Kader GÜR
  • 01/01/1970 Son günceleme: 13/11/2009 23:11
  • 17.275

Türkiye’de, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti’yi ve hükümeti eleştirenleri susturan en güzel cevap, kanaatimce, “Tamam Başbakan’ı ve hükümeti eleştirmekte haklısınız ama alternatif olarak yerine kimi önerirsiniz?” sorusudur…

Yine kanaatimce, yerel ve genel seçimlerde, AK Parti’nin galip gelmesindeki en büyük etken de bu sorunun cevabının bulunamayışıdır!.. Bu zamana kadar da –sanırım kendilerini yeterli görmeyen- hiçbir siyasî lider konuyu, medenîce ve cesaretle dile getiremedi. Ta ki, Türkiye Değişim Hareketi (TDH) adıyla parti kurma çalışmalarını sürdüren Mustafa Sarıgül’e kadar…

Zaman Gazetesi’ni ziyaretinde önemli açıklamalarda bulunan ve Türkiye'nin en önemli problemlerinden birinin 'kaliteli muhalefet' olduğunu belirten Sarıgül, “Siyasete yeni bir enerji katmak için yola çıktıklarını…” dile getirerek, Türkiye’de muhalefetin, iktidarı zorlayacak nitelikte etkili bir kadroya sahip olmadığına dikkat çekti ve yukarıda görüşlerimizi destekler nitelikte konulara açıklık getirdi. 14 Kasım 2009 tarihli Zaman Gazetesi’nin haberine göre, yeni bir siyasî yapının yolunun açılması için öncelikli olarak lider, kadro, projeye ihtiyaç duyulduğunu anlatan Sarıgül, bugünkü siyasetin enerji değil, kısır çekişme ürettiğini savundu.

Sol partilerin çözümsüzlük üzerine kurdukları siyasetlerine de dikkat çeken Sarıgül, solun da kendi içersinde muhalefetinin olmadığını, CHP’nin sol oyları büyük ölçüde bünyesinde toplamasını, seçmenin mecburiyetinden kaynaklandığını vurgulamak istedi.

Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ve dini inançların siyaset malzemesi yapılmasına karşı olduklarını anlatan TDH lideri, 'inançlara saygılı laiklik' anlayışını savunduklarını, toplumda 'öteki oluşturmayan', ayrışmalara neden olmayan kardeşlik ve birlik siyaseti ortaya koymak istediklerini belirtti. Sarıgül, “Özgürlükçü sosyal demokratız. Kapımız ve gönlümüz başı kapalı olana da açık olana açık. Sağ mı sol mu demeye değil, sorunları çözmeye geleceğiz. Bugüne kadar Türkiye'ye hizmet edenler etmiş, teşekkür edeceğiz, daha iyisini yapmak istiyoruz, diye iktidara talip olacağız.” dedi.

Türkiye'nin markalaşmaya olan ihtiyacını da dile getiren Sarıgül, bunu da Türk okullarına dikkat çekerek açıklayarak şöyle dedi: "Türkiye'nin dünyaya sunduğu tek markası, 150'ye yakın ülkedeki Türk okullarıdır. Bizim her alanda teknolojide, sanayide bunun gibi markalara ihtiyacımız var."

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Türkiye'nin ekonomik kalkınmasına ve değişimine öncülük eden ekonomik fikir anlayışlarını benimsediklerini anlatan Sarıgül, kadrolarında, soldan olduğu kadar sağ siyasi yapıdan da yeni isimler olacağını belirtiyor.

Sarıgül, yeni yılın başında, parti kuruluşundan bir gün önce, Mardin'de üç dinin buluştuğu merkezlerde dua ederek siyasî yolculuğa başlayacaklarını da kaydediyor.

Şimdi de gelelim Sayın Sarıgül’ün açıklamalarının değerlendirmesine… Öncelikle Sayın Sarıgül’ün açıklamaları, toplumun her kesimini kucaklar nitelikte… Sağ sol, laik anti laik, başörtülü başörtüsüz, dinci dinsiz, ayrımı yapmıyor, her inanca saygıyla yaklaşıyor… Öteki demeyerek birlik siyaseti ortaya koyacaklarını belirtiyor. Özal diyor, Erdal İnönü diyor, Türk okulları diyor… Mardin'de üç dinin buluştuğu merkezlerde dua edeceklerini belirtiyor… Bunlar çok müspet ve önemli bir yaklaşımlar… Hele de soldan böylesine bir muhalefet anlayışının çıkması, bir devrim niteliğinde… Zaten olması gereken de budur…

Bence Sarıgül’ün açıklamalarındaki en önemli nokta, Türkiye’de var olan muhalefet boşluğunu dolduracaklarmış gibi yani muhalefete adaymış gibi konuşması… Evet, Türkiye’deki muhalefet boşluğu, önemli bir boşluktur. Yarışmaların kalitesini artıran, birinciyi zorlayan ikincilerdir. Ülke hizmetinin de kalitesini artıracak olan da iktidarı zorlayacak olan muhalefetlerdir. İki muhalefet partisinin ancak iktidar kadar oy aldığı bir ülkede, iktidar partisi otomatikman atalete adaydır. Çünkü ne yapsa iktidardadır. İşte böylesine bir boşluğu doldurma hedefi, Sarıgül için çok ciddî ve önemli bir hedeftir. Ama büyük insanlar büyük hedeflere taliptir. Kısaca Sarıgül hedefini, muhalefet olarak değil de iktidar olarak belirlemelidir. Yani en yüksek hedefe kilitlenmelidir. Zaten iktidar olduğunda da, şu anki güçlü iktidar, güçlü bir muhalefet sergileyecek, o alandaki boşluk da kendiliğinden dolmuş olacaktır. İktidara kilitlenmeyen herhangi bir siyasî oluşum muhalefet de olamayabilir. Çünkü iktidara talip olan galibiyete; muhalefete talip olan da mağlubiyete adaydır.

Söylemlerindeki çizgisini devam ettirebilirse, TDH ve onun lideri Sarıgül, iktidarı zorlayacak tek alternatif gibi görünmektedir. Meseleye yerel yönetimler açısından bakarsak, en yakın genel seçimde iyi bir başarı sergilemesi muhtemel olan TDH, yine en yakın yerel seçimde, koyduğu her kaliteli adayıyla, iyi bir performans sergilemeyen belediye başkanını alaşağı edecektir. Bu durum, en çok da Beykoz için geçerlidir. Çünkü TDH Beykoz’da İlçe Başkanı olarak iyi bir ismi tercih etmiştir. Bu tercih TDH’nın bünyesine kaliteli bir kadroyu dâhil etmiştir. Bu da, AK Parti’nin, Beykoz’da, hata yapma lüksünü, sıfıra indirmiştir.

AK Parti için durum böyle olsa da, mevcut gelişmeler Beykozlu halkımızın lehinedir. Çünkü kaliteli siyasî yarış, kaliteli hizmet yarışı demektir. Sarıgül ve hareketinin, halkımıza, inşallah, en büyük faydası bu cihetiyledir…

Son olarak şunu belirtmek istiyorum… Halkımızın lehine olacak her yarış gönülden desteklenmeli, saygı ile alkışlanmalıdır. Çünkü en büyük hizmet halka hizmettir. Halka hizmet ise hakka hizmettir…

Yazarın Yazıları