Kader GÜR
  • 22/01/2021 Son günceleme: 22/01/2021 19:23
  • 6.488

Niye bu kadar vurdumduymaz bir toplum olduk bilemiyorum. Bu işin üzerinde ciddi kafa yoruyorum.

Bu işe kafa yorarken de acaba toplum olarak bu vurdumduymazlığımız siyasi yapıdan mı kaynaklanıyor diye de düşünmüyor değilim.

Siyasi yapı derken, tabii ki iktidardan bahsediyorum. Çünkü şu anda yaşanan olumsuzlukların muhatabı AK Partidir. Bu sorumluluk sadece kurumsal kimliğin omuzlarında değil, aynı zamanda o kimlik altında siyaset yapan tüm bireylerin vicdanındadır.

Şimdi AK Parti içinde tamamen bir yaşam tarzı haline geldiğini düşündüğüm vurdumduymazlığın boyutunu somut bir örnekle ortaya koyarak, ilgilere bu işin ciddiyetini daha yakından göstermeye çalışacağım.

Bunu anlatmaktaki amacımın asla bağçı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu da bilmenizi isterim.

“Beykoz Kızılay’da Saadet zinciri kurmuşlar” başlıklı bir haber yayınlamıştık… Haberin detayına tekrar girmek istemiyorum, fakat haberi takip edenler muhatabının Kızılay Beykoz Şube Başkanı ve aynı zamanda Küçüksu’daki kaçak Qadraj Kafe’nin sahibi Sadettin Çay olduğunu hatırlayacaklardır.

Haberde özetle; Sadettin Çay’ın pandemi döneminde Beykoz’da 65 yaş üstü vatandaşlara dağıtılan yemeklerin sahibi olduğu kafede pişirildiğine, oradan başka bir firmaya fatura edildikten sonra yine Sadettin Çay’ın başkanı olduğu Beykoz Kızılay Şubesi tarafından satın alınarak, vatandaşlara dağıtıldığına yer verilmişti.

Bu bilginin ardından, bu iş ile AK Parti arasında nasıl bir bağ olduğunu merak edenlerde çıkabilir elbette. Şöyle ki, Sadettin Çay denilen vatandaş o kaçak kafeyi yapmaya başladığında AK Parti İstanbul İl Yönetim kurulu üyesiydi.

O kaçak kafe, kırkayak takımı olarak tabir edilenler tarafından el ele verilerek yapılmış ve AK Partiye verilen zararın bir abidesi olarak Beykoz tarihinde yerini almıştır. Bugün Sadettin Çay’dan bunca tartışmaya rağmen hesap sorulmamasının nedenleri kamuoyu tarafından sorgulanmaktadır. Hal böyle olunca, Qadraj Kafenin gündemden düşmemesinin, mevcut sistemin inisiyatifinin bir tezahürü olarak yorumlanması da AK Parti adına üzüntü vericidir.

O kadar ki, Sadettin Çay denilen vatandaş yapmış olduğumuz habere ilişkin bize bir tekzip göndermiş. Gönderdiği tekzipte, haber kanalıyla ortaya koymuş olduğumuz etik dışı menfaat teminine yönelik tek bir kelime etmezken, bizimle sinir harbi yapabilmek için ciddi bir çaba göstermiş. Örneğin ortaya koymuş olduğumuz gerçekleri, ‘sözde haber’ diye tanımlayarak ruhuyla yapmış olduğu savaşı itiraf ederken, haberin her hangi somut bir bilgi ve belgeye dayanmadığını söyleyerek, itibarsızlaştırma operasyonu çekmiş. Haberin kaynağına ilişkin hiçbir açıklama yapılmamış olması da ifadelerin asılsız olduğunu gösteriyormuş. Sadettin Çay bir şey daha yapmış, bize Kızılay’ın faaliyetlerini anlatmış.

Yapmış olduğu yasa dışı kafeteryasından hiç söz etmezken, Kızılay üzerinden para kazanmadım da, kazandırmadım da dememiş. Ortaya koyduğumuz gerçeklere ilişkin tek kelime etmemiş…  

Eyvallah tabii ki bir yanlışlık, biz zan varsa muhatabı kendini savunma ve tekzip yayınlatma hakkına sahiptir. Ama tekzip hakkı, algı operasyonu yapmak değildir. Sadettin Çay bence tekzip hakkını israf ettiği gibi haberimizi bir nevi doğrulamıştır. Çünkü haberde konu ettiğimiz, Beykoz Kızılay Şubesi üzerinden yürüttüğü ticari faaliyetlerine ilişkin hiçbir yalanlama yapmamış. Adet yerini bulsun diye tekzip göndermiş. Ayrıca bizim ona karşı husumetimiz olduğu iddiasında bulunmuş…

Niye ki, Sadettin Çay, sen bize ne yaptın ki, seninle niye husumetimiz olsun? Sen bizim şahsımıza değil, AK Partiye ve Beykoz halkına büyük kötülük ettin…

Benim Sadettin Çay ile hiçbir husumetim yok. Benim husumetim Sadettin Çay’ın menfaate dönüştürmeyi çok iyi becerdiği sistemle. Benim husumetim, AK Partiyi rant partisi haline getirenlerle… 

Bu benim en yakın dostumda olsa böyle, Sadettin Çay’da olsa böyle… Biz AK Partiyi kurarken, çok umutlanmıştık. Elbette ki, umutlarımızı çalanlardan, umutlarımızı çalanları görmezlikten gelenlerden hesap sorabilmeliyiz.

Aksi takdirde her şey anlamını yitirir! Öyle değil mi?

Yazarın Yazıları