değişimi ben kız çocuklarında görmedim. Kız çocukları yine sitenin bir kenarında işte örtüler seriliyor, küçük tatlı tabakları, orada yemek pişiriyorlar. Kızlarda bu tarz değişimler olmazken erkeklerde bu tarz değişimler gözlemleniyor. Çünkü biz erkeklerimizi hep maalesef güç odaklı yetiştiriyoruz. Erkek güçlü olmalı. Erkek evin reisi olmalı. Erkek ağlamamalı. Biz kadınlar hep böyle yetiştiriyoruz.  Erkeklere bunu yapmamız lazım. Onlar ağlayabilmeliler. Onlar yardım isteyebilmeliler. O yüzden çocuklarımızı böyle yetiştirmeyelim.

"Kendimize değer vermiyoruz"

Bizim birey olarak kendimize değer verme problemimiz var. Annemizi düşünüyoruz, babamızı düşünüyoruz, arkadaşımızı düşünüyoruz hep bir başkasının ne düşündüğüyle yaşıyoruz. Zaman gidiyor. Böyle yaşlanıyoruz. Hiçbir şey yapmıyoruz ama her şeyin değişmesini bekliyoruz. Lütfen önce kendi içinizdeki değeri keşfedin. O değeri keşfettikten sonra emin olun o değere zarar verecek kimseyi yanınızda tutmuyorsunuz. Ya da o kişiye siz de değer veriyorsanız, ortak bir payda da buluşmaya çalışıyorsunuz. İlişkiler de bir şekilde düzeliyor. İlişki dediğimiz şey çok zordur. Yüzyıllardır kadın ve erkek üzerine sayısız şiir yazılmış, sayısız film çekilmiş ama hala aynı şeylerin üzerinde dönüyoruz. Önemli olan birey olarak kendi öz saygıyı edinmek ve kazanmaktır.

"İffetin ve Ahlakın cinsi yoktur"

İffetin ve Ahlakın cinsi yoktur. Bunu istersen dini görüşünle elde edersin.  İster annenden, babandan gelen toplumsal görüşle elde edersin. O evreye varmak için ne yolu izlersen izle ama bunun cinsiyeti yoktur. Benim köpeğim dışarı çıkar, insan varmış, yokmuş istediği yere tuvaletini yapar. Bizi ayıran ne? Cinsiyetimiz mi? bizi ayıran düşünmemiz, düşünmeyi erkek de yapıyor kadın da yapıyor. Cinsiyet ayrımına gitmeye gerek var mı? Hayır yok.

Kadın obje değildir. Kadın kadındır. Her yaptığınız benzetme bir ayrımcılıktır. Lütfen dilimize hakim olalım. Kadınlar bunu biz de çok yapıyoruz sadece bu erkeklere özgü bir şey değil. Hatta en çok biz yapıyoruz. Soyuyorlar, nasıl bir erkekle birlikte olmak isterdiniz? Mesela; beni sevip, kollayan yeri geldiğinde kıskanan, giydiğime karışan, izin vermeyen erkek isterim diyor. Bize maalesef sevgi yanlış anlatıldı. Özellikle genç kızlarımıza söylüyorum. Sevgi böyle bir şey değildir. İnsan sevdiğini sınırlamaz. İnsan sevdiğine zorbalık yapmaz. Sizi çok kıskanmış olması sizi çok sevdiği anlamına gelmez. Sevgi ve ilgi ile ilgili çok yanlış algılarınız var. Bunu değiştirmemiz gerekiyor.

Yaklaşık bir saat süre ile devam eden konferansta Burcu Gündüz, programı takip eden Beykoz Devlet Hastanesi personelinin sorularına da cevap verdi.

Program sonunda, Müdürü Yardımcısı Mehmet Özgül, Eğitim Birimi ekibiyle birlikte konuşmacı Burcu Gündüz'e, Beykoz Devlet Hastanesi adına çiçek ve teşekkür belgesi verdi.

Haber Merkezi

Gezi olayları ve Milletimizin birliği
Önceki Gezi olayları ve Milletimizin birliği
Boğaziçi 1907 Beykoz’da 4-1
Sonraki Boğaziçi 1907 Beykoz’da 4-1