A. Raif ÖZTÜRK
  • 27/07/2020 Son günceleme: 27/07/2020 02:17
  • 5.451

Kim ne derse desin, gerçekler GÜN gibi ortada! Mızrak çuvala sığmıyor artık…

Fatih Sultan Mehmed’in öz hakkı ve “Fetihten sonra Cami hüviyetinden çıkarılması halinde, onlarca LÂNET ve beddualarına” rağmen, 86 seneden beri esir olup, kısmen de olsa hürriyetine kavuştuğu için, Ümmet-i Muhammed bayram yapıyor.

Hatta bu bayrama Hristiyan âleminden katılan bahtiyar papazlar bile var.

  • Bu haberime inanmayanlar veya inanmaya zorlananlar olabilir endişesiyle, hem bu tür haberlerden sadece birinin kısacık özetini, hem de linkini arz edeyim:
     
  • Uluslararası Kudüs Adalet ve Barış Komitesi Başkanı ve Katolik Râhip Manuel Musellem; "Erdoğan, Ayasofya'yı herkesin ayakları altında çiğnenen bir müzeden, içinde Allah'ın adının anıldığı ve yüceltildiği, sevgi ve saygı duyulan camiye çevirdi" dedi ve şöyle devam etti: “Tekrar CAMİYE çevirme kararıyla, Ayasofya'nın haysiyet ve onurunun arttığını" söyledi. Bu sözlerine “Tarih ve Kader, bu büyük kilisenin, halkıyla birlikte İslâm'a dönmesini diledi" ifadelerini ekledi...

Ayrıca; Almanya'nın tanınmış Cizvit papazlarından Felix Körner ise Ayasofya Camii'nin yeniden ibadete açılması tartışmalarını "İKİ YÜZLÜLÜK" olarak nitelendirerek eleştirdi ve “Asıl müzeye çevrilmesi ile orayı (Ayasofya’yı) kaybetmiştik” dedi.

İşte haberin linki: https://www.risalehaber.com/ayasofyanin-cami-olmasina-sevinen-hiristiyan-din-adamlari-383822h.htm

Evet dostlarım, “24.07.2020’de gerçekleşen bu târihî olaya Ümmet-i Muhammed, hatta akl-ı selim herkes bayram yapıyor” demiştik. Nasıl bayram yapılmasın ki?..

86 Seneden beri kan ağlayan vicdanlar, kısmen de olsa huzura kavuştu.

“Kısmen de olsa” diyorum, çünkü namaz sırasında duvarlarda bulunması HARAM olan put mesâbesindeki ritüellerden henüz arındırılamadı. Gerçi namaz vakitlerinde otomatik panolarla perdelenecek, fakat namaz vakitleri dışında gelenler, gönül huzuru içinde namaz kılamayacaklar. Bu kadara da BİNLERCE ŞÜKÜRLER ediyor, sebep olanlara BİNLERCE hayır dualar ediyoruz…

  • Yazı başlığındaki, “Ayasofya HÜR oldu, konusunu anladık da Milli Eğitim ne zaman?” HÜR OLACAK’ anlamındaki ikinci konuyu anlayamadık, dediğinizi duyar gibiyim. Elbette çok haklısınız. Hemen arz edeyim:

48 Yıllık araştırmacı yazarlık hayatımda, ispat edemediğim hiçbir konuyu kaleme almadığımı izliyor ve biliyorsunuz. Şu Milli Eğitim Müfredatı konusunda da defalarca yazı ve makaleler yazmıştım. Hattâ onlarca, belki de yüzlerce konu uzmanı hocalarım da bu konuları defalarca ve ısrarla dile getirmişlerdi. Lâkin, kronikleşmiş bir yara olduğu için, bugüne kadar hâlâ bir çözüm bulunamamıştır. İşte o konudaki haykırışlarımdan sadece birinin linki: https://dostbeykoz.com/neslimizi-yozlastiran-sekuler-egitim

Aynı cümlelerle tekrar haykırıyorum: Herkes; “..şu hırsızlıklar, soygunlar, ahlâksızlıklar, boşanmalar, deistler, kadın cinayetleri, zulümler, tecavüzler, başörtülüye saldırılar, teröristler, rüşvetçilikler, yağmacılıklar, Çiftlik bank gibi soygunlar, kredi kartlarını kopyalayarak hesapları boşaltmalar nereden çıktı” diye şikâyet ediyor.

Oysa 150 sene öncesine kadar aynı ülkenin insanları, her semtte bulunan o sadaka taşlarına bırakılan, açıktaki paralara ve altınlara bile el uzatamıyorlardı. Çok yoksul ve muhtaç kişiler ise o sadaka taşlarının başlarına gidip, sadece birkaç günlük ihtiyaçları kadar parayı alıp, “bunlar bize birkaç gün yeter, kalan paralar ve altınlar, diğer muhtaç kişilerin hakkıdır” diyerek, onlara bile dokunmuyorlardı. (Bugün ile mukayese ediniz)

  • Hiç düşündük mü “ACABA NİÇİN O GÜN ÖYLEYDİ de, NİÇİN BU HÂLLERE DÜŞTÜK” diye?

Çok ciddi araştırma yapan basiret sahiplerinin ortak tespitleri şöyledir:

“O günkü eğitim sisteminde TEKNİK ilimlerle birlikte DÎNÎ ilimler, eşit şekilde yürütülüyordu.” Yani insanlar için, çift kanatlı kuş gibi, çift İlim ve Eğitim sistemi vardı. O nedenledir ki ‘Îmanı bütün bir nesil’ yetişiyordu. Tüm haramlardan kaçınıyorlardı…

Yine Ayasofya konusu gibi; 90 seneden beri, Milli Eğitim Müfredatından DÎNÎ eğitim tamamen çıkarıldı. Hatta hâriçten Dînî eğitim veren Medreseler ve egzersizleri mesâbesindeki Zâviyeler de kapatılarak, evlerinde Kur’ân öğrenilmesi bile tamamen yasaklanmıştı. İleri tarihlerde, cenaze yıkayıp defnedecek imam sıkıntısı başlayınca, İmam Hatipler kısmen açıldı ve sadece Kur’ân Kurslarına müsamaha edilir olmuştu.

Milli Eğitim Ders kitaplarımıza, Allah’ın cc varlığını İnkâr eden teoriler, (yani C.Darwin vd. varsayımlar) İLİMMİŞ gibi, körpecik dimağlara okutulmaya başlandı.

Yarım asırdan fazla zaman, Allah inancından ve Allah korkusundan yoksun bir nesil yetiştirildi. Sadece Jandarma dipçiklerine katlanmayı, hapsedilmeyi, hatta FÂİLİ MEÇHÛLLER kervanına katılmayı göze alanlar, evlâtlarına gizlice bu eğitimleri verdiler.

  • Fakat, nereye kadar?..

15 Sene önce bu ülkenin yöneticileri, bu yanlışlığın farkına varmış olsalar da, her seferinde düzeltme çabaları, muhalefete ve AYM’sine takılmıştır. Oysa bu yozlaştırıcı eğitimin ıslâhına ve mutlaka köklü bir değişimine çok ihtiyaç vardı. Ders kitapları; Yüce Yaratıcıyı nazara veren, ‘tevhîdî paradigma’ temelinde, yeniden yazılmalıydı...

Bugün de basiretli ebeveyn evlâtlarına özel dini eğitimler vererek, her ne kadar geçici tedbirler almaya çalışsalar da çoğunluk, çevre, arkadaş, TV ve İnternet etkilemeleri nedeniyle pek başarılı olunamıyor. Üstelik, okulda öğrendikleriyle de çelişiyor.

Nesiller maalesef bozulmaya ve hâlâ dejenere olmaya devam ediyor.

Son 3-4 seneden beri şuurlu ve basiretli akademisyenlerin, ders kitaplarında yapılması gereken; “her şey tesadüfen oluyor” veya “tabiat ana yapıyor” gibi, Allah’ı cc göz ardı ve ört-bas edici eğitim(!) yerine, müsbet ve Tevhîd inançlı kitap çalışmaları, maalesef her seferinde Ayasofya zincirleri gibi, SİNSİ komisyon engeline tosluyor.

  • İşte bu nedenlerle; Ayasofya HÜR oldu, Milli Eğitim ne zaman?” (HÜR OLACAK’) diye haykırıyorum. Sağır sultanın bile duyduğu bu haykırışları, devlet ricâline ve ilgili kurumların dikkatlerine saygılarımla arz ediyorum.  Vesselâm…

NOT: Bakınız Bediüzzaman Hz. Ayasofya’nın açılması halinde, bazı Hristiyan devletlerin memnun olacağını, tâ 65 sene önceden haber vermişti. Şöyle ki:

“Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyete ciddî taraftar Dâhiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyetin kahramanı olan Adnan Beye ve Tevfik İleri gibi mühim zatlara bir hakikatı söylemektir ki: Hem Demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan (süprüntü, döküntü, çöp, atık, pisliklerden) temizleyip, ibadet mahalli (cami) yapmaktır.” 

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz