Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Kader Gür
Kader Gür

Beykoz’da dertler bitecek gibi değil

Beykoz’da insanlara dayatılan sosyolojinin temeli tamamen algıya dayanıyor… Göstermelik faaliyetler, günü birlik hizmetler… Eşeği boyayıp satma politikası anlayacağınız…

Ama Beykoz halkına dayatılan sosyolojinin arka planına baktığınız zaman, siyasilerin hedefinde Beykoz’un rantı olduğunu açıkça görebiliyorsunuz…  İyi de, arka planını göremiyoruz ki, nasıl bakacağız diyenleriniz olabilir.

Evet haklısınız… Bunu anlamak için Beykoz’da Alaattin Köseler’in tutuklanmasına yol açan adli kaynaklara bakın, Şile operasyonunda ortaya çıkan dinleme kayıtlarını okuyun. Hiçbir yerinde, Beykoz’a yönelik hizmet, proje ya da yarınlara yönelik bir çaba veya toplumsal bir çalışmaya rastlamayacaksınız.

Sosyoloji Murat Aydın döneminde de etkin bir metottu ama yolsuzluk veya rant amaçlı olmadı hiçbir zaman… Başkan Aydın döneminde oluşturulan sosyoloji Beykoz’u daha modern bir kent yapabilme üzerine kuruluydu…

Beykoz’da herkesin kabul ettiği bir gerçek var ki Murat Aydın Beykoz’a tarihi itibari ile en büyük hizmeti yapmasına rağmen seçimi kaybetti. Vatandaşa büyük hizmetler yapıldıysa da sebeplerden bir tanesi, yasal dayanağı olmasına rağmen köylerde yapılan yıkımların oluşturduğu korku sosyolojisiydi.

31 Mart 2024’te Beykoz’da seçimi CHP’nin kazanmasıyla sosyolojik travma maalesef daha büyük boyutlara ulaştı…

Beykoz’un tutuklu Belediye Başkanı Alaattin Köseler’in mahallelerde yapılan toplantılarını öve öve bitiremiyorlardı… “Başkan halkın ayağına gidiyor” şeklinde Köseler’e övgüler yağdıranlar birden ortadan kayboldu. Bununla birlikte Beykoz’un kazanımlarının paçavraya dönüştüğünü göstermemek için ise borç sosyolojisi devreye sokuluyordu. Köseler döneminde verilen bir inşaat ruhsatı karşılığında ilgili firmanın yapacağı iki çocuk kreşi büyük hizmet diye sunuluyordu.

Murat Aydın döneminde bir devlet kurumu ciddiyetine kavuşturulan Beykoz Belediye binası Köseler döneminde girilmesi olanaksız bir yapı haline dönüştü. Genelkurmay binasına girer gibi sıkı bir güvenlik çemberinden geçiriliyordu vatandaşlar. Özellikle başkanlık katına çıkmak neredeyse imkansız bir şeydi. İçerde ne olup bitiyordu ki?

Bu duruma Alaattin Köseler’in bir beceriksizliği diyebilirsiniz…  Köseler’in koltuğa oturur oturmaz Beykoz’un dinamikleriyle bağlantısını kesmesi bir şeylerin yolunda gitmediğinin göstergesiydi. Ama bu yolunda gitmeyen neydi ise belli ki Alaattin Köseler’in gücü yetmiyordu.

Beykoz Belediyesi ve CHP içinde disiplinsizlik o kadar zirveye çıktı ki operasyon yapılacağı aynı kesim tarafından sürekli dillendiriliyordu.

Gel zaman, git zaman Köseler, Beykoz’a bir çivi çakamadan cezaevine gitti… Beykoz’u tarumar eden ekip ise kimisi organizeden, kimisi de kendi bireysel hataları yüzünden çil yavrusu gibi dağıldı…

Köseler gitti, Özlem Vural Gürzel geldi… Ama Beykoz’da dertler bitmedi. ‘Özlem Hanım güler yüzlü, iyi niyetli, destek olmak lazım’ görüşü öne çıktı. Özlem Hanım, Murat Aydın döneminde elde edilip, sonrada heba edilen kazanımları ayağa kaldırmak için canla başla çalışıyor algısı da tutmuş gibi gözüküyordu. Özlem Hanım bu arada önemli kişilerle de bilinmeyen görüşmeler yapıyordu…

Köseler gitti, Beykoz Belediyesi’nin borç söylemleri bitti… Konserler, sportif çalışmalar, festivaller vs.  Özlem Vural Gürzel bir şeyleri yoluna koymaya çalışıyorken, CHP içinde bitmeyen kavga ve isteklere de olabildiğince göğüs germeye çalıştığı her halinden belliydi… Beykoz’da hatırı sayılır insanların desteğini de almışken, patlayan Şile bombası Özlem Hanımın sosyolojisini de maalesef açık etti.

Özlem Hanımın gündeminde de Beykoz yok… Beykoz dışından danışmanları var. Balıkesir’den oradan buradan adam getiriyor. Danışmanlarının isteği üzerine Başkan Yardımcısını görevden alıyor. Şile operasyonu kapsamında ortaya çıkan ses kaydı çözümlerinde Beykoz’a yönelik ifadeler utanç verici…

Özlem Hanım bu konularla ilgili hiçbir açıklama yapmadı… Velev ki, ‘beni ilgilendirmez. Gıyabımda yapılan telefon konuşmaları’ diyebilir de, Balıkesir’den Beykoz’a gelen adamı ne yapacak?

Ses kayıtlarında; Özlem Hanımın, kendisini, oturduğu makamı ve görevini küçük düşürücü ifadeler kullanılıyor. Bunlarla ilgili yasal işlem başlattı mı, dava açtı mı? Hayır… Peki neden?

Sükût ikrardan gelir Özlem Hanım…  Ben bir vatandaş olarak Beykoz’a dayatılan bu sosyolojiyi de, bu siyaseti de Allah’a havale ediyorum. Göstermelik hizmetler, arkadan fitne fücur…

Özlem Hanımın Beykoz Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü’nü kendi aile şirketine dönüştürdüğü, yakın çevresindeki birçok insana görev verdiği yönünde ciddi iddialar var. Bu iddialar arasında en çarpıcı olanı ise koordinatör sayısının oldukça yüksek olduğudur.  

Herkes bir hesap yaptı, kendisine bir yol haritası belirledi. Herkes amacına ulaşmak için olmadık yollara tevessül etti. Yaşananlara ve geride kalan zamana baktığınızda kaybedenin Beykoz ve Beykozlular olduğu açık ve net ortada.

Son aşama olarak, Beykoz’da 1 buçuk yılda yaşananlara bakıldığında, önceki dönemlerinde proje yapan, eser ve hizmet üreten belediye yerine CHP’nin parti içi tartışmaları arasında kaybolan bir Beykoz ortada durmaktadır.

CHP döneminde Beykoz’da 10 – 11 milyar lira bütçe ve cari olarak yaklaşık 7 – 8 milyar lira para kullanıldı. Ortada kayda değer, dişe dokunur bir hizmet veya çalışma gören varsa söylesin.

Alaattin Köseler’in tutuklanmasından sonra CHP’nin kavgaları artık parti toplantılarını aştı, sosyal medya sayfalarında çarşaf çarşaf yayınlanır oldu.

Peki, bu durumun bir çözümü var mıdır? Beykoz içine sokulduğu bu girdaptan çıkarılabilir mi?

Bunu konuşabilmek için, durumu bir kriz olarak değerlendirmek gerekir. Seçimlere henüz 3 buçuk yıl var. Görülüyor ki CHP’nin yaşadığı kadro darlığı, anlaşmazlıklar, tutuklu başkan ile belediye başkan vekili arasında ayyuka çıkan tartışmalar bitmeyecek.

Onun içindir ki Beykoz’un içinde bulunduğu durum, ilçenin selameti açısından siyaset üstü bir çerçevede ele alınmalıdır. Seçimlere kadar Beykoz’un bütün dinamikleri, siyaset üstü bir akıl ve irade ile hareket etmelidirler. Bu konuda; siyaset kurumu, sivil toplum, kanaat önderleri her kim varsa durumdan vazife çıkarmalı ve Beykoz’u içinde bulunduğu girdaptan çıkarmak için ellerinden geleni yapmalıdırlar.

Kader Gür
Kader Gür HAKKINDA

1972 yılında Rize’nin Güneysu ilçesinde doğdu… Eğitim hayatını orada tamamladı… Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine yapmış olduğu birçok seyahatinde çeşitli araştırmalar yaptı. Libya, Cezayir, Tunus, Fas, Beyrut, Suriye, İtalya, İspanya, Rusya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkelerde seyahatleri sırasında Türkiye ile ticari ilişkiler üzerinde çalışmalar yürüttü. Kader Gür, Refah Partisi Gençlik Kollarında siyaset yaptı. 1997 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde kamuda çalışmaya başladı. 1997 yılında Akit Gazetesinde, Recep Tayyip Erdoğan’ı konu alan bir makalesi nedeniyle 28 Şubat aktörleri tarafından soruşturmaya tabi tutuldu. Daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’nde başlatmış olduğu parti çalışmalarına Beykoz’da destek verdi. Partinin kuruluş aşmasında aktif rol oynadı. AK Parti Kurucu Beykoz İlçe Başkanı Dr. Ahmet Hulusi Batu, Salim Kararmaz ve Adem Sefer’in basın danışmanlığını uzun yıllar yürüttü… 1998 yılında yazmaya başladığı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını konu alan, “Esaretten Zirveye” isimli kitabı 2002 yılında yayınlandı. Kader Gür'ün yine kendi yazılarından oluşan 2 kitabı bir de Yayın Yönetmenliğini yaptığı toplamda 4 kitabı raflardadır. Beykoz Rizeliler Derneği’nin kurucuları arasında da yer alan Gür, halen Beykoz Polis Hizmetlerini Koruma Derneği Yöneticisidir. Kader Gür, Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği ve Yüzüncü Yıl Gazeteciler Derneği üyesidir. 2024 yılında kamu çalışma hayatını sonlandıran Gür, evli ve 3 çocuk babasıdır… Kader Gür, yine 2002 yılında bir araya geldiği arkadaşlarıyla Dost Beykoz’u kurdu.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER