Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 03/11/2016 Son günceleme: 03/11/2016 20:19
  • 6.321

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü duvarlarda pankart ve kürsülerde hitabet malzemesi değildir.

Bir ulusun vatanım diye benimsediği topraklarda kendi kaderini belirlemekte gene kendisi karar veriyorsa, hariçte dış ülkelere karşı milli sınırlarına hakim olarak bağımsızlığını tek yürek halinde haykırıyorsa o ülkede egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Türk Milleti sadece kendisinin efendisidir. Milli egemenlik, milli sınırlarımızın kutsallığında ve Ay Yıldızlı bayrağımız altında özgürce ve onurlu yaşamaktır. 

Üretimin ve refahın arttırıldığı, milli gelir paylaşımından hakça yararlanıldığı, mülkiyet hakkına ve demokratik hakka saygı gösterildiği ve adalete inanç beslenerek güven içinde yaşanıldığı bir ülkede egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.  Milli egemenlik insanca ve onurlu yaşamaktır.

Osmanlı Dönemi’nde Milli Egemenliğe atılan ilk adım

Sultan II Abdülhamit 23 Aralık 1876 günü meşruti idare şeklini ilan etti.  Anayasa taslağı İngiltere demokrasisi’nden esinlenerek hazırlandı. Taslak Babıâli’de toplanan ilmi bir heyet tarafından incelendi ve kabule sunuldu. 1877 yılından itibaren yürürlüğe giren anayasa, (Mebbusan Meclisi) ve (Ayan Meclisi) olmak üzere İngiltere Parlamentosu örneğinde olduğu gibi çift meclisten oluşturuldu. Ayan Meclisi 40 yaşını doldurmuş kişiler arasında padişah tarafından seçilmekte. (Mebussan Meclisi) ise 25 yaşını aşmış, ağır hapsi gerektiren suçu olmayan, resmi dili Türkçeyi iyi bilenler arasından halk tarafından iki dereceli olarak seçilmiş kişilerden oluştu.       

07 Mart 1877 günü yapılan seçimde 130 milletvekili ile çift meclisli parlamenter düzene geçildi. Bu sayede halk tarafından bir tek padişahın kişisel iradesine bağlı olmaktan çıkılıp kısmen dahi olsa tarihimizde ilk defa milli iradenin hakim olduğu demokratik düzene kavuşuldu.

Parlamenter sistemin çift meclisli 1961 Anayasası

1961 Anayasası kurucu meclis tarafından demokrasinin beşiği İngiltere Parlamentosu’nun özellikleri eşdeğer alınarak hazırlandı. (Cumhuriyet Senatosu) ve  (Millet Meclisi) olmak üzere çift meclisten oluştu. 1961 Anayasası referanduma sunuldu. Halk tarafından büyük çoğunlukla evet oyu ile kabul edilip yürürlüğe girdi. Ancak, Milli Egemenliğin ve Demokrasinin teminatı 1961 anayasasından rahatsız olan bir takim kimseler tarafından  (Bu Anayasa bize bol geliyor) gerekçesi ile yürürlükten kaldırıldı.

1982 Anayasası

Demokrasinin temeli olan Kuvvetler Ayrılığı ilkesi’ne en başta yer veren 1982 Anayasası tek meclisten ibaret ise de, 1961 Anayasası gibi Milli Egemenliğin ve Demokrasin teminatını içermektedir.  Hal böyle iken 1961 Anayasasında olduğu gibi 1982 Anayasası’ndan da rahatsız olan bir takım kişiler yine sahneye çıkıp ve ne olduğu bilinmeyen bir anayasa değişikliği macerasına doğru milleti sürükleme yolundadırlar.

Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan Başkanlık Sistemi

Başkanlık sistemi yeryüzünde en başarılı şekilde sadece ABD’de uygulanmaktadır. Başarının sırrı (Kuvvetler Ayrılığı İlkesi)’in Amerikan Anayasası’nda baş tacı gibi en başta yer almış olmasıdır. Amerika’da hiçbir kuvvet anayasa sınırları dışına çıkamaz. Amerika da (Kongre) adı verilen (Meclis) hiçbir zaman yasama ve dış siyaset yetkisine (Başkan)’ın müdahalesine izin vermez. Başkan’da haddini aşıp Meclisin Kanun yapma ve Dış Siyaset Yetkisi’ne müdahale etme cesaretinde bulunamaz.

Amerikan Anayasası’nda suç işleyen herkes, kanunun kestiği cezayı çeker. Başkan da herkesten biridir. Suç sabit olursa Başkan da yargılanır ve mahkûm olur. 1868 yılında (Başkan Andrew Jackson)’un yargılanması gibi.        

İslam Tarihi’ne bakıldığında

Demokrasinin temeli olan Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’nin, Fransız düşünürü Montesquieu’dan önce yeryüzünde ilk olarak Halife Ömer tarafından uygulandığı görülmektedir. Halife Ömer devlet yönetimindeki bütün yetkilerin tek bir kişi elinde toplandığı keyfi idarenin zararlarını görmüş ve halk iradisini egemen kılmıştır.  (Devletin Temeli Adalettir) şeklinde tanımlanan İslamiyet prensiplerinden bir an için taviz vermemiştir. (İdare Yetkisi)’ni ve (Yargı Yetkisi)’ni birbirinden ayırmış, her bir yetkiyi uzmanlarına bırakarak yeryüzünün Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’nin uygulanmasındaki ilk örneği vermiştir.

Türkiye’de dayatılan Başkanlık sistemine gelince

Demokrasinin temeli olan Kuvvetler Ayrılığı ilkesi’nin yer almadığı hiçbir anayasa’nın özgürlükçü ve demokratik olması mümkün değildir.

Başkanlık sisteminin uygulandığı Amerikan Anayasası’nda,  çıkartılacak kanunlar ve dış siyasetin belirlenmesi konularında Başkan tarafından haddinin aşılarak meclisin işine müdahale edilmesi mümkün değildir. Buna karşılık meclis tarafından da Başkan’ın böyle bir müdahalesine asla izin ve cesaret dahi verilmeyeceği bilinmektedir. Aksi halde başkan anayasayı ihlal suçu ile yargılanır.

ABD’de görülen ideal sisteme rağmen, Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı güçleri arasında yetki karmaşası olduğu sürece Başkanlık sisteminin ülkemizde yürümesi mümkün değildir. Başkan’ın kendi yetki sınırını aşan müdahalesi karşısında Türkiye’de düğme ilikleniyorsa milli egemenliğe, demokrasi ve özgürce yaşamaya yer kalmaz.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Milleti’nin kaderi bir tek kişinin iki dudağından çıkacak sözlere bağlı kılınamaz. Böyle bir yapılanma Hazreti Ömer adaleti ve İslam’ın esasları ile de bağdaşmaz.

Sonuç olarak;

Bütün yetkilerin uzmanlarına bırakılması yerine, bir tek kişi elinde toplanan sistemde kayıtsız şartsız millete ait egemenlik yok olur, özgürce ve insanca yaşam son bulur.  Acı gerçeklere rağmen gaflet içinde kalınırsa, kendi düşen ağlamaz.

Yazarın Yazıları