Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Beykoz, Beykoz olalı

Beykoz'u, Beykozlular yönetecekti. Lafta kaldı ne yazık ki! Keşke Beykoz, Beykozlar tarafından yönetilebilseydi.

Siyasi görüşü ne olursa olsun Beykoz, Beykozlular tarafından yönetilmelidir. Çünkü yöneticiler, mahallesini, sokağını esnafını, komşusunu tanır; günahıyla, sevabıyla yaptıkları icraatlar la Beykozlulara karşı sorumlu olurlardı. Öyle olmayınca seçim kazanılıp, dönem bitince jet hızıyla gelenler jet hızıyla Beykoz'u terk edip gitmezlerdi. Dost meclisinde ve sokakta konuştuğum Beykozluların ifadeleri bunlar. Niye böyle oluyor? Diye de sitemlerini iletiyorlar. Bir mahalleyi, bir köyü, bir ilçeyi yönetecekler mutlaka o bölgenin insanı olmalı, o bölgede bir anısı olmalıdır. Evi, ocağı, akrabaları orada olmalıdır. Taşıma suyla değirmen dönmeyeceğini hepimiz iyi biliriz.

Son yıllarda ne yazık ki, Beykoz, Beykozluların yönetmediği bir yer haline geldi. Siyaset kurumu, parti ayırt etmeksizin bu durumu iyi düşünmelidir. Amma velakin, lafı kime anlatacağız ki? Al birini vur ötekine.

Neyse, bu konuyu burada kapatıp, asıl anlatmak istediğim sokak konusuna gelelim.

Beykoz'un her sokağının ayrı bir hikâyesi vardır diye yazmıştım daha önceki yazılarımda. Bizim sokaklarımız, eskilerin deyimiyle “ismiyle müsemmadır.” Yani, sokaklarımızın isimleri, sokaklarımızın karakterini yansıtır. O sokak isimlerimizin çoğunun kendine özgü bir hikâyesi vardır.

Başlayalım.

Yalıköy Mahallemizdeki “Yalıköy Mektebi” Sokağı görünüşte rastgele verilmiş bir isim gibi gelebilir. Biliyorsunuz “Mektep” kelimesi “okul” anlamına gelir. Bugün o sokakta bir okul yoktur. Oysa bir zamanlar o sokakta Beykoz'daki beş sübyan mektebinin biri olduğunu çok az insan tarihi kayıtlardan bilebilir. Şimdi o sübyan mektebinin yerinde yeller esiyorsa da, adı o sokakta yaşamaya devam ediyor.

Bilenler bilir. İstanbul'un her semtinde mutlaka bir göçmen mahallesi ya da sokağı vardır. Balkanlar'dan ve Kafkaslar'dan göçe zorlanan Müslüman muhacirleri Türkiye her zaman bağrına basmış, onları soykırımdan kurtarmıştır.

İşte Kanlıca sırtlarındaki Tekke Mevkiindeki “Muhacirler Sokağı” bunun örneklerinden biridir. Büyük bir zulme uğrayan eski Yugoslavya'daki “Evlad-ı Fatihan” dediğimiz Rumeli Türklerinden büyük bir grup 1900’lü yıllardan itibaren peyderpey bu bölgeye yerleşmişlerdir. Halen bu bölge göçmen ya da muhacirler bölgesi diye bilinir.

Gerek yerleşimi ve gerekse bahçelerinden çiçek fışkıran evleriyle halen Beykoz'un en güzel yerleşim yerlerinden biridir. Adı her ne kadar Muhacirler Sokağı ya da mahallesi olarak kayıtlarda yoksa da halk tarafından “göçmen mahallesi” olarak bilinir.

Yine Kanlıca'da “Mukabeleci Sokağı” adıyla anılan bir sokağımız var. 1934 yılı İstanbul Şehir Rehberinde aynı sokak ismi mevcut ve bu isim bugüne kadar korunmuş. Sokağa niye “mukabeleci” adı verilmişti? Çoğunuz bilirsiniz, “mukabele” kelimesi bizde asıl anlamının dışında Kur'an-ı Kerim okuma yöntemi olarak da kullanılır. Genellikle Ramazan ayında mescitlerde ve evlerde mukabele okunurdu. Mukabele okuyanlar vardı. Bunlar Kuranı Kerim'i ezbere okuyan kimselerdi. Mescit ya da evlerde toplananlara mukabele okuyan kişi Kur'an-ı Kerim'i yüksek sesle okur. Orada bulunan toplulukta ellerindeki Kur'an-ı Kerim'den sessizce takip ederlerdi. Bu okuma ve takip yönteminin adı mukabele. Yüksek sesle okuyana da “mukabeleci” derlerdi. İşte bu sokakta mukabele okuyan birisi oturduğu için bu sokağa “mukabeleci sokağı” ismi verilmişti. Hem bilgi, hem kültür hem de İslami bir gelenek olduğu için bu sokağın adı günümüzde aynen korunmaktadır.

