Kader GÜR
  • 01/02/2022 Son günceleme: 01/02/2022 11:34
  • 8.601

Beykoz halkının 40 yıllık sorunuydu mülkiyet. Yıllarca tozun toprağın içinde hayat mücadelesi veren Beykoz halkının elinden tutan olmamıştı.

Beykoz’un fabrikaları burada hayatı idame ettirmeye yetiyordu. Geçim sıkıntısı olmayan Beykoz halkı, köylüydü ama mutluydu. Beykoz’da fabrikalar yaşasaydı İstanbul’da Anadolu’nun kültürünü, birlik beraberliğini, dayanışma ruhunu yaşatan tek ilçe olarak Türkiye’nin simgesel yaşam alanlarından biri olabilirdi aslında.

Çok iyi hatırlıyorum, AK Parti’nin kurulduğu 14 Ağustos 2001 yılının hemen ardından İl Başkanımız Alaattin Büyükkaya, İlçe Başkanımız Dr. Ahmet Hulusi Batu ile birlikte Şişe Camda yapılan eyleme katılarak işçilere destek vermiştik. İşçileri, ‘biz geliyoruz bu sorunları çözeceğiz’ diyerek umutlandırmıştık ama fabrika özel bir kuruluştu, siyasetle hiçbir bağlantısı yoktu.

Paşabahçe Şişe Cam Fabrikası’nın kapatılmasını önleyemedik ama Beykoz halkına AK Parti olarak umut olmayı başarmıştık. Türkiye AK Parti’ye güvenmişti. Hatta Beykoz siyasi tercih konusunda Türkiye’nin aynası olmuştu. AK Parti Beykoz’da seçimleri her zaman açık farkla kazanmıştı. Bunun en önemli nedeni fabrikaları elinden alınan Beykoz’un yaşamaya ihtiyacı olmasıydı. Beykoz halkı bu yaşamın önünü AK Parti’nin açabileceğine inanıyordu. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’da aynı kültürden gelen bir insandı, yokluk çekmiş ve kaçak yapılarda yaşayan insanların halinden anlıyordu.

Bu anlayış Beykoz halkının umuduydu. Çünkü Beykoz halkı 40 yıldır barınma sorununu çözmenin mücadelesini veriyordu. Siyaseten zaman zaman istismar edilmiş olsa da, AK Parti eliyle Beykoz’un mülkiyet problemi büyük oranda çözülmüştü.  Muharrem Ergül’ün başkanlığında başlayan mülkiyet probleminin çözümü merhum Yücel Çelikbilek döneminde bir hayli yol almıştı.

O günleri çok iyi hatırlıyorum. 2B Kanunu kapsamında arazilerin kullanıcılarına satışının önü açılmıştı. Fakat açıklanan rayiç bedeller yüksek olunca, merhum Yücel Çelikbilek Beykoz halkının sosyo ekonomik durumunu yaptırmış olduğu araştırma sonucunda tespit ettirerek, bunu Beykoz Belediyesi’nin web sitesinden yayınlamıştı.

Bu açıkça kendi iktidarına bir başkaldırıydı. Çelikbilek, ‘benim halkımın ekonomik durumu budur, bu rayiç bedellerle Beykoz halkının bir sürece ortak olması mümkün değildir’ demişti. STK’ların da bir takım çabaları sonucu Ankara Beykoz’un sesini duymuş ve bölge Özel Proje Alanı ilan edilmişti. Dolayısıyla, rayiç bedeller yarı yarıya düşürülmüştü. Beykoz halkı rahat bir nefes alarak, arsa sahibi olmuş, geleceğiyle ilgili endişelerini bir nebze olsun üzerinden atmıştı.

Bunu niye anlattım! Gelinen aşamada AK Parti’nin 20 yıllık iktidarı döneminde Beykoz’un mülkiyet sorunu çözülmüştü. AK Parti’ye duyulan güven boşa çıkmamış, hatta bir o kadar daha perçinlenmişti. Vatandaş bu durumdan o kadar memnun oldu ki, bu memnuniyet sonucu AK Parti’nin yapmış olduğu birçok hatayı da görmezden gelerek daha fazla oy vermişti.

