Şeref KAÇMAZ
  • 09/07/2021 Son günceleme: 09/07/2021 19:37
  • 4.343

​Kapitalist sömürgeci zihniyetin temel anlayışı ‘’Kaynakların sınırlı, ihtiyaçların ise sınırsız’’ olduğudur.

Bu düşünce maalesef Adaleti ve İnsan haklarını ortadan kaldırmaktadır. İslam inancına göre HAKK’ın üstünlüğü söz konusu iken, batılı materyalist anlayış, GÜCÜN üstünlüğünü tercih eder. Eğer güçlü isen, güçsüz olanın malını mülkünü, zenginliklerini, madenlerini alır, ölmeyecek kadar onlara bırakır ve modern köle olarak kullanırsın. Burada insan haklarından, özgürlüklerden, adaletten bahsetmek söz konusu bile olamaz. Bu düşünceye göre, kaynaklar sınırlı ise, bütün kaynakları ele geçirmek hedef haline gelir. Hal bu ki; ‘’OL’’ deyince oluveren ALLAH’a inananlar için, kaynakların sınırlı olmasını kabullenmek haşa, Yüce Yaratıcıyı inkar etmekle aynı anlama gelebilir.  Demek ki, kaynaklar sınırsız, peki ihtiyaçlar sınırsız mı? 10 tane ayakkabınız olsa aynı anda sadece bir tanesini giyebilirsiniz, 10 tane eviniz olsa aynı anda sadece birinde kalabilirsiniz, 10 kg baklavanın en fazla 1 kg nı yiyebilirsiniz…

Gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların, ihtiyacından fazla satın aldıkları için, çöpe attıkları gıda maddeleri ile, Dünya’da insan kalmayacağını düşünebiliyor musunuz?

Ya da dolaplarda olup ta giyilmeyen ayakkabı ve kıyafetlerle AÇIKTA insan kalmayacağını?

Zayıflamak için, diyetisyenlere, ilaçlara, spor salonlarına, bireysel koçlara ödenen paralarla, fakir ülkelerde ilaçsızlık yüzünden ölen bebeklerin ilaç ihtiyacının karşılanacağını? 

Ortaçağ Avrupa’sında, köylüler açlıktan sefaletten hastalıklardan kırılırken, saray ahalisinin mükellef sofralarda, çeşit çeşit yiyeceklerin hepsinden tatmak için tıka basa yedikten sonra, bilerek kustuklarını, sonra tekrar yemeye devam ettiklerini biliyor musunuz?

Hakk’ın Hakimiyeti için mücadele eden Osmanlı Devleti’nin 17.yy dan sonra gerilemesi ile Dünya’ya hakim olan Emperyal ve Siyon güçlerin tamamı güce tapıyor ve çoğunluğu kapitalist inanca sahipler. Kendi anlayışlarına göre, sınırlı olan kaynakların hepsine sahip olmak ve sınırsız ihtiyaçlarını karşılamak için her şeyi yapabilirler. Her şey arasında, savaşlarla ya da salgınlarla insan nüfusunu azaltmak var mıdır?

Bir taraftan Dünya Ekonomik formu dahil birçok uluslararası toplantıda, İnsanlığın geleceği ve alınacak önlemlerle alakalı çok masum kararlar alınıp kamuoyunda yayınlanırken, diğer taraftan bir kısmı basına sızan, büyük bir kısmı bilinmeyen gizli ajandalarda, insanlık için ne planlıyorlar acaba? Kaynakları eşit bir şekilde paylaşmayı mı? Yoksa sınırlı kaynaklar tükenmesin diye insanlık dışı önlemler almayı mı?

Covit-19 un, bundan önce Dünya’yı tehdit eden virüslerin yayılması konusunda sabıkalı olan ÇİN’den yayılması tesadüf olabilir mi? Oyun kurucular, İnsanlığa korku ve endişe yayarak, ölüm korkusu ile her türlü çareye başvuracakları bir zemin mi hazırlamak istediler?  Virüs ortaya çıkmadan yıllar önce Dünya’yı bekleyen asıl tehlikenin salgın hastalıklar olduğunun açıklanması, aylar önce AŞI çalışmalarında sona gelindiğinin ilan edilmesi, büyük bir kitleyi aşı bekler hale getirmedi mi?

Ancak henüz kendi akıllı aşılarını piyasaya sürmeden, uzun yılların verdiği tecrübe ile ÇİN, klasik yollarla İNAKTİF aşı geliştirdi ve önce kendi ülkesinde kullandı, sonrada diğer ülkelere sattı. Bu hamle, kısa vadede ve şimdilik BÜYÜK OYUNU BOZMUŞ olabilir mi?

Salgının ilk aylarında, Covit-19 virüsünün, ÇİN tarafından üretildiği, virüsün protein bazlı hücre olduğu ve laboratuvar ortamında hazırlandığı suçlamasını yapan ABD başkanı değil miydi? Peki bugün MRNA teknolojisi ile üretilen aşılarda kullanılan Covit-19 virüsü de laboratuvar ortamında üretilmedi mi? Araştırılması gereken pek çok konu var. MRNA da ki risk nedeniyle, iki doz İNAKTİF aşı olanlara ilerleyen günlerde 3. Doz aşıyı MRNA olmaları konusunda bir algı yönlendirmesi ya da baskı gelebilir mi?   Böyle olursa bu algı ya da zorlama ‘’YENİ BİR OYUN’’ anlamına mı gelir?

Bu arada bir parantez açarak dikkatinizi çekmek istiyorum ‘’Afganistan’dan ayrılan ABD silahlı güçleri hangi ülkeye gitti?’’ ….konumuzla ne alakası var? diyeceksiniz.

‘’Benin adım Tatar Ramazan, ben bu OYUNU BOZARIM’’ diyor ya film sahnesinde, bozulacak çok oyun var, Aziz Milletimizin bağrından çıkan pırıl pırıl gençlerimizi gördükçe şunu çok net ifade edebilirim; Allah’ın izni ile BİZ BU OYUNU/OYUNLARI BOZARIZ….

Kendi emellerine ulaşmak için İnsanları sömüren, köleleştiren, kobay olarak kullanan küresel zalimlere de unuttukları bir gerçeği hatırlatmak istiyorum;

‘’Hani bir vakitler, o kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı da, onlar tuzak kurarken Allah da karşılığında tuzak kuruyordu. Öyle ya, Allah tuzakların en hayırlısını kurar ’’ Enfal/30

Adaletin Güçlü, Güçlünün de Adil Olduğu Bir Dünya’nın kurulması duası ile Allah’a emanet olunuz.

Yazarın Yazıları