Beykoz'un Yalıköy mahallesindeki “İshak Ağa Sokağı” Beykoz'la özdeşleşen bir hayırseverin adıyla anılır. Öyle ki 1770’li yıllarda İstanbul Gümrükler Başmüdürlüğü, Anadolu Kavağı'nda iken, orada Gümrük Emiri, (Gümrükler Genel Müdürü) olan İshakağa Beykoz’u hayır eserleriyle donatmıştı. Yaptığı Onçeşmeler ve diğer çeşmelerin yanında sebiller ve sübyan mektepleri hayır eserlerinin sadece birkaçıydı. Adıyla anılan İshak Ağa İlkokulu ve İshak Ağa Sokağı'nı bilmeyen Beykozlu yoktur diye düşünüyorum.

Yine Yalıköy Mahallemizdeki “Duhanizade Sokağı” adını duyup bu sokaktan kaçımızın geçmişliği vardır. Duhanizade Sokağı eski Beykoz'un en son sokağı sayılır ve Beykoz Çayırı'na açılırdı bu sokak. “Duhan” Arapça asıllı bir kelime olup “duman” anlamını taşır. Eskiden Duhancılar vardı. Yani tütün ürünü satıp, tütün ticareti yapanlara Duhancı denirdi. İşte bu sokak tütün ticareti yapan bir tüccarın soyundan gelenlerin oturduğu bir sokak olduğu için Tütüncüoğulları anlamı taşıyan “Duhanizade Sokağı” olmuştur. Yakıştı mı bu isim? Bence “cuk oturmuş” derler ya aynen öyle.

Yine Beykoz'da “Zindeler Yurdu Sokağı” adıyla anılan bir sokağımız vardır. Beykoz Spor Kulübü'nün çekirdeği olan “Beykoz Zindeler Yurdu Sporun” bu sokakta kurulduğunu kaçımız duyduk.

Adı gibi zinde gençlerin yuvası bu sokağımız Beykoz’da var oldukça adıyla yaşamaya devam edecektir. Ne demiştik “ismiyle müsemma” diye.

Paşabahçe mahallemizdeki “Beyaz Erguvan Caddesi” eski Beykozlularca pek bilindik bir caddedir. Daha doğrusu sokak büyüklüğünde bir cadde. Cadde, Fenerlibahçe Sokağından geçer, oradan “Şehitlik Sokağına”, sonra da “Su Nazırı” Sokağına çıkar. Bugün ne yazık ki bu sokağımızda beyaz erguvan ağacı yok. Öyleyse bu ad niye verilmişti bu caddemsi sokağa. Bir zamanlar yolun iki tarafında bulunan o güzelim erguvanları hatırlayan da yok. Kimse hatırlamıyor ama tarihi kayıtlar erguvanları unutmuyor. Ah biz şehir vandalları biz. Apartmanların hatırı için o güzelim beyaz erguvanlara nasıl da kıymışız?

Bizim sokaklarımızın bazılarından birkaç örnek verebilirdim. Hepsini yazmaya kalksam birkaç cilt kitap olur. Tadımlık kabul edin.

Ha bir de şunu unutmadan not düşeyim. Eskiden anlattığım bu sokaklardaki evlerin kapılarında kilit de bulunmazdı. Sokaklarda arsız, hırsız da bulunmazdı. Son yıllarda bir hal oldu bize. Niyeyse herkes kapısını, bacasını hırsızdan kollar oldu.

Kalın sağlıcakla

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

2 adet yorum var

  1. Çok güzel bir yazı, umarım sahiplerini bulur. Eğer mücbir sebepten dışarıdan gelen bir yönetici olsaydım ilk işim eşraf ile tanışmak, değerli bir Beykozlu ile -Sayın Ergül neden olmasın- Beykoz'u adım adım karışlamak ve birçoğu Sayın Ergül'ün başkanlığı döneminde yayımlanan Nazım Alpman'ın çalışmalarının derin okumasını yapmak olurdu. Sanmıyorum ki ne belediye yöneticileri ne de aklını (umarım sadece akıldır) siyasetin kirli salonlarına kiralamışların bunlardan haberdar olsun.

    Yazılarınız çok kıymetli Sayın Başkan, tebrik ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER