A. Raif ÖZTÜRK
  • 12/09/2023 Son günceleme: 12/09/2023 13:19
  • 2.799

Bu vahim tablo karşısında, gerçekten çok ciddi bir analiz yapmamız gerekiyor.

Normalde her sene barajlarımız, mevsimlerin normal yağmurlarında dolmuyor muydu? Son birkaç senede, özellikle İstanbul’da acaba niçin tam tersi oluyor?

Üstelik te mevsim normallerinden kat kat daha fazla yağan yağmurlar, beklentilerimiz olan barajlara değil de, acaba NİÇİN en çok hasar verecek yerlere yağdırılıyor?

Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınan bilgiye göre; bazı sel bölgelerinde, 48 saatteki yağış miktarı, son 5 yıllık ortalamada, 1 yıllık toplam yağışın yaklaşık 3'te 2'si olarak kayıtlara geçti.” Yani, M.G.Md’de; bir yıllık ortalama yağışın %66’sı, sadece iki günde yağdığı kaydedilmiş. Müthiş bir rakam bu, fakat maalesef alarm veren barajlara değil, sellerle birlikte ağır bedelli felâketlere yönlendirilmiş yağışlar. ACABA NİYE?

Bu ciddi konuyu hem meteorolojik, hem coğrafî, hem de mânevi açından tahlil yapmak zorundayız. Tâ ki teşhis de isabetli olsun. Teşhis doğru olursa, çâresi de çözümü de selâmete kavuşmak da garantili olacaktır inşâAllah...

Önce konuyu ikiye ayıralım.

 

MÂNEVİYÂTA inancı olmayanlara göre:

 

TABİAT ANA (!) böyle yönlendiriyorsa şayet, yapacak bir şey yok.

 

Tesadüfen (!) böyle oluyorsa şâyet, yine yapacak bir şey yok.

 

Bulutların veya Rüzgârların tercihleri (!) böyle ise şayet, yine yapacak bir şey yok. Çünkü olan olmuş, her şey perişan olmuş.

 

Bundan sonra yapılması gerekenler; kalan kişilerin ve devletin, cenazeleri toplamak ve maddî hasarları telâfi etmeye çalışmak olacaktır. Ayrıca bundan sonrası için, ciddi tedbirler almaktır.

 

MÂNEVİYÂTA inananlara, yani Kâinatı, bütün insanlık âlemini, rüzgârları, bulutları ve tüm suları yaratan Yüce Allah’a inananlara göre ise 3. Maddedeki yapılması gerekenlere ve tedbirlere ilâve olarak, çok önemli ibretler ve görevler düşüyor.

 

Şöyle ki:

 

Hadis-i Şerifte, “Ayağına diken batsa, günahlarına keffaret olacağı” düşünülerek, sabırlar ve şükürler ederek müsterih olmak.

Şûrâ Sûresi, 30. Âyetteki "Başınıza gelen herhangi bir musîbet kendi ellerinizle kazandıklarınız ve işledikleriniz yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder" ihtarı hatırlanarak, “acaba bizler ne günah işledik ki” düşüncesiyle kendilerimizi sorgulayarak, ciddi tövbeler etmektir.

Kavimlerin tabî âfetlerle helâk olma sebepleri; peygamberlerini yalanlamaları, putlara tapmaları, zulüm ve sapkınlıkta ileri gitmeleri ve Allah'a isyan etmeleri şeklinde sayılabilir. Oysa günümüzde, her türlü sapıklıklar ve Allah’a İSYANLAR, TÜM kavimlerin helâk sebeplerinden çok çok daha fazla işlendiği çok net görülüyor.

Şöyle ki:

 

A) Yüce Rabbimizin kadınlara olan; “kesinlikle ÖRTÜNÜN”(*1.) emirlere karşı, neredeyse %80-90 oranında, uluorta ve inadına isyanlara devam ediliyor.

B) Diğer yandan “FÂİZE bulaşanlar Allah ve Rasülüne savaş açmıştır” (*2.) şeklindeki İlâhî yasaklara muhalefetlerin ve isyanların ayyuka çıktığı görülüyor.

C) Kur’ân-ı Kerîmde birçok âyetlerdeki “NANKÖRLÜK ETMEYİN” (*3.) İlâhî emirlere rağmen, bu konuda da isyanların da ayyuka çıktığı görülüyor.

 

Ek olarak ŞÜKÜRSÜZLÜKLER ve çeşit çeşit İSRAFLAR da Allah’a isyandır.

D) Son yıllarda ve ülkemizde; LÛT kavminin helâk sebepleri olan haram fiiler, afişlerle teşvik edilerek alenî ve apaçık isyanlar ediliyor. (*4.)

E), F), G) diye birçok isyanları bir köşe yazısına sığdırmak mümkün olmadığı için, diğerlerini ferasetinize ve aşağıdaki, bu konuyla ilgili kitaba havale ederek, konunun açılımına geçelim. … ….>>>

NOT: Köşe yazısı sınırlarını aşmamak için, konunun açılımını, çözümlerini, selâmete ulaşma çarelerini, yorum ve kanaatlerimizi bir sonraki yazımıza havale ediyoruz.

______________________________________

*1.) Bakınız; 4. Sûre/31. Âyet ve 33./59. Âyetler.

*2.) 2./275., 278 ve 279. Âyetler.

*3.) 16. Sûre/55 ve 112. âyetler, 14./7., 17./69., 22./38., 29./66., 30./34., 34./17., 35./36.

Âyetler.

*4.) Bkz.: “Kavimlerin helâkından, Coronaya” 

Yazarın Yazıları