Kader GÜR
  • 01/06/2016 Son günceleme: 03/06/2016 13:02
  • 10.194

Recep Tayyip Erdoğan.... Türk milleti için çok şey ifade ediyor...

Ama AK Parti içinde ki kimi gruplar için siyasi güç, kimisi için güven, kimisi için makam, kimisi içinse rant olarak görülüyor. Sayıları çok azda olsa bazıları içinde hizmet ve heyecan anlamına geliyor.

Kimisi ona yakın olduğunu söyleyerek nüfuz kullanıyor, kimisi oy oranını kendine mal ederek, ucuz kahramanlık yapıyor. Bende acizane Tayyip Erdoğan felsefesinin ülkemize daha uzun süre hizmet edebilmesi için kendi bölgemde elimden geleni yapıyorum.

Beykoz'da beni yakından tanıyan herkes amacımın bu olduğunu biliyor olmasından olacak ki, bize karşı soğuk savaş genişleyerek devam ediyor.

Geçtiğimiz hafta sonu memleketim Rize'nin Güneysu ilçesindeki köyümüzde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile 2-3 dakika bir selamlaşma olanağım oldu. Yaşlandığını, ülkemiz için feda edilen bir ömrü gördüm yüzünde. Ama gözleri hala çakmak çakmak umut saçıyordu gelecek adına... Görüştüğümüz o 2-3 dakika içinde bir ona baktım, birde Beykoz'da olan biteni düşündüm.   

Tayyip Erdoğan felsefesinin içine sızıp çifte karakterleriyle psikolojik yönlendirme yapanların, yada AK Parti markasını şahsi menfaate dönüştürme çabası içinde olanların markaya hiç bir değer katmadığını, yaşanan her olumsuzluğun Tayyip Erdoğan'dan ne çok şey aldığını bir kez daha üzülerek gördüm.

Giden hep ondan gidiyor... Son iki aydır AK Parti içinde yaşanan değişimle birlikte bir kez daha ortaya çıkmıştır ki, kimin Başbakan, kimin bakan, yada il veya ilçe başkanı olduğu bir önem arz etmiyor.

Oysa; Selim Temurci'nin İstanbul İl Başkanı, Celal Erdoğan'ın Teşkilatlardan sorumlu İl Başkan Yardımcısı olmasıyla umutlanmıştım. İkisi de tam bir hayal kırıklığı oldu benim için... Selim Temurci'nin AK Partiyi sadece ilçe yöneticilerinden ibaret zannettiğini, Celal Erdoğan'ında Teşkilat Başkanı gibi değil bir bürokrat gibi davrandığını düşünüyorum.  

Bunları neye dayanarak mı söylüyorum. Selim Bey'i İl Başkan yardımcısı olduğu dönemdeki duyarlılığıyla tanıyorum. Her şeyi ciddiye alıp, sonuç alma prensibiyle çalışan bir yönetici... Beykoz'da benimde içinde olduğum bir kesim tarafından çok sevilip takdir edilmesi de benim için bir referanstı. Ama Selim Temurci İl Başkanı olduktan sonra aynı hassasiyeti göstermedi. Celal Erdoğan ise hemşerim hatta aynı köyden olmamız münasebetiyle iyi tanıdığım, bir dönem sıklıkla görüştüğüm bir isimdir... Siyasi serüvenini de yakından bilen birisi olarak söylüyorum, Celal Erdoğan İl Başkan yardımcısı olduktan sonra duruşunu yeniden konumlandırmış, teşkilatçılığa uzak bir noktaya çıkarmıştır. Oysaki teşkilat başkanı, sürekli dert dinleyen, denge sağlayan bir pozisyonda olmalıdır. En son halamın oğlu Mehmet Gür'ün ofisinde gördüğüm Celal Erdoğan'ın hiç dert dinleyecek bir görüntüsü yoktu... Bir bürokrat edasında üst düzey bir yönetici havasındaydı.

Tabii bu durumlara üzülmemek elde değil. Tayyip Erdoğan, bu benim gördüğüm manzaraları, Türkiye'nin her köşesinde gören milyonlarca insan olduğunu fark etmiş olacak ki, Pelikan operasyonunu yaptı.

Bende bir önceki yazımda Pelikan'ın Beykoz derlemesini yazmış, o yazıda Beykoz ile ilgili yeni gelişmeleri bir sonraki yazıya ertelediğimi söylemiştim.

