Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Asrın en sinsi hastalığı ve çaresi

Bu sinsi hastalık yanında; Ebola, Mers Cov, Kanser, AIDS vs. çok zayıf kalır. Çünkü bu hastalık, 80-90 senelik hayatı değil,

EBEDÎ, SINIRSIZ ve SONSUZ hayatımızı, yani Âhiret hayatımızı mahvediyor. Bu nedenle bugünkü konumuzu, bu önemli hastalığa ayırdık…

Sınav için gönderildiğimiz şu fâni dünyada insanoğlunu, yani bizleri bekleyen öyle çok tehlikeler, hastalıklar, vartalar ve şeytanî tuzaklar var ki, hayretler içinde kalırsınız. İşte bu nedenledir ki, Rahmet ve Merhameti sınırsız olan Yüce Rabbimiz, hem yüce Kitabı Kur’an-ı Kerim, hem de bizlere kılavuz olarak gönderdiği son Nebî Hz. Muhammed vasıtasıyla bizleri sürekli uyarmaktadır. Dahası; her asırda da Mücedditler ve Bediüzzamanlar gönderiyor.

Ancak insanlığın ezelî düşmanı olan Şeytan ise herkesle, her zaman tek tek ilgilenip, her birimizi binlerce çeşit sinsi tuzaklarına düşürmeye çalışmaktadır. Hz. Âdem’e AS gururundan dolayı secde etmeyen Şeytanın, insanoğluna kinini Yüce Rabbimiz Nisa Sûresi 118-119. Âyetlerde şöyle açıklıyor: (İlâhî hikmet gereği) Şeytana Allah lânet etti ve onu Rahmetinden kovdu. O (şeytan) da şöyle dedi; “Mademki beni onların (insanların) yüzünden lânetledin, ben de o kullarından bir kısmını (!) elde edip, onları peşime takarım. Onları doğru yoldan saptırırım. Onları boş heveslerle, fani dünya ile avutup, Âhiretten yüzlerini (ilgilerini) çeviririm. … …Ben onlara emrederim, onlar da Allahın yarattığını bozup değiştirirler, helâli haram (haramı helâl) sayıp dîni tersine çevirirler.” Dedi. Artık kim Allah’ı bırakıp şeytanı dost edinirse, o apaçık bir hüsrana ve ziyana düşmüştür…

Bakınız, bu ayetlerde Yüce Rabbimiz “bir kısmını” buyurmuş, ancak asrımızda bir ehl-i Keşfin müşâhedatıyla (gözlemeleriyle) insanların 40’ta 38~39’unun, (%95’inin) ÎMANSIZ göçmesine sebep olduğu bildirilmiştir. Yani şeytan insanlığını ‘çok büyük bir kısmını’ tuzaklarına düşürüyor ve imansız ölmesine sebep oluyor.  

Bugün şeytanın, en sinsi ve de en kolayca, yani pek farkında bile olmadan düşürdüğü bir tuzağı olan ŞİRK’İ ele alacağız. Şirk, küfürden sonra Allahın cc. en çok gazap ettiği bir suçtur.

  • Peki, ŞİRK nedir? Bu çok önemli suç ve vartadan, nasıl emîn olabiliriz?

ŞİRK, direkt küfür ve inançsızlık değildir. Bazı sebepleri Allah’ın c.c. yardımcısı, hatta o sebepleri gerçek yapıcı zannetmektir. Yani O’na c.c. ortak koşmaktır. İşte Yusuf Suresi 106. Âyet: “Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah'a inanırlar.” Meselâ: Şifayı, Allah’ı c.c. hesaba katmadan doktordan zannetmek bir nevi şirktir. En’âm, 64. S.: De ki: “Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de O’na ortak koşuyorsunuz.”

Meyveyi ağaçtan, sebzeleri tarladan, topraktan ve bahçıvandan bilmek bir nevi şirktir. Başarılarımızı, Allah’ın cc. üzerimizdeki milyonlarca tecellilerini unutup, kendimizden bilmek bir nevi şirktir. Kâinattaki bütün olaylara, yani yağmur yağdırılmasına, rüzgârlara, depremlere, mevsimlere, her mevsim gönderilen vagonlarca meyve ve sebzelerin topraktan ve ağaçlardan verilmesine TABİAT namı vererek, yüce Yaratıcımızın icraatını ve tecellilerini gizlemeye çalışmak, bir nevi şirktir. Nisa S. 48. Âyette; “Muhakkak ki Allah, kendisine ortak (şirk) koşulmasını affetmez. Bundan başka diğer günahları, dilediği kimse için bağışlar. Allaha ortan (şirk) koşan kimse, pek büyük bir günah ile iftirada bulunmuş olur.”

Peki, nasıl bir iftira bu? Meselâ; sizin icat ettiğiniz bir şeyin başkasına mâl edilmeye çalışılması, size ait zenginliklerin bir başkasına aitmiş gibi ifşâ edilmesi, sizi kızdırmaz mı? Çok basit fakat çok net bir örnek: İntihal (TDK: Aşırma), yani bir kişinin yazdığı eserinden, başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin ‘kendisine aitmiş gibi kullanması’. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır. TC hukukuna göre de cezası çok ağırdır. İşte ŞİRK de, Yüce Rabbimize ait olan icraatların, tabiata, sebeplere, doktora, ilâca, ağaca, toprağa v.s. verilmesi veya kendimizden bilinmesi de böyle bir intihaldir ve cezasının da çok ağır olacağı âyetlerle bildirilmektedir. Çünkü bu intihal bir insana karşı değil, Kâinatın ve Âhiret âlemlerinin yüce yaratıcısına, yani mutlak mâlikine karşı işlenmiş bir cürümdür.

Bir de türbe ziyaretlerinde de şirk tehlikesi vardır. Zümer, 44. S.: De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. ..” Yunus, 3. Â.: “..Onun izni olmadan, hiç kimse şefaatçi olamaz.”…

  • Çok ciddi tehlikelerin ve hastalıkların, elbette kurtuluş çareleri ve reçeteleri de var:

Daha önceki bir yazımda arz ettiğim GIYBET ve bugünkü konumuz olan ŞİRK vartalarına düşmemenin de birçok çareleri var. En önemlilerine kısaca temas ederek, konumuzu noktalayacağım. Fiziki hastalıkların en önemli tedbiri ve çaresi; vücut savunma (immün, bağışıklık) sistemimizin güçlü ve sağlıklı tutulması olduğu gibi, tüm manevi hastalıklarımızın da en önemli tedbiri, manevî savunma sistemlerimizin GÜÇLÜ ve SAĞLIKLI tutulmasıdır. Şöyle ki:

  • En önemli manevi savunma sistemimiz ÎMANDIR. İmanımızı sağlam, güçlü ve sağlıklı tutmanın en kolay ve en garantili yolu ise asrımızın bir nevi (çağdaş) Kur’ân tefsirleri olan Risale-i Nurları sürekli okumak, dinlemek, her fırsatta mütalâa etmektir. Bunun içindir ki İMAN İLMİNİN sürekli tahsili, VÂCİPTİR. Aksatan âsi olur. (Bkz.: İ.Âzam, İ.Şâfi, İ.Hambel, S. Sevrî, İ.Eşârî v.d.) Sürekliliği emreden âyet ise Nisa, 136. Âyettir. (Tefsiri.)
  • İmandan sonra, en önemli manevi savunma sistemimiz İBADETLERİMİZDİR.
  • İbadetlerimizden sonra ise tesbihatlar, zikirler, dua ve evrâdlarımızdır. Nasıl ki kolesterol ve kalp hastalarının periyodik yürüyüş ve spor hareketleri onları usandırmaması gerekiyorsa, ibadetlerimiz de tespihatlarımız da evratlarımız da bizleri asla usandırmamalıdır. Çünkü sürekli ihtiyaç halindeyiz. Şeytan ise sürekli tetiktedir…

Her gün mutlaka birkaç kez ve birkaç sayfa Kur’ân okumak ve dinlemek cismani, nurani ve Rûhani hastalıklarımıza bir nevi ŞİFA olduğu da ispat edilmiştir. Cismanî, yani vücudumuza şifa oluşunu, Japon Prof. Dr. Masharu Emoto, “Su Kristalleri Mucizesi” kitabında en güzel bir şekilde ispat etmiştir. (Geniş bilgi için; İnternetten bakabilirsiniz.) 

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER