Kader GÜR
  • 30/08/2016 Son günceleme: 30/08/2016 15:56
  • 8.857

14 Ağustos 2001 yılında kurulan AK Parti ile ilgili yaşanan birçok gelişmeyi aylar öncesinden yazıp çizdiğim, hatta yazdığım yazıları çıktı alıp elden ele dolaştıranlar oldu.

Bu yazıları arşivlerden çıkarıp bakarsanız, nasıl dertli olduğumuzu, nasıl içimizin yandığını, toplumdan nasıl dışlandığımızı içiniz acıyarak okursunuz?

Çok zor ve yoksul günlerden geçerek bu günlere gelen 15 yıllık AK Parti hareketi içinde gerçekten önemli çalışmalar yaptık... Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'ın çizgisinden zerre sapmadık, kutsallaştırmadan, kraldan çok kralcı olmadan, birçok konuda AK Parti teşkilatlarına öneri niteliği taşıyan ya da olası riskler karşısında tedbir amaçlı düşüncelerimizi yazılarımızda paylaştık. Hiçbir şekilde; makam mevki, menfaat ve çıkar peşinde koşmadık.

Çocuklarımızı ilçe merkezlerinde, Tayyip Erdoğan'ın peşinde, toplantılarda, mitinglerde büyüttük... Biri 20, diğeri 18 yaşında… İkisi de üniversite öğrencisi… Biri de 6 yaşında ilkokul hazırlıkları yapıyor. Ona da nasip oldu Erdoğan dedesiyle haşır neşir olmak. O günden sonra her gördüğünde, ‘Cumhurbaşkanı dedem’ diyerek fotoğrafına sarılıyor.

Yani böyle bir anlayışla çocuklarımızı büyüttük... Hatta gururlanarak söyleyebileceğim en önemli şey ise çocuklarımla birlikte 15 Temmuz’da mücadele ettik. En çok hoşuma giden ise, yıllarca yaptığımız, fakat onlara anlatmakta güçlük çektiğimiz mücadelenin temelini 15 Temmuz gecesinde görmüş olmaları oldu.

Bu anlayışla yol alırken, önümüze çıkan fırsatları bireysel kullanmak yerine genele yaymayı daha uygun gördük… Ailece sözümüzün arkasında durmayı ilke edindik. Çünkü biz bu camia içerisinde kimsenin kimseye yanlış yapmayacağına inandık.

Camia içerisinde çürük yumurtalar olsa da, ‘o kadar olur’ düşüncesiyle hane olarak AK Parti’ye bakışımızı hiçbir zaman bozmadık. Ama bu 15 Temmuz var ya, 15 Temmuz… O gece sayesinde insanoğlunun menfaati uğruna, ne kadar yaradılış gerçeğine ters düşebilecek bir mahlûk olabileceğini maalesef gördük.

Mercedes’le gezen gaziler

Bir AK Partili olarak 15 Temmuz gecesi kıçına bir plastik saçma isabet etti diye, kendini gazi addedip, devletin verdiği beş bin lirayı alıp cebine koyan ve ondan sonra utanmadan Mercedes’le Beykoz sokaklarında hava atan züppeleri kınıyorum. ‘Allah tez elden ondan ve onun gibi karaktersizlerden AK Partiyi kurtarsın’ diye dua ediyorum.

Bahçeşehir müptezelleri

Üç ayda bir ABD’ye gidip gelen bir adam… Her halde orada kotardığı işin bir devamı niteliğinde olacak ki, dönünce Bahçeşehir Üniversitesi’ne de uğruyor… Fakat bir gün, aynı üniversitede Beykoz’da yanında duruyor gibi gözüktüğü insana yönelik müptezelliğini sergilerken yakalanıyor. Bu durum karşısında, “Allah’ın sopası yok” desek de, şaşırmıyoruz, adamın zaten, ‘Beykoz’da o koltuğa oturan bilmem kaç milyon dolar parayı yönetecek’ demesinden ne kadar şeytan olduğunu biliyoruz. Allah’ın bu gibi müptezellerden de AK Parti’yi muhafaza etmesini niyaz ediyoruz.

Sahte barış elçileri

Yüce Allah’ım; 15 Temmuz darbe teşebbüsünden 11 gün sonra piyasaya çıkan sahte barış elçilerinden de AK Parti’yi korusun. Bu zatında, huzurda barış naraları atıp, arka bahçede bomba patlattığını bilmeyen kalmadı… Artık Selahattin Demirtaş rolünün deşifre olduğunu anlaması ve politikasını değiştirmesi gerektiğini daha kaç kere söyleyeceğim.

Eski günlerin hayaliyle yaşayanlar

Beş yıl görev yaptıktan sonra yükünü alan, artık villalarda, beş yıldızlı sitelerde oturan, oralarda üst düzey insanlara yakın kaynaklara sofralar kurup kaldırarak kendine yol açmaya çalışan ikiyüzlü insan müsveddeleri…  Darbenin 12. günü önce sosyal medyada sonra da ufak ufak demokrasi nöbetlerinde, ‘15 Temmuz gecesinden beri meydanlardayım’ imajı oluşturmaya çalışarak, rol kapma peşinde koştuğunun kimse farkında olmayabilir ama ben farkındayım ve peşindeyim… AK Parti’yi, Rant Partisi olarak gören ikiyüzlü şeytansın… Allah’ım senin gibi ikiyüzlü şeytanlara tekrar AK Partiye girmeyi nasip etmesin.

Yani demem o ki, biz 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra AK Partililer olarak, CHP’lilerle, MHP’lilerle, Saadet Partililerle, BBP’lilerle kardeş olduk olmasına da, bu içimizdeki şerefsizlerle nasıl kardeş olacağız…

Yaşadığımız o karanlık gecenin ardından yaklaşık iki ay geçti. Takip ediyorum… AK Parti’de en ufak bir kardeşlik emaresi yok. Hiç kimse fikrini zikrini değiştirmemiş. Ayak oyunları, rant mücadelesi aynen devam ediyor. Surat aynı mahkeme duvarı… Havanın bini bin para…

Şimdi bu yazıyı okuyanlar şunu söyleyebilir; ‘Yazdıklarından hiç bir şey anlayamadık’… Aslında anladınız da kimlerden bahsettiğimi anlayamamış olabilirsiniz… Siz merak etmeyin, onlar kendilerini anladı.

Şunu bilin ki, AK Parti’yi gerçekten sevenler, “Allah’ım sen Yücel Çelikbilek’e sağlıklı uzun ömür ver… Yoksa Beykoz’da huzur kalmayacak” diye dua ediyor… Şimdi belki biraz daha ne demek istediğimi anlamışsınızdır.

Bizim derdimiz; Beykoz’da 5 kişinin yönettiği AK Parti’yi 30 asil, 30 yedek olmak üzere 60 kişilik bir kadronun ve teşkilatların yönetmesini sağlamaktır.

Yazarın Yazıları