Beykoz'da Mustafa Gürkan'ın İlçe Başkanı olması yönünde ciddi destek vermiş olmama rağmen, iyi bir ilçe başkanı olmadığını her fırsatta dile getiriyorum. Çünkü Gürkan'ın, sonradan fark ettiğim; samimiyeti ve güveni basamak olarak kullanıyor olmasının AK Parti'ye zarar verdiğine, bunun yanında AK Parti'yi kendine zırh edinerek Beykoz'da bazı kesimlere karşı faşist tutumunun ciddi bir kişilik sorunu olduğuna inanıyorum.

Yapmış olduğumuz eleştiriler nedeniyle AK Partilileri Dost Beykoz'a karşı tavır almaya zorlaması bu değerlendirmeleri zorunlu kılmıştır. Önce Yönetim Kurulu'nda Dost Beykoz'a ilan verilmeyecek kararı, ardından AK Parti'yi özerkleştirircesine Dost Beykoz'un programlara davet edilmemesi yönünde yönlendirme çabaları bir ilçe başkanın hakkı da değildir, haddi de...

Bu süreçte İlçe Başkanlığı mesaj sisteminden benim adımı sildirerek, programlardan haberdar olmamı engellemeye çalışması.... Son talimatı ise; İlçe Yönetimi, gençlik ve kadın kollarına, Dost Beykoz'un haberlerinin sosyal medyada paylaşılmaması olmuştur.  

Bunlar ne bir siyasi duruş, nede sonuç alınabilecek şeylerdir. Bunlar AK Parti'nin Beykoz'da nasıl yönetildiğini göstermek bakımından önemli bir veri olmakla birlikte bizim içinse hiç bir kıymeti harbiye-si olmayan uğraşlardır.

Gürkan bunlara tek başına mı karar vermektedir. Hayır kesinlikle değil... Onun yanında yüzümüze barış naraları atıp arkamızdan bomba patlatan yakın çalışma arkadaşları var.

Mustafa Gürkan, sosyal yaşantılarını kontrol edemediği ilçe yöneticilerini hangi hakla ne gerekçeyle istifa ettirmeye çalışmaktadır. Gerek yanına, gerek danışma kuruluna aldığı sicili bozuk devşirmeleri görmeyerek, performans bahanesi üretmek inandırıcı bir girişim midir?

İlçe Başkanı böyle tavırlarıyla AK Parti ciddiyetini sulandırınca, geçmişte AK Parti'nin imkanlarını sömürüp zengin olanların, hatta çalıştığı kurumu terk etmek zorunda kaldığında kurumu ait laptopları bile alıp gidenlerin, yeniden eski şaşalı günlerine dönme hayaliyle  hevesleri artıyor... Mustafa bu tavırlarıyla onları cesaretlendirip, uzun vadede AK Parti'nin nitelikli insan bakımından kalitesinin düşmesine zemin hazırlıyor.

Beykoz'da AK Parti'nin sahibi olduğunu zanneden beş, altı kişilik ekibin istediği gibi koşturduğu atlar nedense hep çamura saplanıyor. Sonra o atları çamurdan çıkarmak yine Yücel Çelikbilek'e kalıyor...

AK Parti, gelecek hesapları yapan küçük bir grubun elinde oyuncak gibi sallanıyor. İşlerine geldiğinde can ciğer kuzu sarması olup, daha sonra bu zümreyle kötü olmamak için dost dediklerine selam vermekten bile korkanları ve AK Parti'yi yönettiğini zanneden o grubu, Beykoz'da, STK, parti, spor kulübü kamu ve özel kuruluşların yöneticilerinden oluşan bin kişilik kesim içindeki herkes biliyor. Fakat, benim ve binlerce insanın karşı olduğu sistemin gereği olarak yorum yapamıyorlar.

2015 Denetleme Komisyonu'nun raporunu incelediğinizde ilişkiler yumağını da görürsünüz. Adam öyle uyanık ki, insanların yüzüne barış naraları atıp, kapı arkasında bomba patlattığını gizlediği gibi raporda da kendini gizlemeyi başarmış. Bence artık AK Parti'nin yakasını bırakmalıdır... Yoksa önümüzdeki günlerde başının ağrıma ihtimali oldukça yüksektir. Çünkü AK Parti'ye kapı arkalarında şekil verme dönemi kapanmıştır.

AK Parti kimliği altında; kimisi ticaret yapıyor, kimisi ziyaret. Kimisi saltanat sürüyor, kimisi de fırsat kolluyor. Belirli bir zümre böyle yapınca olanda gerçek AK Partililere oluyor.

İşte Recep Tayyip Erdoğan Beykoz'da böyle tüketilirken, olan bitene ses çıkarılmamasının nedeni ise; Partili Cumhurbaşkanlığı için yapılacak olası mini bir referandum öncesi yeni küskünler yaratmama düşüncesi.

Yazarın Yazıları