Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Bela ve musibetlerin ana sebepleri nelerdir?

Sel felâketleri için, elbette ilk akla gelen sebepler;

“Dere yatağına, heyelân ve çığ bölgesine, Deprem felâketleri için, bilinen deprem kuşağına ev yapılırsa, eninde sonunda bir belâ ve musibet ile karşılaşılır” .denilebilir.

Diğer yandan: “Trafik kurallarına uyulmazsa, soğuktan ve salgından korunma tedbirleri alınmazsa, ticarette de tecrübelilerin tavsiyelerine ve ticaretin kurallarına uyulmazsa, elbette bu konuda da kaza, hastalık, ölüm, iflâs vs. bazı belâ ve musibetler kaçınılmazdır” denilebilir.

Evet, bunlar veya burada sayamadığımız benzeri belâ ve musibetler, herkes tarafından tecrübelerle bilinenlerdir. Elbette mutlaka tedbir alınması da gereklidir.

Ancak, yukarıdaki tedbirlerin en güzel bir biçimde alınması halinde bile, başımıza yine çeşitli belâ ve musibetlerin geldiği de herkes tarafından biliniyor.

  • İşte bugün, bu çeşit belâ ve musibetlerin diğer sebeplerini tahlil edeceğiz.

Üstelik te bizlerin de Kâinatın da Tek Yaratıcısı olan Yüce Rabbimizin, bizlere Rehber olarak gönderdiği Kur’an’ından ve Peygamberinden SAV örneklerle mütalâa edeceğiz, inşallah…

Hacc Suresi 11. Ayeti:

“-İnsanlardan öylesi de var ki, Allah'a iğreti şekilde (gereken önemi vermeden) kulluk eder. Kendisine bir iyilik eriştiğinde onunla mutlu olur; başına bir imtihan geldiği zaman ise yüz geri dönüverir. O, (kimse) Dünyada da, ahrette de hüsrana uğramıştır. Apaçık bir hüsran diye işte buna denir.” .Rabbim bizleri muhafaza eylesin, âmin…

Konumuzla ilgili olan açık anlamı: Kulluk ve ibadetlerimize özen ve önem göstermezsek, iğreti bir şekilde kulluk edersek, dünyada da hüsrana (zararlara, ziyana, ticarette iflasa) düşeceğiz, demektir.

Bakara S. 61. Ayet:

“Bu musibetler (onların başına), Allah'ın ayetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir.”

Evet, tarihten ibretlik bir hatırlatma ile karşı karşıyayız:

Elbette çoğunluğumuz Allah’ın cc ayetlerine saygılıyız, ancak neslimizin de bu konuda gaflete düşmemeleri için acaba tedbir alıyor muyuz? Neslimiz ne kadar saygılı?

Veya bizim atalarımızın, ceddimizin ve Eğitim sistemimizin ihmalleri nedeniyle, acaba bugün ayetleri inkâr edenler yüzünden mi belâ ve musibetler geliyor? Bunu düşünmek lâzım…

Bu noktada; A’raf S. 155. Ayette Musa As’ın, “.İçimizden bazı beyinsizlerin yaptığı şeyler yüzünden bizi helâk mi edeceksin? (Yani, Helâk etme ya Rabbi!)” yakarışını hatırladım.

BİR BAŞKA DELİL. Şura S. 30. Ayet: “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” 

Mesajlar çok net, değil mi?

Üstelik de Allah cc. bu işlediklerimizin çoğunu da af ediyor… 

Görülüyor ki, biz gerçekten hak ediyoruz.

Allah cc çoğunu af ettiği halde, belâları hak ediyoruz.

Yani, İmam-ı Rabbanî Hz.nin bu konudaki sözleri, şöyle beyt haline getirilmiş:

“Kuluna zulm etmek istemez Hüdâsı. Herkesin çektiği kendi cezası.”

Çevremizdeki belâ ve musibetlere sebep olacak, tecavüzler, kap-kaçlar, insanlara ve hayvanlara zulümler, anaya, babaya, yaşlıya, hastaya saygısızlıklar, had safhada değil mi?

Bir başka sebep daha var. O da İMTİHAN-SINAV:

Tevbe S. 126. Ayet: “Doğrusu onlar, her yıl bir veya iki def'a (çeşitli belâlarla) imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Yine de ne Tevbe ediyorlar ve ne de kendileri ibret alıyorlar!”

Bakara S. 155. Ayet: “Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. (Ey Resulüm!) O hâlde sabredenleri (Cennetle) müjdele!”…

Sınav gereği olan kaçınılmaz belâ ve musibetlere “İnnâ Lillâh…” diyerek sabretmemiz de emrediliyor ve Cennetle müjdeleniyoruz. Bizler mutlaka bunların idraki içinde olarak, diğer sebeplere yoğunlaşarak, tedbirlerimizi alacağız, inşallah…

Peki, tedbir ve çareler nelerdir?

Kula belâ gelmez HAK YAZMAYINCA, HAK belâ yazmaz KUL AZMAYINCA.
Hak kuldan intikamı KUL İLE ALIR, Din, irfan bilmeyen bunu ‘KUL ETTİ’ SANIR. (Mevlânâ)

Halk diliyle bir tekerleme soru vardır:

“Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı?” İşte belânın bir kısmı da böyle bir döngü ile başımıza geliyor. Bu döngüyü durdurmak için de, kul olarak AZMAMAMIZ, yani Allah’ın cc. ve Rasûlünün SAV emir ve yasaklarına tam riayet etmemiz şart oluyor.

Bunun için de hem kendimiz, hem sevdiklerimiz ve hem de neslimiz adına, mutlaka özel ve etkili DİN eğitimleri için, özel gayretlerle seferber olacağız.

Her şeyi devletten beklemek çok yanlıştır.

Devlet müsamaha göstersin, yeter.

  • Kaldı ki tüm din eğitimlerinin tamamen yasaklandığı, hatta ezan ve kuran okuyanların bile en ağır cezalarla tecziye edildiği bir zamanda da, her şeyi göze alarak evlâtlarını kusursuz yetiştiren aileler çok vardı.

Çünkü bu ciddi konularda mazeret yok.

Allah cc onlardan ebeden razı olsun.Aksi halde hem Dünyadaki ve hem de Ahretteki kaçınılmaz acı akıbet, bizleri bekler.

Çünkü bu durum çok net haber verilmiş. Vesselâm…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER