Sinan KAVRAKOĞLU
  • 01/01/1970 Son günceleme: 22/01/2014 23:11
  • 10.431

2002’den bu yana yerel medyanın bir parçası olarak sayısız seçim yaşadım, izledim. Böylesini ilk defa görüyorum. Hatta çoğunlukla kıran kırana geçen önemli kongreleri de bu sıralamaya dahil edebilirim.

Saygının, tevazunun, efendiliğin bu kadar dip yaptığı; rekabetin seviyesinin yerlerde süründüğü bir seçim dönemi yaşıyoruz.

İşin en acı yanı toplum iki kutba bölündüğü gibi, bölünenler de kendi aralarında inanılmaz bir kavganın içinde.

Örneğin CHPAlaattin Köseler toplumdaki karşılığının, anketlerdeki halk desteğinin ve Mustafa Sarıgül’ün kendisini aday yapmaya yeteceğinden çok emindi ve haklı olarak bu beklentiyi taşıyordu. Ancak, Genel Merkezi bu kanaatte olmadığı için yerine tanınırlığı, vizyonu  daha zayıf birini aday yaptı. Bu adaylık süreciyle ilgili çeşitli spekülasyonlar var ve bunu önemli isimler dillendiriyor. Hatta sosyal medyada yayınlanan ve merkezinde Akif Hamzaçebi, Gürsel Tekin, kardeşi Tuncer Tekin ve Hızır Yılmaz’ın olduğu bir karikatürCHP’de infiale yol açmıştı. Ne hikmetse bazı CHP’li dostlarımız bu karikatürün merkezine bizi oturtmaya çalıştı.

Karikatür kriziyle ilgili bizi itham eden bu dostlarımıza ve üst düzey CHP Yöneticilerineaçıklamalarımız kısa ve net oldu; o karikatür CHP’nin içinden servis edildi ve bize değil, direkt sosyal medyada paylaşıldı.

Biz halen iddiamızın arkasındayız; CHP Beykoz’da en yüksek oyu Alaattin Köseler’lealabilirdi. CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın Alaattin Köseler’i “bağımsız adaylık siyasi hayatını bitirir” tehdidi aslında Köseler’in bu potansiyalini teyit eden bir çıkıştır.  

İşte bu karikatür krizi CHP’nin Beykoz’da nasıl içten içe kaynadığını, seçmenin olduğu kadar teşkilatın da, aday adaylarının da Hızır Yılmaz’ın adaylığını sindiremediğini ortaya koyması açısından önemli bir referanstır. Hatta ben istifalar yaşanabileceğini de düşünüyorum.

Hiç alışık olmadığımız halde AK Parti’de de seviye sorunu olan bir yarış yaşanıyor.

Maalesef her iki partide de gerek ilçe teşkilatları, gerek meclis üyesi aday adayları Belediye Başkan Adayının açıklanmasını beklemeden pozisyon aldı, kendi adayını kendi belirlemeye çalıştı. Adayın belirlenmesinde etkili olabileceklerini, yönlendirme yapabileceklerini düşündüler. Halbuki ülke öyle bir süreçten geçiyor ki, bu süreçte sadece çok oy almak yeterli bir referans değil. Çok daha ince hesaplar, araştırmalar yapılıyor. 

Meclis üyesi aday adaylarını bir dereceye kadar anlayabiliyorum ama ilçe yöneticilerinin, mahalle yöneticilerinin, kadın ve gençlik kolları yöneticilerinin belli bir aday adayının ardı sıra angajmanpeşinde koşması, parti disiplinine ve siyasi etiğe yakışmayan ifadelerde bulunması ve bunuhemşericiliğin sığ ve faşist kafasıyla yapması bence en hafif tanımıyla davaya ihanettir. Aslında bu davranışlarıyla o yöre insanının gelecekte bu tür mevkilere gelmelerinin önüne de ipotek koymaktadırlar.

AK Parti’de hiç alışık olmadığımız görüntülerin kaynağında bu hemşericilik kafası yatıyor ve bu dönemde zirve yapmasının nedeni açıkça bellidir! Aday adaylığı yoluna bu kafayla çıkanların yol açtığı pespayelik AK Parti’li kimliğine yakışmıyor. Tutup ta Beykoz’da yol açtığı tahribatı her şey normalmiş gibi kendisine hizmet eden yayınlara anlatırken Dost Beykoz’u tanımadığını ifade edenlerin de durdukları yeri gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Bir de şunu iyice düşünsünler; hemşericilik peşinde koşan çapsızları bir kenara koyuyorum, CHP’ye açık destek veren yayınların neden kendisine karşı inanılmaz bir cilalama yarışına girdiklerini iyi düşünsün!

Dost Beykoz’un sağlam iradesi karşısında direnemeyeceğini anladıktan sonra tanımadığını ifade eden bu kişiler, Dost Beykoz’u hiçbir paranın satın alamayacağını, bağlılığının davaya veBeykoz’a olduğunu geç de olsa anlamıştır umarım.

İl ve İlçe Yönetimi adayın açıklanmasından sonra bu durumun düzeleceğinden emin olsa da, kaybedilen güven asla geri gelmiyor. AK Partililiğe yakışan; aday belirlenene kadar sükûnet ve vakarla sürecin tamamlanmasını beklemek ve adayın açıklanmasıyla kenetlenerek seçim çalışmalarına devam etmekti.

Unutmayın, siz yumuşak popolarınıza uygun, özel koltuklar peşinde koşarken; ülkemiz içten ve dıştan büyük bir ihanete karşı son derece ağır bir sınavdan geçiyor. Yani demem o ki, Zaman(!) kenetlenme, birlik olma zamanıdır.

“Saflarımızı sık ve düzgün tutalım ki Allah’ın rahmeti üzerimizde olsun” der İmamlar namaza başlamadan önce.

Bunun sebebini bir düşünün isterseniz!

Vesselam!

Yazarın Yazıları