Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Asıl musibet, dine gelen musibettir

(>>Önceki yazının devamı olduğu için, öncelikle o yazının okunması dileklerimizle.)

Kur’ânda adı geçen 25 Peygamberlerin sadece 8’inde HELÂKET yaşanması, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Yusuf vs. gibi Peygamberlerin kavimlerinde huzur ve mutlulukların hâkim olması, Yüce Rabbimizin Belâ ve musibetleri sadece hak edenlere verdiğini gösteriyor.

İnsanlık âleminin en NET olayı; dünya hayatının kısacık ve GEÇİCİ olması, EBEDÎ ÂHİRET hayatının kesin, kaçınılmaz ve sonsuz olması ve de EBEDÎ ÂHİRET hayatında Cennetlerin bu dünya hayatındaki SINAVDA kazanılmasıdır. Bu nedenle de herkesin en önemli davası ve hedefi, “o Ahiret hayatını kazanabilmek” olmalıdır.

Hem dünya hayatımızda, hem de Ahiret hayatımızda bizlere en doğru, en isabetli yol gösterici; Kâinatı ve İnsanlık âlemini yaratan Yüce Allah’ın vahiyleridir. Bu vahiylerle, Hz. Âdem’den AS bu yana, 124 000 Peygambere yol gösterildiği gibi, Asrımızı içine alan insanlar için de son Peygamber Hz. Muhammed SAV görevlendirilmiştir.

Bu yüce Peygambere ve İslâm’a tâbî olundukça, insanlık âlemi hem dünyada huzurlu ve güvenli bir hayat yaşamışlar, hem de Ahiretlerinin CENNET hayatı olması için çalışmışlar. Bu konuda delil ve belge isteyen, SADAKA TAŞLARI KÜLTÜRÜNÜN yaşandığı o yıllara baksın. (Bkz.: Dikenler ve zehirli otlar, emeksiz ürerler-A. Raif Öztürk)

Dikkatlice araştırıldığında çok net görülecektir ki; Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Çünkü bu musibet, hem dünya hayatımızı, hem de ebedî Ahiret hayatımızı mahvedecektir.

Dini musibetler; inkâr, bid’at, günah, gaflet, gıybet, sekülerizm vs. gibi manevi hastalıklardır. Kısacası, insanları Allah ve Ahiret inancından alıkoyan her şeydir.

DAHASI: İmanın şartlarında şüphe, tereddüt ve vesveselere kapılmaktır. 

İslâm’ın şartlarını yerine getirmemek, dinî musibetin acı meyvelerindedir.

Yani, Namaz kılmamak, oruç tutmamak, zekât vermemek, faize bulaşmak, yalan söylemek, yalancı şahitlik, gıybet, iftira etmek vb…  

TV. Radyo, Medya, internet, video, sinema vs. ile İslâm’ın özünü zedeleyen yayınlarla, İslâm’dan uzaklaştıran diziler ve programlar yapmak ve izlemektir… 

Bu musibetlerden korunmak ve kurtulmak için, feda edilen her dünyevi şey, buna mukabil çok ucuz düşer…

Musibet-i dîniyeden, (Dini musibetlerden) her vakit dergâh-ı İlâhiyeye (Müracaat için Allah’ın Yüce katına) iltica edip (sığınıp) feryat etmek gerektir. Fakat dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtar-ı Rahmanîdir. Musibetler, dergâh-ı İlâhîye sevk etmek için, birer kader kamçısıdır. (Lem’alar.)

Nasıl ki çoban, gayrın (başkasının) tarlasına tecavüz eden koyunlarına taş atıp, onlar o taştan hissederler ki: Zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnuniyetle dönerler.

Öyle de çok zahirî (apaçık görünen) musibetler var ki; İlahî birer ihtar, birer ikazdır ve bir kısmı keffaret-üz zünubdur. (Günahlarımızın affına sebeptir.) Ve bir kısmı gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve za’fını bildirerek bir nevi huzur vermektir.

Musibetin hastalık olan nev’i (çeşidi), sabıkan (biraz önce) geçtiği gibi o kısım, musibet değil, belki (belli ki) bir iltifat-ı Rabbanîdir (Allah’ın özel ihsanı ve iltifatıdır), bir tathirdir (mânen temizlenmektir). Rivayette vardır ki: “Ermiş bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor, sıtmanın titremesinden günahlar öyle dökülüyor.” (R.Nur.K.)

Manevi musibet olan dini musibetler, ahiretimizi tahrip eder. Akıl ve kalplerdeki şüpheler, insanın imanını tehdit etmektedir. Bu nedenledir ki akil ve ferasetli ml’minler, vatandaşlık görevi olan oy verirken bile Yüce Dinimize musallat olacak olanları değil, Yüce Dinimize en müsamahakâr olan KİTLE gurupları tercih ederler.

Musibetler, insana günahlarını temizlemek ve sevap kazandırmak için bir nevi nimet hükmündedir. Zira ibadet iki kısımdır. Birisi, menfi ibadettir ki, musibetler ve hastalıklarla insan sevap kazanır. Diğeri ise, müspet ibadettir ki, namaz, oruç vs. gibi ibadetlerdir.

Birinci nevi MENFÎ ibadetlere; eğer kendi hatalarıyla geldiği biliniyorsa, çok ciddi tövbe ve istiğfar edilmesi, o hatalarını telâfisi şarttır. Eğer bir SINAV gereği geldiği düşünülüyorsa, ciddi SABIR gösterilerek, Allah’a cc İLTİCA etmek (sığınmak) kişiyi, selâmet ve saadetlere erdirecektir, İnşallah.

İkinci kısım olan MÜSBET ibadetlerde ise İhlâs ve sırf Allah cc rızası şartı vardır.

Yani, sıhhat ve şifa için, birilerine dindar gözükmek için, ticaretinin bereketi artması için, vs. menfaat gözetilen niyetlerle yapılan ibadetler ŞİRK barındırdığından ve İHLÂSA aykırı olduğundan, kabule şayan değildir.

Evet, TEK CÜMLEYLE: Asıl ve en önemli musibetler, DÎNE gelen musibetlerdir…

Bilvesile;

AREFE GÜNÜNÜZÜ ve MÜBAREK KURBAN BAYRAMINIZI, EN İÇTEN DİLEKLERİMLE TEBRİK ve TES’ÎD EDER, SİZE, ÂİLE EFRADINIZA, İSLÂM ÂLEMİNE ve TÜM İNSANLIK ÂLEMİNE BARIŞ, SAĞLIK, ÂFİYET, HUZUR VE MUTLULUKLAR KAZANDIRMASINI YÜCE RABBİMİZDEN NİYÂZ EDİYORUM.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER