“Malta Adası, Rodos Adası, Bozcaada, Midilli Adası ve Bodrum…
”
Günümüzde tatil mekânı olan bu yerlerin, bir zamanlar ünlü birer sürgü yeri olduğunu kaçımız biliyoruz?
Geçmişte çeşitli suçlardan hüküm giymiş insanlar cezaları bitince “nefy” denilen sürgün cezalarına çarptırılırlar ve yukarıda adlarını saydığım yerlerde ikamete tabi tutulurlardı.
Bu sürgünler hükümlülere uygulandığı gibi, yönetime ters düşen devlet görevlilerine şair ve yazarlara da uygulanırdı.
Sürgün yerleri o günün şartlarında ulaşımı çok zor olan ücra yerler ve adalar arasından seçilen yerler olurdu.
Osmanlı döneminde birçok devlet adamının sürgüne gönderildiği açık kaynaklarda görülebilir.
Her bir sürgün yerinin, kendi içinde çok ilginç hikâyeler barındırdığı görülür.
Bu sürgün yerleri birçok insanı sürgünlüğünden dolayı ünlü bile yapmıştır.
Öte yandan ünlü insanların kaldıkları yerler de zamanla ünlü hale gelmiştir.
Bu sürgün yerlerinin en ilginç örneklerinden biri Bodrum'dur.
Geçmişte ünlü bir sürgün yeri olan Bodrum, günümüzde nasıl ünlü bir tatil merkezi olmuştu? İlginç bir kişiliğin sürgün hikâyesi Bodrum'u nasıl dönüştürmüştü.
Hikâyenin kahramanı, “Cevat Şakir Kabaağaçlı” nam-ı diğer “Halikarnas Balıkçısı”.
Hani şu, Ege ve Akdeniz'de mavi yolculukları başlatan romancı, çevirmen, anı yazarı Halikarnas Balıkçısı.
Hani şu talihsiz bir şekilde babasını öldüren ilginç entelektüel…
Cevat Şakir Kabaağaçlı Osmanlı'nın son köklü ailelerinden Şakir Paşa ailesine mensuptu.
1890 yılında Girit Adası'nda doğmuştu. Altı çocuklu ailenin en büyüğüydü. Çok iyi bir eğitim almıştı. Robet Koleji ve ardından Oxford Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olmuştu.
Öğrenciliğinden itibaren gazete ve dergilerde yazılar yazıyordu. O günün şartları gereği gördüğü eğitimle paralel olarak batılı fikirlerden etkilenmiş ve sosyalizme ilgi duymuştu.
Cevat Şakir'in ailesi, 1914 yılında maddi sıkıntılarından dolayı Afyon'daki aile yadigârı Karaağaçlı çiftliğine yerleşiyordu.
Ne oluyorsa o çiftliğe yerleştikten sonra oluyor. Çiftlikteki bir tartışma esnasında Cevat Şakir babasını silahla vurarak ölümüne neden oluyordu. Büyük bir talihsizlik baba katili Cevat Şakir tutuklanıyordu.
Babasını öldüren Cevat Şakir o yıllarda hala devam eden kürek cezasına çarptırılarak, on beş yıl küreğe mahkûm ediliyordu. Cezasının yedi yılını çektikten sonra verem hastalığına yakalanan Cevat Şakir erken tahliyeyle özgürlüğüne kavuşuyordu.
Tahliyeden sonra haftalık dergilerde yazılar yazmaya başlar. Yazdığı bir yazıda “askeri isyana teşvikten” önce idama mahkûm edilir, ardından çeşitli hafifletici nedenler göz önüne alınarak cezası sürgüne dönüştürülür.
Ve Cevat Şakir o günün şartlarında kaçması en zor yerlerden biri olan Muğla'nın Bodrum köyüne sürgüne gönderilir. Jandarmalar eşliğinde kuş uçmaz, kervan geçmez Bodrum sürgünü başlar. Cevat Şakir'in Bodrum sürgünü üç yıl sürecekti.
Bodrum'un antik çağlardaki adı olan “Halikarnas'ı” Cevat Şakir kendine “mahlas” olarak seçer. Bodrum'a geldiği ilk yıllarda geçimini sağlamak için balıkçılığa başlar.
Artık Bodrum'da herkes tarafından “Halikarnas Balıkçısı” olarak ünlenir. Üç yıllık sürgün cezası bittiğinde, kendisine “sürgünün bitti, gidebilirsin” dendiğinde, “artık ben buraya aitim” diyerek Bodrum'u terk etmeyip ömrünün geri kalanını Bodrum'da geçirecekti.
Cevat Şakir artık Bodrum köylüdür. Gönüllü sürgünde yazdıkça yazar.
Baba katili yaftasını üzerinden atmak ve geçmişin izlerini silmek için. “Halikarnas Balıkçısı” mahlasını öz adının yerine kullanır.
Çiçeklerin düğünü,
Aganta Burina Burinata,
Merhaba Akdeniz,
Anadolu Efsaneleri,
Anadolu'nun sesi,
Mavi Sürgün,
ve daha onlarca eser yazar.
Bu eserler içinde “Mavi Sürgün” kendi sürgününün belgesel öyküsüdür.
Halikarnas Balıkçısı yazdıkça yaşadığı sürgün yeri olan Bodrum, yurt içi ve yurt dışında tanınmaya başlıyordu.
Arkadaşlarıyla Ege ve Akdeniz'de tekneyle seyahat ederek başlattığı mavi yolculuklar bölgeyi ve özellikle Bodrum'u sürgün yerinden tatil yerine yavaş yavaş dönüştürüyordu.
Zaman geçtikçe Bodrum sürgün yeri olmaktan çıkıyor, ünlü bir tatil yeri oluyor ve Halikarnas Balıkçısı da Bodrum'la özdeşleşiyordu.
Halikarnas Balıkçısı’nın sürgünü, gönüllü sürgünlükle ölümüne kadar Bodrum'da noktalanıyordu.
Acaba diyorum, yeşilin her tonunun zambak ve zakkum ağaçlarının cenneti bugün beton beyaz evlere teslim olduysa Halikarnas Balıkçısı ve benzeri ünlülerin tıpkı baba katili olmaları gibi o güzel yerlerimizin de katili mi oldular diye sormadan edemiyorum.
YORUMLAR