A. Raif ÖZTÜRK
  • 15/10/2018 Son günceleme: 15/10/2018 11:05
  • 4.451

Durup dururken bu iddia ortaya atılamaz ve bu iddia ispat edilemezse ben de vebal altında kalacağımın bilinciyle, şu nâhoş satırları, özellikle vebalden kurtulmak için kaleme alıyorum.

12.02.2018 Tarihli “Tek bir okulda 115 hamile çocuk” başlıklı köşe yazım hakkında, onlarca “tebrik, takdir, hislerimize tercüman oldunuz, teşekkürler” içerikli telefonlar ve mesajlar aldım. Ben de kendilerine hassasiyetlerinden dolayı, şükranlarımı arz ediyorum.

Ancak bir tane de eleştiri telefonu aldım. Eleştiri yapan kardeşimize de, dostumuza da şükranlarımı arz ediyorum. Çünkü ben de bir beşerim ve elbette ben de hata yapabilirdim.

İşte bunu bildiğim için bendeniz her köşe yazımı yayınlamadan önce, o yazının konusunun uzmanı olan 5-10 akademisyen dostuma tetkik ve tashih ettiriyorum. Şu bahsi geçen ve tek bir eleştiri alan yazımı da en az 10 uzman akademisyen kişi tetkik etmişti. İçlerinde genellikle eğitim uzmanları, hatta Emekli İL Milli Eğitim Müdürleri bile vardı.

Bütün bunlara rağmen o yazıma bir eleştiri gelince, gerçekten ciddiye aldım ve empati yaparak, o dostumun eleştirisini de kamuoyuna duyurmak istiyorum.

O dostumun eleştirisinin bir bölümü, kendisiyle farklı konumlarda olduğumuz için, olayları da farklı görmemizden kaynaklanıyordu. Yani, karşılıklı oturan iki kişiden birisi yere büyükçe bir “9” rakamı yazsa, karşısındaki bunu elbette “6” okuyacaktır. Bu anlaşmazlığın çözümü de o rakamı yazanın değil, özellikle okuyanın empati yapmasıyla hallolur.

Fakat bu dostumun eleştirisinin diğer bölümü, bizlerin de yüreklerimizi dağlayan bir yaradır. Şöyle ki:

Kardeşimiz, dostumuz haklı olarak diyor ki; “Yazınızda bahsettiğiniz tecavüz olayları, sadece karma okullarda olmuyor ki! Normal okullarda da hatta Kur’ân kurslarında bile öğretmenlerin, üstelik erkek öğrencilere tecavüzleri de ana haber bültenlerinde konu oluyor. Bunları niçin yazmıyorsunuz?” diyor.

Bu dostumuzun söylediği, bu (1/1000) binde birlere tekabül eden olaylar, elbette karma okullardaki ayyuka çıkmış, yüzlerce rezaletleri hafife almak için değildir. Ancak söylediği binde bir bile olsa, bir vakıadır. Oysa Kur’ân kurslarında bu rezaletin esamisinin bile görülmemesi gerekirdi.

Aslında bunun da sebebi; o köşe yazısında bu ve benzeri rezaletlerin 4 (dört) ana sebebi de açık seçik anlatılmıştı. Uygulama için en müsait bir zemin olan “Karma eğitim” faktörü ise bu 4 sebepten sadece bir sebep idi. Bu kişi de sadece buna takmış…

Yani ilk iki ana sebep ile potansiyel tecavüzcü haline getirilen gençlik, böyle müsait bir zemin bulduklarında, şeytanın da teşvik ve tahrik edici vesveseleri devreye giriyordu.

 

İşte; BU FÂCİALARIN ANA SEBEPLERİ ve KESİNLİKLE ÖNLEYEN TEDBİRLER:

 

Sebep: Milli Eğitim Sistemimizde, eğitimin her kademesinde, Yüce Dinimizi doğru kaynaklardan (!) öğreten ZORUNLU DİN Derslerin OLMAMASI. (Şu anda okullarda din-ahlâk kitaplarında bile “Şia”yı hak mezhep gösteren vs. birçok doğru olmayan bilgiler var.)

