Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 29/11/2007 23:11
  • 16.230

Beykoz’da değişim hep tartışma konusu olmuştur… Köşe başlarını kapanlar; değişime olanak sağlamaya yanaşmadığı gibi değişimden yana olan kurum ve şahıslarında önü kesilmeye çalışılmıştır.

Beykoz’un hemen hemen her yerinde uygulanan bu politika, gelişimi ciddi manada engellemiş, birey olarak değişim arzusu içinde olanları da kısa sürede kendine benzetebilmeyi becerebilmiştir.

Bireysel olarak başarma arzusunun; çoğulculuğun önüne geçmesi, toplumun önünde oldukları düşünülen vakıf ve yöre derneklerinin kurumsal hizmet üretmesini de engellemiştir. Beykoz bu anlayıştan en ağır şekilde nasibini almıştır.

Beykoz’un yeni Kaymakamı Aydın Ergün, gerek kendisini ziyaret eden, gerekse kendisinin ziyaret ettiği vakıf ve derneklerde, Beykoz’da alışıla gelmiş bu düşüncenin tam aksini düşündüğünü açıklaması sevindiricidir. Kaymakam’ın, Beykoz’da bu tür kurumların nasıl ve ne gibi faaliyetleri olduğunu çok iyi bilmeden bu açıklamayı yaptığını düşünmek yanlış bir değerlendirme olur.

Kaymakam Aydın Ergün’ün Beykoz Vakfı’nı ziyareti esnasında, Dost Beykoz olarak yıllardır dillendirdiğimiz düşüncenin sohbet konusu olması hoşumuza gitmiştir. Şaban Tören’in, merkezi ve yerel yönetimlerin desteklerine ihtiyaçları olduğunu söylemesi alışılmış bir tavır… Fakat yeni Kaymakamımızın; vakıfların, merkezi ve yerel yönetimlerden para istememesi gerektiğini ve böyle olması durumunda para alınan kuruma veya şahısa muhalefet etme hakkının kalmayacağını söylemesi alışık olunan bir tavır değildir.

Anlaşılıyor ki, Kaymakamımız proje bazlı çalışmalara önem veriyor ki, destek istenen projenin halka ve müteşebbislere iyi anlatılması durumunda desteğin zaten geleceğine inanıyor.

Sırası gelmişken şunu söylemek gerekiyor… Beykoz Vakfı, bundan 3 yıl önce, Beykoz’un AB’ye entegrasyonu çerçevesinde iki proje hazırlamış, bu projeleri müteşebbislere anlattığı gecede de 50 bin YTL destek sağlamıştı. Bundan neden bir netice alınamadığını soran Dost Beykoz’un susturulmak istenmesi de bir vakadır.

Vakıflar ve dernekler kamu yararına hizmet üreten ve sorgulanmaya açık kurumlar olmalıdır ki, insanların güvenini kazanabilsin. İnsanların güven duymadığı hiçbir kurumun politikası toplum üzerine etkili olamamıştır.

Örneğin bir dernek Beykoz Çayırı’nda gece düzenliyor… Buna mukabil resmi bir kurumdan 3 bin ytl para talep ediyor. Bu nasıl bir yaklaşım !.. Bu nasıl bir hizmet üretme anlayışıdır? Yöre derneği olduğunu söylüyor, kendi insanına kültür hizmeti verdiğini iddia ediyor, diğer taraftan buna mukabil para talep ediyor… Sonra da hizmeti, ‘ben verdim’ diyerek kendi reklamını yapma cüretini gösterebiliyor.  Bu gibi durumlar derneklerin ideolojilerle anılmasına yol açmakla kalmıyor, Kaymakam Ergün’ün düşüncelerini de doğruluyor.

Kaymakam Aydın Ergün’ün, kendisini ziyaret eden yöre dernek temsilcilerinden birisinin yönetimde söz sahibi olmak istemelerini dile getirmesine de cevabı çok gerçekçi ve isabetli olmuştur.

Dernekler elbetteki düşünce bazında yönetimde söz sahibi olabilirler… Fakat bu girişim derneğin toplumdan ne kadar destek gördüğüyle ilintilidir. Dernek veya vakıf yapmış olduğu etkili çalışma ve hizmetlerle toplumun desteğini kazanmışsa, halkla barışık olmak isteyen yönetici zaten o derneği veya kurumu ister istemez ciddiye alacaktır… Yasal olarak dernek veya vakıfların yönetimde söz sahibi olmaları mümkün değilse de, topluma hizmet edip kamuoyunda güven duyulan hiçbir kurum devlet kapısından kovulmamıştır.

Yazarın Yazıları