Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 13/03/2016 Son günceleme: 23/03/2016 11:37
  • 5.555

Gazetemizin Şubat ayı sayısında emperyalizm dediğimiz sömürgenler tarafından güler yüzlü kisveye bürünerek mazlum ülkelere sinsice dayatılan anayasa değişikliğinden ve değişiklik taslağının içine yerleştirilmiş dört dinamit tuzağından bahsetmiş ve evrensel anayasa hukukunda kuvvetler ayrılığı ilkesine yer vermiştim.  Bu sayımızda evrensel anayasa hukukunda başkanlık sistemi konusunu sizlerle paylaşıyorum;   

İnsanoğlu sadece Yüce ALLAH’A kuldur. Kula kulluk olunmaz. Kulun kula kul olmadığı onurlu yaşamın tek şartı özgür olmaktır. Özgürlük demokrasi ile mümkündür. Egemenliğin kayıtsız şartsız millette ait olduğu anayasal sistemler demokrasinin, ekonomik kalkınmanın ve ortak mutluluğun vazgeçilmez şartıdır.   Şahısların kişisel iradeleri yerine millet iradesinin mutlak üstünlüğü, demokratik ve özgürce yaşamın temelidir…

Dünyadaki Başkanlık Sistemi uygulaması            

Yeryüzünde Başkanlık Sistemi’nin başarı ile uygulandığı tek ülke Amerika Birleşik

Devletleri’dir. Çünkü Amerikan devlet yapısında oturmuş bir sistem vardır. Başkan bu sistemin adamıdır. Belli kalıpların dışına çıkamaz. (Yasama), (Yürütme) ve (Yargı) güçleri arasındaki denge, bu sayede korunmaktadır. Bu sayede halkın demokratik hakları tehlikede değildir. Yeryüzünde başkanlık sisteminin uygulandığı tek ülke Amerika Birleşik Devletleri olduğu kadar aynı zamanda başkanı belli kalıplar içinde kontrol eden sistemin tek örneği de Amerika Birleşik Devletleridir. Başkanlık sisteminin uygulandığı diğer ülkelere gelince;  Güney Amerika’da Arjantin, Şili, Paraguay, Bolivia, Venezüella, Ekvator gibi Latin ülkelerindeki başkanlık sistemi uygulamalarında, (Kuvvetler Ayrılığı İlkesi) sembolik olduğundan (Yasama), (Yürütme) ve (Yargı) kuvvetleri tek elde toplanarak diktatörlüğe ve hükümet darbelerine yol açmıştır.

Türkiye’ye gelince

1.  Evrensel anayasa hukukuna göre devlet teşkilatında Amerika Birleşik Devletleri’nde var olan başkanı denetleyecek, frenleyecek ve belli kalıplar içinde kontrol edecek sistem Türkiye’de yoktur. Bu nedenle Türkiye şartlarında başkan her türlü denetimin dışında kalacağından,  kişisel tercihlerini halk iradesinin üstünde tutma gücüne sahip olacaktır.

2.  Başkanlığa aday kimse Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’ne karşı olduğunu önceden her fırsatta dile getirmiş ise, başkanlık yetkilerine sahip olduğu ilk imkânda (Yasama), (Yürütme) ve (Yargı) güçlerini derhal tek elde toplayacak ve keyfi tercihleri ile ülkeyi yönetme olanakları ile buluşacaktır.

3. Başkan adayı psikolojik yapısı itibariyle meclisi, hükümeti ve yargıyı baskı ve kontrol altında tutarak bütün yetkileri kendi şahsında tek elde toplamaya eğilimli yapıya sahip bir kişi ise, demokrasinin kaderi o şahsın insafına kalmıştır. Başkanlık koltuğuna oturduğu andan itibaren eldeki yüksek yetki ve nüfuzunu kullanarak yasama, yürütme ve yargı gücünü kendi şahsında tek elde toplar, önü alınamaz, frenlenemez, hal alır, doludizgin ve keyfi yönetim içine girer.    

4. Kayıtsız şartsız Millete ait olan Egemenlik yerine Başkan’ın keyfi yönetimi egemen olur.

Sonuç olarak    

Amerika Birleşik Devletleri’nde var olan Başkanı denetleyen sistem Türkiye şartlarında mevcut olmadığından, başkanlık makamında olacak şahsın kişisel tercihlerinin önü alabildiğine açıktır. Hiç kimse egemenliğin millete ait olduğu, demokratik, özgürlükçü, onurlu yaşam tarzından ne kendisinin ne de ailesinin ve gelecek neslinin mahrum kalmasını istemez.

Anayasa değişikliği konusunda Başkanlık Sisteminin oldu, bitti ile halka kabul ettirilmek istendiği dönem de vatanın ve milletin selameti uğruna seçmenlerimize demokrasiye sahip çıkılması yolunda büyük sorumluluk düşmektedir. 

Yazarın Yazıları