İçinde bulunduğumuz süreci tekrar özetlemeye gerek yok. Ülke olarak sıkıntılı bir süreçteyiz. Ve gelecekle ilgili de millet olarak ciddi endişelerimiz var. Ama ona rağmen AK Parti anketlerde yine birinci parti çıkıyor. Bunun nedeni, küçük çaplı alternatifsizlik olsa da, büyük oranda Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan güven ve her şeyin düzeleceğine dair yaşatılan umutlardır.

Buraya kadar yazdıklarımızı tek başlıkla özetleyecek olursak, ‘insanın insana duyduğu güvenin’ çok değerli olduğuna vurgu yapmaya çalıştık.

Beykoz’un mülkiyet sorununun çözüm süreci devam ederken, bu sorunun en son ve önemli aşamalarından bir olan imar planları Murat Aydın’ın dönemine denk geldi ki, güvene en çok ihtiyaç duyulan sürece girmiş bulunuyoruz.

Çünkü imar planları dönemi hakkaniyete, adalete ve güvene en çok ihtiyaç duyulan dönemdir. Bu dönem rantın ve paranın Beykoz’a şekil vereceği bir süreç olacaktır. Onun için vatandaşın güvenilir insanlara ihtiyacı duyması en temel ve en doğal hakkıdır.

Beykoz’da vatandaşın en güvenmesi gereken insan kimdir?

Tabii ki, Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın!

Murat Aydın Beykoz Belediye Başkanı seçildiği Mart 2019 Yerel Seçimlerinden sonra şu ana kadar vatandaşın direk güvenine mazhar olan her hangi bir icraat yapmadı.

Güvene dayalı ilk işi Emlak Konut eliyle Tokatköy’da yapacağı Kentsel Dönüşüm Projesidir. Kimse kentsel dönüşüme karşı değil, fakat sürece öyle bir giriş yapıldı ki, vatandaşın kafası karıştı. Vatandaş güven problemine düşürüldü.

Murat Ayın her fırsatta, ‘beni Beykoz’a Recep Tayyip Erdoğan gönderdi’ diyor… Bunu söylerken, bana güvenin’ demek istiyor. Murat Aydın, bu söylemle Erdoğan’a zarar vermemelidir. Söylediği kelimenin hakkını teslim etmeli, Erdoğan’a duyulan güveni istismar etmemelidir. Tokatköy projesi bu çerçevede simgesel bir nitelik taşımaktadır.

Onun içindir ki, Tokatköy’de hiç kimse mağdur olmamalıdır. Büyükşehir Belediyesi’nin kullanıcılarına satılması şartıyla Beykoz Belediyesi’ne devredilen arazi milletin arazisidir. Diğer 2B hak sahiplerine tanınan imkânlar orada da geçerlidir.

Beşyüz kusur aileyi yakından ilgilendiren bu proje, Beykoz’un diğer bölgelerine de emsal olabilmesi için Murat Aydın ile vatandaşlar arasında güvene dayalı bir iletişim metodu geliştirilmelidir. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan demek, ‘güven’ demektir.  Tokatköy halkıyla daha sağlıklı bir iletişim kurulmalı, proje vatandaşa anlatılmalı ve vatandaşın hakları yasal güvence altına alınmalıdır. Bizim insanımız Beykoz’da dönüşümün sancılı olacağını bilmektedir. Ama karşısındaki insana güven duymuyorsa asla risk almayacaktır. Projeye yönelik şu ana kadar ortaya atılan argümanların mağduriyet oluşturacağına yönelik ciddi emareler barındırdığı görülmektedir.

Murat Aydın, 2019 Yerel Seçimleri öncesi Beykoz’da anket yaptırdığını ve Beykoz halkının yüzde 80 oranında mutlu olduğunu söylemişti. Onun için Murat Aydın’ın Tokatköy’deki önceliği de vatandaşların mutluluğu olmalıdır. Murat Aydın gerçeklerle yüzleşmeli ve vatandaşla muhatap olmaktan kaçmamalıdır. Bizzat kendisi vatandaşa projeyi anlatmalı ve onların güvenini kazanmalıdır. Şeffaf ve anlaşılır bir şekilde…

Yoksa Tokatköy’de başlayan huzursuzluğun, Beykoz’da dalda dalga yayılmasını önleyemez, ‘ ‘beni Beykoz’a Recep Tayyip Erdoğan gönderdi’ söyleminin bedelini hep birlikte öderiz.

Yazarın Yazıları