ÇÖZÜM: Milli Eğitim Sistemimizde ZORUNLU olarak, doğru Din, İman ve Ahlâk eğitimidir. Şimdi soruyorum; İman’ın altı şartına gerçekten inanan kişi, bizleri ve her şeyi yaratan Allah’ın cc. bu konuyla ilgili yasaklarını bilen kişi, her hareketimizin görüldüğünü ve gözetlendiğini bilen kişi, kabirde ve Mahkeme-i Kübra’da kesinlikle yargılanacağını ve Cehennem azaplarıyla cezalandırılacağını bilen kişi, hiç böyle gayri meşru ve ahlâksız bir fiile cesaret edebilir mi?...

İşte Din görevlileri bunun için vebal altındadır. Bu dostumuzun bahsettiği Kur’ân Kursunda bu olay nasıl olabilir? Böyle bir kişi nasıl din görevlisi olabilir? Yazık günah değil mi?...

Sebep: Müstehcen TV Dizileri, İnternet pornoları, Medya, kötü arkadaşlar, vs…

ÇÖZÜM: Öncelikle; uzun yıllardan beri her gün, halkın çok büyük bir kısmının, pürdikkat karşısında geçirdiği TV EKRANLARINA, yani sergilenen müstehcen aşk dizilerine aklıselim ile lütfen dikkat edelim. Malum televizyonların neredeyse tamamında, her gün defalarca, sevişme, öpüşme, banka soyma, gasp, KADINA TECAVÜZ, kavga ve cinayetleri zihinlere nakşeder gibi sergilenmiyor mu? Nikâh düşen bayan ve erkeğin arkadaşlık, flört, vs. beraberlikleri, gayet normalmiş gibi gösterilmiyor mu? Oysa İnsanı yaratan Allah cc., sadece yakınlaşma ile dahi duyguların depreşmesini ve neticenin frenlenemeyeceğini bildirmiyor mu? Bu tür dizilerin, filmlerin, internetin, hatta çizgi filmlerin bile, çoluk-çocukların, bu tür nefse hoş gelen müstehcen ve çirkin sahnelerini (ve 25. Kareyi) şuur altlarına yerleştirdiklerini, psikologlarımız haykırmıyorlar mı? Sosyal hayatta İslâm’ın “tenha ortamda, iki karşı cinsin birlikte kalma yasağı ihmal edilince” de, yani okulda veya dışarıda deneme fırsatları eline geçince, biraz bocalamaları ve uygulamaları kaçınılmaz değil mi?...

 

Sebep: KARMA EĞİTİM Sistemi. Yukarıdaki iki maddede arz edilen müstehcenlikle özendirmeler nedeniyle ve iştihalı ve hazır hâle getirilmiş olan gençler, nasılsa FLÖRT de normalleştiği için, fingirdeşerek deneme ve uygulama alanı buluyorlar.

 

İslâm prensiplerine göre bir kadının yeri; öncelikle evidir. Görevi ise tüm vaktini evlâtlarının, yani insan neslinin tam ahlâklı yetişmesini sağlamaktır. Bu gün bu görev de yüzde 80-90 felce uğramış durumdadır ve bu durum da yukarıdaki iki Maddeyi tetiklemektedir.

 

Bu dört maddenin ihmaliyle yetişen talihsiz neslin, ne kadar yürekler acısı bir durumda olduğu da her gün yaşanan benzeri tecavüzler ve cinayetlerle ortadadır.

ÇÖZÜM: Yukarıdaki dört maddeyi iyice idrak ederek, titizlikle, ciddiyetle ve kararlılıkla uygulamaktır.

 

Yukarıdaki iki madde ile nefsani olarak hazırlanmış olan genç nesli, bir de neslin devamı için bahşedilmiş olan ‘KARŞI CİNS CÂZİBEDARLIĞI fıtratına’ aykırı (yani tahripkar bir şekilde açık-saçık) bir şekilde, aynı çatı altında salıverirseniz, bu tür acı ve acımasız neticeler elbette kaçınılmazdır.

Yukarıda saydığımız, Din, İman ve Ahlâk eğitimini ailelerinden ciddiyetle alan evlâtlarımız, elbette bu ahlâksızlıkların dışındadır ve bu tezimizi doğrulayan, bir nevi sağlamasıdır...

 

Yazarın Yazıları